25.BÖLÜM

1.6K 68 25
                                    

Dicle elindeki telefonu düşürdü. Elzem ve Fırat ona baktılar. Elzem'in bakışları imalı iken Fırat'ın sadece şaşkınlıktı. Elzem kötü bakışlarını Dicle'ye çevirirken bir yandan da elini karnına koymuştu. Elzem:
"Ne o Dicle sevinmedin mi? Şaşırdın mı?", diye sordu.
Dicle kendine gelmeye çalışıyordu. Ama bunu bir türlü beceremiyordu. Sanki ağır bir darbe yemiş gibiydi. Dicle Elzem'in sorularını bir kenara bırakıp, Elzem'e doğru yürüdü. Dicle:
"Hamile olduğunu Fırat'a söylerken niye öyle imalı imalı bakıp konişidin?", diye sorguladı.
Elzem:
"Niye bir sakıncası mı var?", diye sordu.
Dicle Elzem'in kolunu sıkarak:
"Evet var! Öyle bir söyledin ki sanki çocuk Fırat'ınmış gibiydi!", dedi.
Herkes uzun süre sustu.

Şilan uzun süren bu süre zarfında sessizliği ve Dicle'nin gerçekleri öğrenmesini engellemeye çalışmak için mutfaktan çıktı. Şilan Dicle'ye:
"Sen çok sinirlendin galiba yenge. Gel mutfağa bir bardak su iç! Biraz sakinlersin.", dedi. Dicle:
"Buralarda bir şeyler döni Şilan! Burada neler olduğunu biri bana açıklama yapmazsa ben açıklama yapacak birini bulurum.", dedi. Şilan:
"Yenge biraz sakin ol! Ortada daha bir şey yokken sen niye ortalığı ayağa kaldirisin ki?", dedi.
Dicle:
"Kaldırırım! Çünkü bu konakta ben geldiğimden beri bir şeyler döni! Herkes bir tuhaf, herkeste bir sır!", dedi. Fırat'a dönerek:
"Bana bir açıklama yapmayacak mısın Fırat?", diye sordu.
Fırat Dicle'nin yüzüne uzunca baktı. Dicle:
"Hadi Fırat konuşma yapılacak bir şey bulami misin?", diye sordu. Fırat:
"Açıklama yapılacak bir şey bulamim Dicle! Kim senden ne saklasın ki? Bizde bir şey yok yani hayatım. Herkes gündelik hayatına devam edi.", dedi. Dicle:
"Benim buna inanacağımı zannedisen yanılisin! Beklim seni Fırat!", dedi.

Elzem bu konuşmalar arasında Doktor Tuğba Hanım ile konuşmalarını hatırladı. Elzem:
"Benim bir an önce hamile kalmam lazım. Elinden ne gelise yap Tuğba!", dedi. Tuğba Hanım:
"Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun Elzem sen? Bu hayatın söz konusu olabilir!", dedi.
"Ben ölümü bile göze aldım Tuğba! Ne gerekirse yaparım!", dedi.
Tuğba Hanım huzursuzca masanın üstündeki kağıtların içini karıştırırken Elzem de huzursuzca beklemeye başladı.
Tuğba ilaç yazdı ve Elzem'e sordu:
"Aşılama tekniğiyle mi yapılacak?", diye sordu.
Elzem:
"Evet!", dedi.

Elzem gözünün önüne gelen perde birden kalkmış ve Nazgül Hanım'ın sesiyle irkilmişti. Nazgül Hanım:
"Noli burada? Ne bu bağırış çağırış!", diye bağırdı.
Fırat:
"Yok bir şey ana! Konişidik sadece!", dedi. Nazgül Hanım:
"Bu nasıl konuşmadır! Sesinizle tüm Halfeti inledi!", dedi. Dicle'ye dönerek:
"Ne istisin sen oğlumdan! Hesap mı sorisin?", diye kızdı Dicle'ye. Dicle:
"Evet sorim! Buraya geldiğimden beri herkeste bir hırçınlık, hep bir kavga, huzursuzluk var! Neden ya neden?", dedi. Nazgül Hanım:
"Neden olacak. Senin bu lanetin yüzünden. Senin uğursuzluğundan dolayı! Bu konak böyle değildi Dicle Hanım! Sen gelmeden önce biz çok mutluyduk! Ama sen geldin hayatımızın içine ettin! İki aşireti düşman ettin!", diye söylendi. Dicle:
"Benim suçum ne? Ben sadece sevdim! Ben sadece Fırat'ı sevdim ve hayatımın anlamı olarak bildim! Aşkımıza engel olmasaydınız, belki biraz sahip çıksaydınız belki bu olaylar gelişmeyecekti bile.", dedi.

Kendal ağa odasında uzanmış, gözlerini tavana dikmişti. Öksürüğü gittikçe artmaya başlamıştı. Aşağıdaki bağırış çağırışlara pek aldırmamaya çalışıyordu fakat buna da razı gelemiyordu. Bir yandan Nazgül Hanım'ın sesi bir yandan Dicle'nin Fırat'ın... Hepsinin sesi birbirine karışmış ağır bir uğultuyla duyuyordu. Elleriyle kulaklarını kapattı. Içinden 'yeter!', diye bağırmak geliyordu içinden. Yoksa bu kavgaların önüne geçilemezdi. Göğsüne hafifçe bastırdı. Derin derin nefes vermeye çalışıyordu. Gözlerini kapattı. Zor da olsa bu gürültünün içinde uyumaya çalıştı.

Dicle konuşmasına devam etti:
"Benim hiçbir suçum günahım yokken yastıkla boğuldum, yangınların içinde kaldım, bir kadın benim yüzümden kendini intihar etti! Ben mi suçluyum! Ben miyim hatalı olan! Hayatta tek istediğim tek şey huzurdu. Onu da aldınız elimden! Ben en son ne zaman güldüğümü hatırlamim bile. Çünkü bu acıların içinde siz bana gülmeyi unutturdunuz! Siz nasıl insanlarsanız?", diye sitem etti. Elzem:
"Eğer bizi beğenmisen kapı orada! Defol git!", dedi.
Fırat:
"Elzem!", diye bağırdı.
Dicle:
"Zaten bu konakta Fırat olmasaydı ben burada bir dakika bile durmazdım! Sahi! Sen bana bu cümleleri nasıl kurisin ya! Sen bu aileden bile değilsin! Sen bana ne hakla git diyebilisin ki?", dedi.

Elzem:
"Ben bu ailedenim! Benim ailem burası, benim yuvam burası!", dedi. Dicle:
"Senin annen baban sana çok mu kötü davraniki sen bu konağı bu kadar benimsemişin!", dedi.
"Yoo! Benim anam da babam da beni çok sever! Ben bir ağa kızıyım! Hangi ana baba evladını sevmez ki?", diye sordu.
Dicle Fırat'a baktı. Ama bu sefer Fırat Dicle'ye bakamadı. Fırat'ın kalbi ağzından çıkacak bir vaziyetteydi.
Dicle:
"Ee peki benle derdin ne peki! Benden ne istisin peki? Bizi neden hep rahatsız edisin!", diye sitem etti.
Elzem artık içindekileri tutamıyordu:

"ÇÜNKÜ FIRAT'IN ASIL KARISI BENİM!", dedi.

Gerçekler gün yüzüne çıktı. Peki sizce ne olacak?

Dicle Fırat'ı artık eskisi gibi sevebilecek mi?

Bir diğer heyecanlı bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalın 👐😊

DİCLE VE FIRAT #WATTY2020 (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora