28. BÖLÜM

7.7K 348 40
                                    

IRMAK NEHİR'DEN DEVAM

Arabanın durduğunu hissettim. Ama hiç bir tepki vermedim. Yaklaşık bir kaç dakika önce uyanmıştım ama Tuna beni uyuyor sanıyordu çünkü gözlerim kapalıydı hâlâ. Bir süre sonra benim kapımın açılıp havalandığımı hissettim. Tuna'nın beni kucağına aldığını hemen anlamıştım.

Sırtımın yumuşak bir şeye değdiğini hissettiğimde yatağa yatırıldığımı anladım ve hiç istifimi bozmadan da sağ tarafıma doğru rahatça dönüp uykunun yine beni ele geçirmesine izin verdim. Fakat ben daha uykuya dalmadan arkamdan Tuna'nın kolunu belime doladığını ve bana sımsıkı sarıldığını da hissetmiştim. Ben de hiç bir şey söylemeye tenezzül bile etmeden uyuyuverdim. Nasıl olsa bana sarılan sevdiğim adam. Ne kadar sevgilisi olsa da...

CAN TUNA'NIN AĞZINDAN

Sonunda dağ evine geldiğimizde arabayı durdurup önce yanımda ki güzelliğe çevirmiştim başımı. Hâlâ uyuyordu. Hemen arabadan inip, Irmak'ın olduğu tarafta ki kapıyı açmış ve onu uyandırmamaya çalışarakta yavaşça kucağıma almıştım. Kokusu öyle güzeldi ki. Baş döndürücü bir güzelliğinin yanında, yine baş döndürücü bir kokusu vardı.

Kokusu, ımmm, doğal bir kokuydu. Öyle diğer kızlar gibi ağır parfüm kokusu değildi. Çilek gibi kokuyordu. Doğal. Bu parfüm kokusu falan da değil. Kendi kokusuydu. Saçları, vücudu aynı çilek gibi kokuyordu. Dudaklarının tadı bile çilek tadındaydı.

Eve girdikten sonra onu kendi odama getirdim ve yatağıma yatırdım. O ise daha rahat bir pozisyon almak için sağ tarafına döndü direct ve uykusuna devam etti.

Ev öyle villa gibi büyük değildi. 4 odadan ve 1 salondan oluşan bir evdi. 2 odasında banyo var. Ayriyeten evin içinde ortak bir banyo daha var. Haa bir de sanki terası andıran bir çatı katısı da var. Ama bu evi seviyordum. Burayı sadece benim çetem biliyordu. Ne zaman kafa dinlemek istesem buraya gelirim. Ve çetemden başkasına da burayı söylemem. Bilinmesini istemem çünkü. İdil, Leyla ve Savaş'a tembih etmiştim hatta, onlarda kimseye söylemesin diye.

Ve Irmak ilk oluyor. Artık o da biliyor burayı. Kimseye söylemediğim halde hiç düşünmeden söylemek yerine Irmak'ı buraya getirdim.

Daha fazla düşünmeyi bırakıp ne zamandır istediğim şeyi yaptım. Yani ben de onun yanına yatıp sımsıkı, sanki hiç bırakmak istemiyormuş, eğer bırakırsam elimden kayıp gidecekmiş gibi sarıldım. Sonra da onun kokusunu ala ala ben de kendimi uykuya bıraktım. Kokusu çok sakinleştiriciydi. Benim bile uykum olmadığı halde uykumu getirmişti.

IRMAK NEHİR'DEN DEVAM

Gözlerimi açtığımda biraz öyle durduktan sonra nerede olduğuma bakmak için yerimde doğrulmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü güçlü bir kol sayesinde hareket dahi edemiyordum. Ve bu kolun sahibi de Tuna'dan başkası değildi. Ona doğru başımı çevirdiğimde uyuyordu.

Onu uyurken izlemenin keyfini çıkarayım diye düşünerekten Tuna'yı izlemeye başladım. Uyurken bile kaşları çatıktı. Ama bu onun yakışıklılığını yine de bozmuyordu. Elim benden istemsizce hareket etti ve onun yanağına doğru gitmeye başladı. Tamamen kendiliğinden oldu bu. Elim ne ara yanağında gezinmeye başladı anlamadım bile.

Ne yaptığımı sonradan idrak edince tam elimi çekecekken ben ne olduğunu bile anlamadan kendimi Tuna'nın altında buldum. Bu uyumuyor muydu yaaa. Ona gözlerimi pörtleterek şaşkın bir şekilde bakarken, o ise bana tebessüm ederek bakıyordu. Gözüm bir an gülümsemesinde takıldı.

İlk tanıştığımız zamanlar bu Tuna hiç gülümsemiyordu ki. Hep sinirli, çatık bakışlarla dolaşıyordu. Sadece kendi çetesindekilere gülümsüyordu. Ama şimdi. Gerçekten de çok güzel gülümsüyor. Tuna'da, gözümün takıldığı yeri anlamış olacak ki gülümsemesi büyüdü. Ben de ne yaptığımın farkına varıp derhal gözlerimi gözlerine çıkardım. Çok güzel bakıyordu. Ben ne yapıyorum yaaa, hâlâ Tuna'nın altında olduğumu daha yeni idrak edebilmiştim.

İNTİKAM ÇİÇEĞİ (İNTİKAM SERİSİ 2) Where stories live. Discover now