28.BÖLÜM

1.6K 65 3
                                    

Kendal ağa kendini ağlamamak için kendini tutuyordu ama dayanamayacak hale gelmişti. Kendal ağa:
"İnanmim ben! Yok! Böyle bir şey olamaz!", dedi.
Doktor Kendal ağanın bu halini görünce, o da üzüldü. Elinde tuttuğu kâğıda tekrar baktı. Doktor:
"Kendal Bey, üzgünüm ama olanlar bu. Yani tahlilleriniz temiz değil! Ciğerlerinizi kurtarmamız imkansız bir vaziyette! Ömrünüzü anca oksijen tedavisiyle uzatabiliriz. Ama ne kadar uzatabiliriz, o da bilinmez.", dedi.
Kendal ağa, yüzünü silerek:
"Sana tek bir şey soracam doktor! Ne kadar vaktim kaldı?", diye sordu.
Doktor kekeleyerek:
"Kesin bir şey söyleyemem ama, tahlillerinize bakılacak olursa... En fazla iki hafta. O da dediğim gibi iki hafta.", dedi.
Kendal ağa elini ağır bir şekilde kalbine doğru götürdü. Nefesi yine kesilmeye başladı. Birden sandalyeye yığıldı. Doktor birden ayaklandı:
"Kendal Bey! Kendal Bey, iyi misiniz?", kapıyı açarak:
"Hemşire Hanım!", diye bağırdı.

Elzem Külhanbey konağından ayrılmıştı. Cahit koşa koşa ardından geldi ve kolundan tuttu. Elzem şaşırmış bir halde bağırdı:
"Ne yapisin sen ya?", diye sordu. Cahit:
"Asıl sen ne yapisin? Amacın ne senin?"
Elzem:
"Ben ne yapmışım ya? Neyden bahsedisin sen?", diye sordu. Cahit:
"Bir de sori misin? Anamı hatta herkesi kandırabilirsin ama beni asla!", dedi.
"Sen neyden bahsedisin? Açık açık konuşsana!", dedi.
Cahit:
"Karnındaki bebek...! Gerçekten Fırat'ın mı bebeği?", diye sordu.
Elzem kalakaldı. Gözlerini Cahit'in gözlerinden kaçırdı. Cahit:
"Gözlerimin içine bak ve bana doğruyu söyle! O çocuk gerçekten Fırat'ın çocuğu mu?", diye sordu.
Elzem çok da belli etmeyerek, gerçek bir tavır sergilemeye çalıştı:
"E.. Evet! Fı... Fırat'ın bebeği!", dedi. Cahit:
"Yalan söylediğin o kadar belli oli ki... Sen kendin söylediğine bile inani misin?", diye sordu.
Elzem:
"Abiii...", dedi.
"Sus! Abi deme bana! En başından anlatacaksın ve gerçekler ortaya çıkacak!", dedi.
"Nasıl olacak o? Nasıl ispatlayacaksın?", diye sordu.
Cahit:
"Zor bir şey değil. DNA testi yaparız. Gerçek babası kimmiş öğreniriz değil mi?", dedi.
Elzem:
"Böyle bir şeyi yapamazsın!", dedi.
"Neden yapamayayım? Sen böyle pislikler yapabilisin de ben gerçekleri neden söylemeyeyim?", dedi.
Elzem:
"Abi bak. Fırat ile evlenmeye bu kadar yaklaşmışken, onu bir daha kaybedemem. O benle evlenmek zorunda. Başka çaresi yok!", dedi.
Cahit:
"Sırf bunun için mi? O adam için mi namusundan oldun sen? Yok! Ben milletin bana Cahit kardeşinin namusunu bile koruyamadı dedirtmem! Buna müsaade etmem!", dedi.

Fırat boş avlunun ortasında volta atıp duruyordu. Elzem'i arıyor fakat ulaşamıyordu. Elini dizine vurarak:
"Allah'ım sen bana sabır ver yarabbim! Benim başımdan bu musibetler ne zaman gidecek!", dedi.
Şilan:
"Abi biraz sakin olsan! Elbet gelecek o! Geldiğinde de gününü görecek!", dedi.
Fırat:
"Görecek zaten!", dedi ve Elzem'in odasına doğru gitti.
Nazgül Hanım arkadan seslendi:
"Fırat nereye!", dedi. Fırat:
"Halletmem gereken küçük bir iş var ana! Onu hallettikten sonra hem huzuruma kavuşacam, hem de Dicle'me...", dedi.
Şilan:
"Ana! Elzem şimdi gözünden düştü mü?", diye sordu.
Nazgül Hanım sinirle:
"Düştü! Hem de öyle bir düştü ki, bana ne yapsa asla affetmem onu! Sevdim, kızım dedim. Ama bu kadarı da fazla! Kız gitti onun yerine başka biri geldi sanki.", dedi.
Şilan:
"Aynen de öyle ana! O intihar edişinde ben ne kadar üzülmüştüm hatirlisin de mi? Ama değmezmiş. Hepimizi kendinden soğutmayı başardı. Artık bu konakta kendine kolay kolay yer bulamaz.", dedi.

Yol yarılanmıştı. Dicle hâlâ kendini kendininde hissetmiyordu. Otobüsten inmek istiyordu. Sonra kendi kendine:
"Hayır! Ben gurursuz bir kadın değilim! Gururumu ayaklar altına almam!", diyordu fakat kendine söz geçiremiyordu.
Fırat'ı aklından çıkartamıyordu. Ne kadar unutmak istese o kadar aklında kalıyordu.

Hemşire Kendal ağanın tansiyonunu ölçtü. Fazlasıyla düşüktü. Diğer hemşire ise sert bir kahve getirdi. Hemşire:
"Bunu için, yarım saat sonra tekrar gelip tansiyonunuzu ölçücem amcacım.", dedi.
Kendal ağa kafasını sallayarak:
"Tamam kızım!", dedi.

Elzem:
"İşte böyle! Ben bunu yapmasaydım, hamile kalmasaydım sence ben niye bütün gerçekleri söyleyeydim ki? Fırat bu sefer benim yüzüme hiç bakmazdı. Ama ben Fırat'ı tanim. Fırat asla bir bebeği babasız bırakacak kadar vicdansız değil.", dedi.
Cahit:
"Aklım almi yav! Kim sana böyle bir şey söyledi! Kim senin aklına girdi ki böyle bir şey yaptın sen?", diye sordu. Elzem:
"Ben hapisteyken yanımdaki kadınlar konuşurken duydum, öğrendim ve yaptım!", dedi.
Cahit:
"Şu rahatlığa bak ya! Neyse ben bunu bir kenara yazim Elzem Hanım! Babam duyarsa eğer var ya seni evlatlıktan reddeder.", dedi.
"Sen kimseye bir şey söylemezsen, babam da öğrenmez!", dedi ve gitti.
Cahit arkasından:
"Bitmedi Elzem! Daha devamı var bunun! Dikkatli adımlar at! Yoksa boş bir çukurun içine düşersin ve seni oradan çıkaracak bir kişi bile bulamazsın!", dedi.
Elzem durdu. Sırıttı ve yoluna devam etti.

Fırat Elzem'in kıyafetlerini büyük bir valize koymuştu. Arkadan sürükleye sürükleye merdivenden aşağı indirdi. Şilan:
"Abi ne yapisin sen?", diye sordu. Fırat:
"Bir şey sorma bana Şilan! Olacakları bilisin bari sus!", dedi.
Fırat hayatında hiç böyle sinirlenmemişti.
Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra Elzem konağa geldi. Avludakileri görünce ürktü. Çünkü bakışları bakış değildi. Elzem:
"Bana niye öyle bakisiz? Korkutmayın beni!", dedi.
Fırat:
"Sen bizden korksaydın böyle bir şey yapmazdın!", dedi.
Elzem'in kolundan sıkı sıkı tuttu ve bavulu da arkasından sürükleyerek Elzem'i konaktan dışarı attı. Elzem yere düştü. Fırat:
"Sen bu konaktan sağ çıktığına şükret! Bu konağa adımını atmayacaksın! Anladın mı beni!", dedi ve konağın kapısını Elzem'in yüzüne kapattı.

Sizce Elzem dışarı atıldı diye ne yapacak?

Kendal ağa öleceğini öğrendi peki şimdi ne olacak?

Arkadaşlar lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin! Sizleri seviyorum. Haftaya görüşürüz 👐

DİCLE VE FIRAT #WATTY2020 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now