26. BÖLÜM

7.4K 339 62
                                    

IRMAK NEHİR'DEN DEVAM

Sabah alarmın sesiyle uyandım. Hemen üstümü giyinip aşağı indim ve bizimkileri bekledim. Onlarda gelince herkes kendi arabasına binip okula doğru sürmeye başladık. Her zamanki gibi önden ben tabiki. Birde o kadar çok uykum var ki, gece Tuna'yı düşünmekten hiç uyuyamadım bile.  Sürekli ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini düşündüm

Ama elde ettiğim sonuç: yine sıfır.

Aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Okula yine ve yine drift atarak girdim. Benim arkamdan da Alas, Öykü ve Pamir. Ha bir de Ömer'i unutmamak lazım. Onları şimdilik yanımda barındırıyorum. Ama çok yakında herşey bitecek.

Arabadan inip bizimkilerle ilerlemeye başladık. Yine herkes bana bakıyordu. Az ileride ki bankta. Tuna'yla çetesini ve Ece'yi gördüm. Oturuyorlardı. Ve onlarda bize, daha doğrusu bana bakıyordu. Hele Tuna, sevgilisi yanındayken bana bakıp duruyordu. Gözlerimin tam içine hem de. Hayır yani, senin sevgilin yanında. E o zaman neden bana bakıyorsun kiii.

Umursamamaya çalışıp her zamanki bankımıza oturduk. Yani onların tam yanında ki banka. Kısa bir süre sonra da Poyraz ve grubu geldi. Poyraz hemen alnıma bir öpücük kondurup yanıma oturdu. Tuna ise kaşlarını çatmakla yetindi.

Fakat Cem yine Ömer'e ölümcül bakışlarını göndermeyi ihmal etmiyordu. O da bitsin istiyordu artık. Onların oyunları ortaya çıksın istiyor ama daha değil. Eğer şimdi açığa çıkarırsak oyunlarını, bizim aileye zarar verebilirler. Zaten hâlâ Cem'i öldürme peşindeler. Biz nerede olsak oraya saldırı düzenliyorlar. Bir tek benim okulum kaldı. Sahi, Cem benim okulumda artık. Ama hâlâ benim okuluma bir saldırı düzenlenmedi. Neden acaba? Neyse, o da olur artık yakında...

Bu arada Tuna'nın hâlâ bana baktığını hissedebiliyordum. Ama ben o tarafa bakmıyordum. Bakmamaya çalışıyorum daha doğrusu. Çünkü eğer bakarsam kendimi tutamayabilirim. Sonuçta onun yanında ben değil, Ece var.

Zil çalana kadar oturduk bahçede. Tabi Poyraz sürekli o sahneye çıkmayacağımı söyleyip durmasa daha iyi olabilirdi. Çok sinirli olduğu ve lansmanda o sahneye çıkmamı istemediği her halinden belliydi. Bizim konuşmalarımız da Tuna'gil tarafından duyulduğu için Tuna'nın da sinirlendiği belli oluyordu. Artık neden sinirlendiyse. Ve İdil'le Leyla'nın da şaşırdığı belli oldu. 

Zil çalınca da sınıfa gittik. Herkes sınıfa geldikten kısa bir süre sonra da öğretmen girdi. Ders müzikti.

"Eveet, bugün sizi sınav yapacağım. Ama önce herkes müzik odasına."

Bütün sınıfta ayaklandı müzik odasına gitmek için. Benim okulumda müzik odası da var. İçinde sayıp sayamayacağım bütün müzik aletleri, şarkı söyleyebilmek için karaoke gibi müzikle ilgili herşey var o odada.

Müzik odasına girince müzik öğretmeni Ayşe hoca tekrar konuştu.

"Şimdi, hepiniz çalabildiğiniz enstrümanlardan bir tanesini çalacaksınız. Aynı zamanda şarkı söylemek isteyen söyleyebilir de. Böylelikle notunuz daha yüksek olur hem."

Herkes kendi çalabildiği bir müzik aleti aldı. Ben de gitar aldım. Sıra sıra herkes çalmaya başladı. Bazılarının pekte güzel çalabildikleri söylenemez ya neyse. Hele sürtük kızlar hem çalıp, hem de şarkı söylüyorlardı. Ama onların sesini duyan da anında kulaklarını kapatıyordu. Ben de dahil tabi...

Sıra bana geldiğinde elimde ki gitarı çalmaya başladım.

Cem Belevi: Hayat Belirtisi

Şarkısını çalıyordum. Aynı zamanda da söylüyordum. Ve herkeste hayranlıkla bana bakıp beni dinliyordu. Çünkü ben onlar varken ilk defa şarkı söylüyordum. E bu nedenle de onlar bilmiyordu sesimin bu kadar güzel olduğunu. Ben şarkıyı hem çalıp hem söylerken Ayşe hoca da, Tuna'ya benimle birlikte söylemesini istedi. Çünkü o da gitar çalmayı tercih etmişti ve hem çalarken hem de söylemişti. Ve onun da sesi çok güzeldi. Hiç bıkmadan, sıkılmadan sesini dinleyebilirim yani o derece.

İNTİKAM ÇİÇEĞİ (İNTİKAM SERİSİ 2) Where stories live. Discover now