32. BÖLÜM

6.6K 317 22
                                    

Uyandığımda saat sabah 10'du. Bugün cumartesi olduğu için okul da yoktu. Dün akşam Poyraz'ın Tuna'ya söylediği şeyi duyar duymaz hemen odama çıkmıştım. İnanamıyorum yaaa. Bu Poyraz nasıl biri böyle. Resmen Tuna'yı benden ayrılması konusunda tehdit etmişti. Evet, tehdit.

Tuna eğer benden ayrılmazsa, üstelik bunu benim gözümün önünde başka bir kızla yakınlaşmadan yapmazsa kardeşi Caner'i öldüreceğini söylemişti Poyraz. Tuna önce kabul etmemişti. Asla böyle bir şey yapmayacağını söylemiştii ama Poyraz'da hemen birisini aramıştı. Ve o zaman anlamıştım ki bir de Caner'in peşine keskin nişancı takmış. Tuna'da sessiz kalmıştı. Hiç bir şey söylememişti. Ben de beni görmesinler diye oradan uzaklaşmıştım hemen.

Tuna kesin yapacak. Bugün tam da Poyraz'ın dediği gibi onu bir kızla yakınlaşırken görürsem şaşırmam. Offf, ben ne yapacağım yaaa. Poyraz'da mafyalığına güveniyor herhalde. Gerçi Tuna'da mafya olması lazım. Sonuçta Türkiye'nin en büyük mafyası Rıfat babanın oğlu. Ama konu kardeşi olunca işler değişiyor tabi. Çünkü Tuna kardeşi Caner'e çok değer veriyor.

Peki ben ne yapacağım. Tuna benden ayrılacak. Ama eğer böyle bir şey olursa da, o Poyraz'a gününü gösteririm. Hatta aklımda var bir şey. Onu uygulamaya geçerim.

Duştan çıktım ve üstümü giyindim. O sırada da telefonum çaldı. Ekranına baktığımda arayan İdil'di. Açıp konuştum. Canları sıkılmış ve beni bir cafeye çağırıyorlar. Leyla'da olacakmış. Ben de kabul ettim. Hem biraz kafamı toplamam lazım.

🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

Evden çıkıp arabama bindim ve sözleştiğimiz cafeye doğru sürmeye başladım. Öykü dün gece İngiltere'de ki evine gitti amcamla yengemi özlediği için. Bir kaç gün kalıp gelecek. Alas'ta onunla gitti. Onun da evi orada çünkü.

Arabayı cafenin önünde durdurdum. İnip anahtarı valeye verdikten sonra içeri girdim. Söyle etrafta göz gezdirdiğimde İdil'le Leyla'nın daha gelmediğini farkettim. Fakat gördüğüm şeyle gözlerim orada takılı kaldı. Ne yapacağımı bilemedim.

Karşımda bir masada Tuna ve Ece oturuyorlardı. Üstelik gülüşerek. Hallerinden de baya mutlulardı sanki. Ya da ben öyle sandım bilmiyorum. Ve bir şey daha farkettim. İkisinin elleri de masanın üzerinde birleşikti. Birleşik.

Sakinliğimi koruyarak oraya doğru adımlamaya başladım. Tam masanın yanında durdum fakat hâlâ beni farketmemişlerdi. Hafif yalandan öksürünca sonunda bana bakabildiler. Tuna'nın gülen suratı da bana dönünce soldu. Sanki beni gördüğüne memnun olmamış gibi. Ya da oyununu çok güzel oynuyor. Sakin bir sesle;

"Noluyor burada?" diye sordum.

"Sevgilimle güzel güzel oturuyorduk. Ama sen gelip bozdun bu anımızı."

Ece'nin söylediğiyle daha da sinirlendim.

"Ne sevgilisi?" diyerek Tuna'ya döndüm. O da hiç istifini bozmadan;

"Evet, sevgilim." diyince, onun gözlerinin içine bakarak, "sen benim sevgilim değil misin? Ne saçmalıyorsunuz siz." dedim.

"Hayır, ben seni sevmiyorum." bunu gözlerini kaçırarak söylemişti.

"Seninle ilk tanıştığımız gün bana hiç yüz vermemiştin. Bütün kızlar benim peşimden koşarken sen koşmamıştın. Ben de hırs yapmıştım seni kendime aşık edeceğime dair. Ve oldu da, başardım. Sen bana aşık oldun. Şimdi de seninle işim bitti." bunları ara ara gözlerini benden kaçırarak söylemişti. Ve işte onun gözlerinin içine bakarken anladım ki, bunları Poyraz'ın ettiği tehdit yüzünden söylemek zorunda bırakıldığını. Ben hâlâ onun gözlerinin içine bakarken;

İNTİKAM ÇİÇEĞİ (İNTİKAM SERİSİ 2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin