17.BÖLÜM

2.2K 80 3
                                    

Dicle sıkıntıyla 'Hay aksi!', dedi kendince. Şilan da üst kattan inerken Dicle'yi fark etti. Ona seslenirken Dicle korkuyla sıçradı. Şilan:
"Sen ne yapisin burada?", diye sordu.
Dicle duraksadı. Yan taraf banyo kapısıydı. Banyoyu gösterek:
"Banyoya girecektim.", dedi.
Sesi titriyordu. Yutkundu. Şilan ona yaklaşarak:
"Sen beni aptal mı zannedisin sen? Basbaya burada durmuşsun içerideki konuşmaları dinlisin!", dedi. Dicle itiraz ederek:
"Hayır ben asla öyle bir şey yapmam!", dedi. Şilan:
"Bana bak...", dedi ve Nazgül Hanım ile Kendal ağa odadan çıktılar. İkisinin yüzü de kireç gibi olmuştu. Kendal ağa bilmemezlikten gelerek:
"Ne oli burada? Niye kavga edisiz?", diye sordu. Şilan:
"Sizi dinlerken yakaladım baba! Hele bak! Bir de utanmadan itiraz edi. En sevdiğim vazomu da kırmış!", dedi. Dicle'ye dönerek:
"Bana bak Dicle! Anamdan ve babamdan hemen özür dileyeceksin! Bu terbiyesizliğin altta kalamaz.", dedi.
Dicle:
"Kusura bakma da ben kötü bir şey yapmadım.", Kendal ağa ve Nazgül Hanım'a dönerek:
"Bence iyi ki de dinlemişim konuştuklarını. Ananın sana, abilerine söylemesi gereken çok büyük bir sırrı var!", dedi. Şilan:
"Sen ne saçmalisin ya! Anamın bizden gizlisi saklısı olmaz!", dedi. Dicle:
"Onu da anana sor!", dedi ve odasına gitti.

Şilan:
"Ana! Ne diyi bu kız! Ne saklisiz bizden!", diye sordu. Nazgül Hanım sıkıntıyla:
"Saçmali kızım işte! Babanla onu buradan nasıl gönderebiliriz diye düşünüyorduk! O da bizi bir köşeye kıstırmak için böyle şeyler söyli!", dedi. Şilan:
"Hııım!", dedi.
Görünüşe bakılırsa inanmışa benziyordu.

Ertesi gün Külhanbey'ler planlarını tamamlamak için sabah erkenden toplanmışlardı. Hasan ağa:
"Bugün ben Kendal ile görüşecem. Daha sonra o da Şilan'la konuşur bir şekilde ikna eder. Daha sonra Rona sen de Nazgül ve Dicle denen o kızla biraz samimiyet kuracaksın. Bu durumu kabullenmiş olarak onlara öyle görüneceksin! Son olarak da Cahit eğer kabul ederlerse bir tane sahte nikah memuru bulacaksın ve düğün bittikten ertesi gece onu bir odaya kilitleyeceksin. Ev telefonunun bağlantısını keseceksin ve kızın da telefonunu alacaksın. Dış dünyayla hiçbir irtibatı olmayacak onun. Daha sonra iki yüz, iki yüz elli kişi marabayı topla. Onları Kendal'ın karagül tarlasına götür. Ondan sonra da onlara söyle gerekeni yapsınlar!", dedi.
Cahit:
"Sen hiç merak etme babam. Onları inim inim inletecez. Ele güne muhtaç edecez! O zaman görürler dünyanın kaç bucak olduğunu.", dedi.

Fırat erkenden işe gitmişti. Dicle de odasında yatağını düzeltiyordu. Nazgül Hanım odaya daldı. Dicle'ye doğru yaklaşarak:
"Sen neyin peşindesin? Ha!", dedi. Dicle:
"Ne diyisiz siz! Ben neyin peşinde olabilirim ki?", diye sordu. Nazgül Hanım:
"Bi de sori misin sen? Oğlumu benden aldın ama benden ayırmana asla izin vermem bilesin!", dedi.
Dicle:
"Ben oğlunuzu sizden koparmadım. Siz bizim aşkımıza destek olmadınız, o yüzden de Fırat size yüz çevirdi.", dedi. Nazgül Hanım:
"Ne aşkı! Sen buna aşk mı diyisin! Bir haftadan fazladır buradasın ama konak senin yüzünden görmediğimiz olayları bize yaşattı!", dedi.
Dicle:
"Ya ben ne yapmışım! Ben kime ne etmişim ki buradaki herkes bana düşman! Ben Fırat'ı seviyorum! Ondan da asla vazgeçmeyecem! Her ne olursa olsun! Onun yanında duracam. Ondan bir an olsun ayrılmayacam!", dedi. Nazgül Hanım:
"O pençelerini oğlumun üzerinden çek dedim sana! Sonunda sen pişman olursun haberin olsun!", dedi. Dicle:
"Siz beni tehdit mi edisiniz?", diye sordu. Nazgül Hanım:
"He! Tehdit edim! Anladın umarım!", dedi. Dicle:
"Beni tehdit etmeye de siz mecbur ettiniz.
Kısır olduğunuzu çocuklarınız biliyor mu? Her birinin farklı anası babası olduklarından haberleri var mı? Sizin çocuk doğuramadığınızı sanırsam tüm halfeti bili. Çocuklarınız neden bilmesin..?", diye tehdit etti.
Nazgül Hanım daha fazla üstelemeden odadan çıktı. Dicle'yi konaktan göndermek için yapacağı her hangi bir hamlede Dicle bütün gerçekleri söyleyecekti. Kendince planları da vardı elbet. Onu da ne zaman uygulayacağı kendine bağlıydı.

Kendal ağa ve Hasan ağa Kendal ağanın karagül bahçesinde buluşmuşlardı. İş güçten biraz bahsettiler. Kendal ağa:
"Bu sene fıstıklarda da karagüllerde de güzel mahsül var. Yani bu sene fıstıktan üç tona yakın mahsül bekliyoruz. Karagül için de beş yüz tona yakın.", dedi.
Hasan ağa:
"Maaşallah! İşçiler de güzel çalışi bayağı. İnşallah güzel mahsül alırsın!", dedi.
Hasan ağa yan bakışlarla Kendal ağaya baktı. Kendal ağa karagül tarlasını seyrediyordu. Hasan ağa içinden 'Görelim bakalım güzel mahsül alabilecek misin?', dedi. Sonra Kendal ağaya dönerek:
"Kendal. Senle aramız bozuk. Gel barış yapalım. Herkes çok yıprandı. Derin yaralar açıldı. Gel hep beraber bu yaraları saralım.", dedi.
Kendal ağa bu durumu garipsedi. Kendal ağa:
"Sen ne dediğinin farkındasın Hasan! Barış yaparız yapmasına da, bu fikir nereden geldi aklına. Sen kolay kolay kimseyle barışmazsın. Bir planların var senin belli. Korkma açıkça söyle!", dedi.
Hasan ağa:
"İnsanlar değişebilir Kendal! Ben her zaman asabi Hasan ağa olarak değil de merhametli Hasan ağa da olabilirim. Herkes kendi karakterini yansıti. Ben de dedim ki. Böyle kinli olmaktansa biraz barışçıl olsam herkes için daha iyi olur., dedim. Fena mı ettim!", dedi.
Kendal ağa:
"Ulan ben senin ciğerini bilim. De hadi ne diyeceksen! Daha fıstık tarlasına gidecem.", dedi. Hasan ağa:
"Tamam söylim. Şilan'ı Cahit'e istim. Aradaki husumet de kapansın!", dedi.
Kendal ağa:
"Sen ne diysin lan! Berdel mi yapacaksın sen! Yok öyle yağma! Ben kızımı size teslim etmem.", dedi. Hasan ağa:
"İyi düşün bak! Aramız daha fazla açılmasın!", dedi.
Kendal ağa düşüneceğini söyledi ve karagül tarlasından ayrıldı. Hasan ağa orada tek kaldı kendi kendine:
"Ohhhh! Sen şimdi böyle demişsen kesin bu iş olacak demektir.", dedi. Sonra ayağının dibindeki karagüle tekme attı ve oradan uzaklaştı.

Dicle Fırat'la hastaneye gidecekti. Fırat'ın bir problemi vardı. Eğer o problem çözülmezse çocukları olmayacaktı. Hastaneye geldikleri zaman Fırat çok heyecanlıydı. Dicle de ona destek olmaya çalışıyordu. Tahlil sonuçları bugün çıkıyordu.
Doktorun odasına girdiler. Fırat:
"Doktor Bey tahlil sonuçları nasıl? Iyi mi?", diye sordu. Doktor:
"Tahlilleriniz temiz çıktı Fırat Bey!", dedi. Fırat öyle sevindi ki kendini kaybedecek duruma geldi. Dicle doktora:
"Ben de test yapmak istim doktor bey. Nerede yapabilirim?", diye sordu. Doktor:
"Sizi jinekoloji bölümüne yönlendireyim. Tuğba Hanım sizinle ilgilenir.", dedi. Dicle:
"Sağ olun doktor bey!", dedi ve odadan çıktılar.

Doktor Dicle'ye minik bir test yaptı. Tahlil sonuçları on dakika içinde çıkıcaktı. Dicle:
"Inşallah hiç bir şeyim yoktur! Sanki bir an kendimi kötü hissettim.", Fırat:
"Korkma birtanem. Allah'ın izniyle tertemiz çıkacak o tahliller.", dedi.
O on dakika onlar için geçmez oldu. Dicle bu dakika içinde Fırat'a:
"Elzem'in şikayetini geri çek! Bak ben böyle huzursuz olim. Beni ne olur kırma!", dedi. Fırat:
"Tamam buradan çıktıktan sonra gider şikayetimi çekerim!", dedi. Ama istemiyordu. Dicle için yapacaktı.

Tahlil sonuçları çıktı. Dicle heyecanla:
"Sonuçlar nasıl Doktor Hanım?", diye sordu.
Doktor Dicle'ye baktı ama cevap vermedi. İkisi de tedirgin oldu. Dicle:
"Söyler misiniz artık Doktor Hanım!", dedi.
Heyecanı ve tedirginliği daha da artıyordu. Doktor:
"Dicle Hanım sizin...", dedi ve duraksadı.
Doktor uzun süre sustu. Fırat sinirden:
"Di söyle doktor söyle artık!", dedi.
Doktor sözlerine devam etti:
"Sizin şu an çocuğunuz olamaz Dicle Hanım!", dedi ve Dicle'nin gözleri doldu.

DİCLE VE FIRAT #WATTY2020 (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora