20. BÖLÜM (PART 2)

8.1K 380 56
                                    

Sabah alarmın çalmasıyla uyanmak zorunda kaldım. Dün holdingten çıkıp direct eve gelmiştim. Benden bir kaç saat sonra da Öykü'gil gelmişti. Neyse ki kuzenime bir şey yapmadan sağ salim getirmişti o Ömer. Ama bu ona veya bize herhangi bir şey yapmayacağı anlamına da gelmez. Onun için de tetikte bekliyorum.

Ömer'in arabasına takip cihazı koydurtmak iyi aklıma geldi. Arada da Pamir'in odasına ses kayıt cihazı bağlattığım için telefonumdan dinliyorum kiminle ne konuştuğunu. Ama şu anlık ters giden bir şey yok gibi. Dün Tuna'da öğrendi herşeyi zaten. Offf, ne yapacağım ben yaa. İşin aslını falan sormazsa iyidir. Tekrar en başından anlatmak istemiyorum çünkü. Gerçi Rıfat baba anlatmıştır ona herşeyi. Ama içimden bir ses Tuna'ya güvenmem gerektiğini söylüyor. O güvenilir bence yaa. 

Üstümü giyindim, çantamı ve telefonumu da alıp evden çıktım. Bizimkiler çoktan gitmişler bile. Umursamadan arabaya bindim. Zaten bizim arada okula tek tek gittiğimizde oluyor.

Okulun önünde normal bir şekilde durdum. Ama bu yine de bahçedekilerin buraya bakmasına engel olmadı. Arabadan inip okula doğru yürümeye başladım. Herkes bana bakıyordu yine. Bizimkiler her zamanki bankımızda oturuyorlardı. Yanlarında da Tuna ve çetesi vardı. Hepsi de bana bakıyordu diğerleri gibi. Alas artık sinirlenmiş olacak ki birden bahçedekilere;

"Dönün önünüze lan!!" diye bağırdı.

"Saol Alas yaa, valla rahatsız olmuştum. Hayır drift çekerekte girmedim okula. Neye bakıyorlarsa."

"E sen de bu kadar güzel olmasan be Nehir." bunu diyen de Cem'di. Ona içten bir şekilde gülümsedim.

"Günaydın bu arada." dedim ve onlardan da aynı karşılığı aldım. Poyraz'ın ve Tuna'nın kaşları çatık bir şekilde bakışları bir yere takıldı. Bacaklarıma. Şort giydiğim için kızmış olmalılar da, Tuna ne alâka. Umursamamaya çalışıp aramızda tek eksik olan kişiyi sordum.

"Öykü nerede?"

"Lavaboya kadar gitmişti." diye cevapladı beni Leyla. Kafamı salladım sadece.

O sırada buraya doğru koşan çocuğu farkettim. Dün kantinde 3 serseriden kurtardığım çocuktu. Kerem. Tam karşımda durup nefes nefese konuşmaya başladı.

"Nehir abla, arka bahçede Öykü ablayı sıkıştırıyorlardı."

Beynimden vurulmuşa döndüm o an. Birbirimize bakmaya başladık. Pamir'in ve sahte Ömer'in de gizliden birbirlerine bakıp sinsi sinsi sırıtmaları gözümden kaçmamıştı. Ama şimdi değil. Öykü'yü kurtarmam gerekiyor. Hemen arka bahçeye doğru koşmaya başladım. Diğerleri de arkamdan geliyorlardı.

Ama gördiklerim karşısında şok oldum. Ve bir o kadar da çok sinirlendim. 3 tane serseri tipli çocuklar Öykü'yü sıkıştırıyorlardı gerçekten de. Taciz etmeye çalışıyorlardı. Öykü ise debeleniyordu. Bizim erkeklere hiç zaman tanımadan oraya doğru adımlamaya başladım. Öykü'nün üstünü çıkarmaya çalışanı onun üstünden sertçe tutup yere fırlattım. Cem'de gidip öfkeli öfkeli onu dövmeye başladı. Diğer 2'si ise benim bu gücüme karşı şaşkınlıkla bakmaya başladılar. Ama biri kendini kolayca toparlayıp hızlı bir şekilde yanıma geldi ve yumruk atmaya kalktı. Ama ben hemen o yumruk olan eli tutup arkasında birleştirip yere attım onu da. Onun üstüne de Savaş çıkıp yumruklamaya başladı. Ve son kalana da uzaktan sertçe karnına bir tekme attım. Zaten anında yeri boyladı. Ona kalkma fırsatı vermeden üstüne çıkıp yumruklamaya başladım. Aynı zamanda da konuşuyordum.

"Lan, siz kimsiniz lan! Kimsiniz de benim kuzenime taciz etmeye kalkarsınız!" diye bağıra bağıra yumrukluyordum onu. Ama birinin beni belimden tutup üstünden almasıyla durmak zorunda kaldım. Beni durdurana baktığımda Tuna'ydı. Sakinleşebilmem için olmalı ki kulağıma 'sakin ol' diye fısıldıyordu. Ve ben enteresan bir şekilde hemen sakinleşmeye başladım. Onun cümlelerinden mi, yoksa kokusundan mı bilmiyorum ama sakinleştim.

İNTİKAM ÇİÇEĞİ (İNTİKAM SERİSİ 2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin