15.BÖLÜM

2.6K 102 18
                                    

Fırat bir kaç tekme attıktan sonra kapı kırıldı. Kolunu daha kolay nefes alabilmek için burnuna doğru götürdü. İçeri dumanla doluydu. Arkadan da itfaiye ve ambulans sirenleri duyuldu. Fırat Dicle'yi hemen yerden aldı ve onu kucaklayarak dışarı çıkardı. Dışarı çıktıktan bir kaç saniye sonra kulübenin çatısı çöktü. Fırat Dicle'yi koruyarak ambulansa doğru götürdü.
Elzem Fırat'a sinirle bakıyordu. Fırat Dicle'yi sedyeye yatırdı ve Elzem'in yanına geldi. Fırat:
"Seninle sonra hesaplaşacaz. Çok büyük bir hata yaptın. Bunu hiç yapmayacaktın Elzem!", dedi ve o da ambulansa bindi.

Feride Hanım ve Fazıl Bey çarşıda eşya almak için bir dükkana girmişti. Feride Hanım kendini darlanmış hissediyordu. Fazıl Bey bunu fark etti ve sordu:
"Neyin var Feride?", diye sordu. Feride Hanım:
"Bilmiyorum kendimi bir an kötü hissettim. Sanki... Sanki Diclem'in başına bir şey geldi gibi hissettim.", dedi ve kalbini tuttu. Fazıl Bey hiç bir şey olmamış gibi:
"Merak etme sen. O kocası kızıma iyi bakar sözde o da ama. Başına ne gelebilir ki? Orada mutlu olacağını sanıyordu. Belki mutludur ama bilemeyiz.", dedi. Feride Hanım:
"Bir arasak mı Fazıl. İçim el vermiyor benim. Neredeyse bir hafta oldu...", dedi ve Fazıl Bey sözünü kesti:
"Sen arıyorsan ara! Ben ne ararım ne de sorarım!", dedi.
Ama gönlü öyle söylemiyordu. Ne kadar kızgın olsa da biricik kızıydı o. Feride Hanım hemen telefona sarıldı ve rehberden Dicle'yi buldu ve aradı.

Fırat ambulansın içindeydi ve Dicle'nin elini tutmuştu. Dicle'nin telefonu çaldı ve çantasından çıkardı. Telefonda 'Annem' yazıyordu. Fırat ne yapacağını bilemedi. Açsa bir dert açmasa bir dert olacaktı. Açmamaya karar verdi. Sonra Dicle onlarla konuşur diyerek telefonu tekrar çantaya koydu.

Feride Hanım telefonu kulağından çekti ve telefona baktı. Fazıl Bey:
"Ne o? Açmıyor mu?", diye sordu. Feride Hanım:
"Çalıyor ama açmıyor...", dedi. Fazıl Bey:
"Bak gördün mü? Bir adam için bize nasıl da sırtını döndü. Onu asla affetmeyecem!", dedi ve kafasını dağıtmak için mağazanın içinde dolaşmaya başladı.

Hastaneye vardılar. Doktor Fırat'tan bilgileri aldı.
Doktor:
"Hemen serum takın ve oksijen tedavisine başlıyoruz.", dedi. Fırat arkada kaldı Dicle'nin arkasından bakakaldı.
Hamza ayaklanmış Şilan da ona yardım ederek koridorda yürüyüşe çıkmışlardı. Hamza Fırat'ı görünce seslendi:
"Abi!", dedi.
Fırat arkasına döndü ve göz yaşlarını belli etmemek için göz yaşlarını sildi. Birbirlerine doğru yürüdüler. Fırat:
"Nasıl oldun kardeşim? Daha iyisin değil mi?", diye sordu. Hamza karnını  tutarak:
"İyiyim abi! Senin ne işin var burada? Ne oldu?", diye sordu. Fırat:
"Elzem... Dicle'yi yakmaya çalışmış. Son anda kurtardım Dicle'yi.", dedi.
Şilan:
"Ne demek yakmak ya? Yengem asla böyle bir şey yapmaz!", dedi. Fırat Şilan'a kızarak:
"Bana onu savunma Şilan! Kendi gözlerimle gördüm. Bir insan nasıl bu kadar cani olabilir ki?", dedi. Şilan:
"Onu öyle yapanlara sormalı abi! Hatayı onda değil de kendinde biraz arasan iyi edersin!", dedi. Fırat Şilan'a sinirle bir adım attı ama Hamza engel oldu:
"Tamam abi sakin!", dedi ve karnını tuttu. Fırat ve Şilan birden endişelendi onu sandalyeye oturttular.
O sırada doktor odadan çıktı. Fırat Doktor'a sordu:
"Karım nasıl Doktor  Bey?", dedi. Doktor:
"Endişelenmeyin hastanın durumu gayet iyi. Oksijen tedavisi uyguluyoruz. İyi ki de erken kurtarmışsınız yoksa hastanın ciğerleri iflas edebilirdi. Belli ki hassas biri. Dikkatli olması lazım. Geçmiş olsun!", dedi ve gitti.

                                    7 Saat Sonra

Elzem konakta tek başına oturmuş sinirle gözünü kırpmadan konağın avlusundaki çiçeklere bakıyordu. O sırada bütün Harzemşahlar konağa geldi. Elzem ayağa kalktı. Fırat ve Dicle Elzem'in yüzüne bakmadan odalarına gittiler. Hamza da Elzem'e sinirle baktı. Elzem:
"Bana niye öyle bakıyorsun yengem?", diye sordu. Hamza ona biraz daha yaklaştı:
"Senin yüzünden bu haldeyim. Senin yüzünden bu haldeyiz o yüzden! Cahit'e haber uçurmasaydın bu halde olmazdık!", dedi ve odasına gitti.
Elzem sinirlense de sesini çıkarmadı. Şilan:
"Dicle'yi öldürmeye çalıştığın doğru mu yenge?", diye sordu.
Elzem bu soru birdenbire sorulunca şaşkınlıkla baktı. Cevap vermedi. Şilan:
"Cevap vermediğine göre doğru. Yani senden her şeyi beklerdim ama bunu beklemezdim. Bir insan öldürmeye kadar gittin ha? Keşke yapmasaydın yenge!", dedi ve o da odasına gitti.
Herkesin böyle davranması Elzem'i hem şok etmiş hem de sinirlendirmişti. Böyle olmasını kendisi de istemiyordu. Ama uymuştu bir kere şeytana...

Fırat odadan çıktı ve hemen arabasına binip karakola gitti. Karakol onlara yakındı zaten, çabuk varmıştı.
Kapıyı tıklatarak komutanın odasına girdi.
Fırat:
"Uğur komutan müsait misin?", diye sordu.
Uğur komutan onu içeriye buyur etti:
"Tabii. Buyur geç Fırat! Hoşgeldin.", dedi. Fırat:
"Valla pek de hoş gelmedim.", dedi. Uğur komutan kuşkuyla:
"Niye hayırdır ne oldu?", diye sordu.
Fırat:
"Sabah yanan kulübeyi gördün değil mi?", diye sordu.
"Evet. Hatta  karınız Elzem Hanım da oradaydı.", dedi.
Fırat:
"İşte mesele de bu. Ben bir ihbarda bulunacaktım.", dedi. Uğur komutan:
"Buyur seni dinliyorum.", dedi. Fırat:
"O kulübeyi kundaklayan ve benim asıl karımı öldürmeye teşebbüs eden kişi Elzem Külhanbey'dir.", dedi.
Uğur komutan şaşırmıştı:
"Anlamadım.", dedi. Fırat:
"Bunda anlaşılmayacak bir şey yok Uğur. Bunu yapan Elzem diyim sana.", dedi. Uğur komutan:
"Bakın ama bu çok büyük bir suçlama! Şahit biri var mı?", diye sordu. Fırat:
"Beni telefonla karım aradı. 'Gel beni kurtar!', diye bağırıyordu. Hatta 'Elzem beni öldürecek', diye de söyledi bana. Hatta kahvehanenin oradan Şerif abi de görmüş. Beni kendisi aradı ve bizzat söyledi.", dedi.
Uğur komutan:
"Peki tamam. Gerekli işlemleri başlatıyorum o zaman.", dedi. Fırat:
"Başlat.", dedi.

Nazgül Hanım mutfakta mücver yapıyordu. Elzem de salata yapıyordu. Elzem:
"Ben böyle olmasını istemezdim ana! Gözümü kan bürüdü resmen.", dedi. Nazgül Hanım:
"Olan oldu artık kızım. Olmuşla ölmüşe çare yok! Pişmansın belli. Böyle bir şey daha yapma bak. Hem kendi başına iş almış olursun. Sakın yapma bak bir daha!", dedi. Elzem:
"Tamam ana! Bak. Şilan ile Hamza bile bana düşman kesildi. Hemen nasılda o karının tarafına geçtiler?", dedi. Nazgül Hanım Elzem'e doğru eğilerek:
"Böyle yaparak insanları tabi ki de kendinden uzaklaştırırsın! Yapacağın şeylere, atacağın adımlara dikkat et!", dedi.
O sırada karakol aracının siren sesleri duyuldu. Elzem birden ayaklandı:
"Ana beni almaya geldiler kesin! Ana bir şeyler yap!", dedi. Nazgül Hanım ellerini havluyla kuruladı ve avluya çıktı. Siren sesini duyan Şilan ve Kendal ağa avluya indiler. Hamza da balkondan onlara baktı. Şilan:
"Ne oli ana?", diye sordu. Nazgül Hanım:
"Bilmim kızım!", dedi.
Uğur komutan, Fırat ve iki asker içeriye girdi. Elzem onları görünce donakaldı. Mutfağın kapısının arkasına geçti. Uğur komutan:
"Elzem Hanım evde mi?", diye sordu. Kendal ağa:
"He evde!", dedi.
Elzem köşeye sıkıştığını anladı ve çağrılmadan mutfaktan çıktı. Uğur komutan Elzem'e döndü.
O sırada Dicle odasından çıktı. Duvara tutundu ve Uğur komutanı dinledi. Uğur komutan:
"Elzem Hanım! Sizi kundaklayıcılıktan ve Dicle Harzemşah'ı öldürmeye teşebbüsten dolayı tutukluyorum.", dedi...

Sizce neler olacak? Fikirlerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim.
😊🤗😘

DİCLE VE FIRAT #WATTY2020 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin