38.BÖLÜM

1.2K 43 4
                                    

Dicle hala şoku üzerinden atamamıştı. Bunu Fırat yapmış olamazdı. Yapsa bile bunun bir nedeni olması lazımdı.
Dicle aldatıldığı halde hâlâ Fırat'a güveniyordu.
Ardından Cahit'e mesaj yazdı.
"Benim kocam katil falan değil. Katil olsa bile bir sebebi vardır.", yazdı.
Dicle yazdığı mesajı okudu ve sildi. Baktı ki mesaj biraz  anlamsız. Biraz düşünmeye karar verdi.

                                    3 Gün Sonra

Harzemşahlar üç gün boyunca taziye verdiler. Gelen giden çok olmuştu. Fırat da timsah göz yaşlarıyla insanların gözlerini boyamayı başarmıştı. Üzgün rolü ile herkesi kandırmıştı. Aslında içten içe mutluydu. Çünkü bütün malların neredeyse hepsi Fırat'ın idi.
Peki o mallarla mutlu olabilek miydi?
Bütün misafirler kalktıktan sonra Fırat ve Şilan odalarına çekildiler. İnsanlara hizmet etmekten yorulmuşlardı.
Nazgül Hanım ve Kendal ağa salonda oturmuşlar, hâlâ dert yanıyorlardı. Nazgül Hanım dizlerine vura vura kendi kendine sitem ediyordu. Kendal ağa da üzüntüsünü, acısını içten içe yaşıyordu. Gözlerini sadece bir noktaya dikmiş suspus oturuyordu.
Uzun süren bu sessizlik Fırat'ın içeri girmesiyle bozuldu. Fırat:
"Ben çıkim a haberiniz olsun.", dedi.
Kendal ağa:
"Nereye gidisin?", diye sordu.
"Elâzığ'a. Dicle'yi almaya gidim.", dedi.
Kendal ağa ayağa kalktı ve Fırat'a sert bir tokat attı. Tokatla birlikte Nazgül Hanım da ayağa kalktı.
Fırat sadece sustu. Kendal ağa:
"Nereye gidisin lan sen? Senin kardeşin ölmüş senin derdin hâlâ Dicle mi? Bu kadar mı sabırsızsın sen? Ben oğlumun ölümünü hâlâ kabullenememişken, bir yanım boşlukta iken senin dediğin şeylere bir bak! Git! Defol git! Sen evlat acısı nedir bilmezsin. Anlamazsın halimizi. Ben seni bilim. Sen içten içe mutluluk duyisin ama fark ettirmisin! Şimdi gözüme görünme hadi defol git.", dedi.
Fırat:
"Baba o nasıl kelimeler? Ben üzüntümü dışarı belli etmim huyum bu. Sen beni nasıl bir şeyle suçlisin ya?", diye sordu.
"Fırat! Eğer biraz daha konuşmaya devam edersen seni burada ezer geçerim.", dedi. Fırat da bu hakaretlere dayanamadı ve solandan çıktı. Göz yaşlarını silerek arabaya bindi ve yola çıktı.

Elzem elinde zarf ile Cahit'i odasında bekliyordu. Elindeki zarfı diğer eline vurarak:
"Eh Fırat efendi. Seni kahredecek bir haberle gelim. Hatta seni değil bütün konağı yakacak bir haberle gelim. Bu sefer ailenizi kökünden sarsacam.", dedi.
Cahit içeri girdi. Cahit:
"Hazır mı zarf?", diye sordu. Elzem:
"He hazır."
"İyi ver o zaman da ben götüreyim de teslim edeyim."
"Yok ben götürecem."
"Ver ben götüreyim işte. Sen bir daha dışarı çıkma."
"Abi. Karışma şimdi sen. Eğer bunu Fırat okuyamazsa, elimde yedeği var onu sen götürürsün. Anlaştık mı?", dedi. Cahit:
"İyi. Peki, öyle olsun. Yeter ki onların acı çektiklerini görelim bana yeter."
"Umarım öyle olur abicim. Şimdi ben çıkıyorum. Hadi görüşürüz.", dedi ve odadan çıktı.

Fırat Halfeti'nin çıkışına yaklaşmıştı. Eline telefonu aldı ve Dicle'yi aradı. Telefonu sesliye aldı.
Dicle tekli koltukta iyice büzülmüş bir vaziyette oturuyordu ve pencereden dışarı bakıyordu. Telefonu kucağındaydı. Çalınca irkildi. Fırat arıyordu. Açmak istedi ama bir an tereddüt etti. Sonra bu video meselesi ile ilgili konuşmak için açtı.
Fırat telefonun açıldığına çok sevindi. Ama bunu sesine yansıtmadı. Kekeleyerek:
"Di... Dicle...", dedi ve sustu.
Dicle de rahat bir tavırla:
"Efendim Fırat."
"Ne yapisin?"
"Hiç. Oturmuşum. Sen?"
"Seni almaya gelim.", dedi.
Dicle doğruldu:
"Ne demek seni almaya gelim. Sakın böyle bir şey yapayım deme asla gelmem."
"İster gel ister gelme. Ben seni bir şekilde Halfeti'ye geri getirecem."
"Çok beklersin. Sen önce kendini affettir."
"Kendimi affettirmem için ne yapmamı istisin?"
"Ne yapsan ki affetmem ben seni. Çünkü sen beni sonsuza kadar kaybettin.", dedi.
Fırat:
"Sen beni affedersin. Çünkü sen bana aşıksın."
"Aşık falan değilim!"
"Dicle! Sesinden belli. Ses tonundan bana aşık olduğun o kadar belli ki..."
Dicle sesini çıkarmadı. Fırat güldü.
Dicle de bu gülmelere sinir oldu ve Hamza konusunu açtı:
"Sen böyle güleceğine. Bana önce niye katil olduğunu açıkla!", dedi.
Fırat'ın gülmesi yarıda kaldı, ve ani frenle durdu. Fırat:
"Anlamadım?"
"Sen anladın da anlamamazlıktan gelisin. Hamza'yı ne diye nehire attın sen?"
Fırat'ın dili tutulmuştu sanki. O kadar ani olmuştu ki ne yalan uyduracağını şaşırmıştı. Dicle:
"Dilin tutulur öyle işte. Sakın bir yalan veya bir şey anlatmaya çalışma. Bundan sonra anlattığın hiçbir şeye inanmam. Anladın mı beni! İnanmam!", dedi.

Elzem Harzemşah konağına ağır adımlarla ve etrafına bakınarak ilerliyordu. Elzem demir kapının önüne geldi. Kapı kapalıydı. Bu onun için daha iyiydi.
Etrafına tekrar baktı. Kabanının içinden zarfı çıkardı ve kapının altından sürükledi. Sonra hemen oradan uzaklaştı.

Şilan çöpü dışarıya götürmek için kapıyı açtı. Açtı açmasına da önünde zarf olduğunu görünce durdu. Kovayı yere bıraktı ve zarfı eline aldı. Açtı okudu.
İçerisinde anlamadığı bir çok terim vardı. İçerisinde Fırat Harzemşah ve Kendal Harzemşah yazılarını görünce daha bir dikkatli okudu. Bu DNA testiydi. Son anda fark etti. En altta yazan koyu renkli yazıyı okudu.
'Babalık testi sonucu Fırat Harzemşah Kendal Harzemşah ile kanları %99,9 UYUŞMAMAKTADIR.", yazılıydı.

Bir bölümün daha sonuna geldik.
Sizden ricam oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sağlıcakla kalın.

DİCLE VE FIRAT #WATTY2020 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin