Bölüm 32: Geri Dönüş/Ameliyat

29.3K 1.8K 90
                                    

NOT: İYİ OKUMALAR. SEVİLİYORSUNUZ :)))

(MURAT'I BENDE ÇOK ÖZLEMİŞİM 🙄)


AMELİYATTAN BİR GÜN ÖNCE (AMERİKA/New York)

"Saat:09:30 -Türkiye 16:30-"

Murat odasının kapısının açılması ile başını kapıya doğru çevirdi. Yataktan doğrulma zahmetine bile girmemişti. Her zaman ki gibi yine uyuyamamıştı. İçki içip sızmadığı günler dışında doğru düzgün uyuyamıyordu.

"Excuse me. I came to clean the room. Let me go if you are not available." –Özür dilerim. Odayı temizlemek için geldim. Müsait değilseniz çıkayım.- demişti görevli. Murat sorun olmadığını söyleyerek ceketini aldığı gibi odadan çıkmıştı. Aylardır her sabah yaptığı gibi bugün de Türkiye'ye dönmemek için kendine söz verecekti ama veremiyordu. Üç aydır yaptığı tek şey buydu. Her sabah bugün dönmeyeceğim diyerek günleri geçiriyordu. Rana'yı çok özlemişti. Saçlarını, tenini, kokusunu, sesini, gülüşünü. Sarıldıkların da boynunu okşayan nefesini. Onu öperken düzensiz atan kalp atışını bile özlemişti.

Otelden çıktığında hemen karşıda ki kahveciye geçerek sert bir kahve aldı. Yoğun baş ağrısını o geçirebilirdi. Hoş, baş ağrısından şikayetçi değildi. Sadece kafein bağımlısı olup çıkmıştı. Sağlıklı tek bir alışkanlığı kalmamıştı. Tek sporu otel ve kahve satan dükkana gidip gelmesiydi. Sağlıksız yaşam tarzı bacak ağrılarını da tetiklemişti. Murat ise ne doktora gidiyor ne ilaç kullanıyordu. Acının Rana'yı düşünmesini engellemesini istiyordu. Ama acılar ve ağrı nedense daha çok düşündürüyordu. Kahvesini almış tam dükkanın önünde ki sandalyeye oturacaktı ki birini gördü. Göz yanılgısı olduğunu sandı başta. Bu mümkün değildi ama kanlı canlı karşısındaydı. Otelin önünden yürüyerek geçiyordu. Murat'ın zihni uyuşmuştu o an. Beyninde Rana'yı birazdan görme ihtimali dönüp dururken ne yaptığının farkında olmadan elinde ki kahveyi bile bırakmadan hızla yola atlayıp karşıya geçmişti. Arabalar frene basıp hızla kornaya basarken Murat bunların hiçbirinin farkında değildi. Yolda oluşan kargaşa ile herkes başını Murat'a çevirmişti. Tarık'ta.

Murat hızla Tarık'ın karşısına geçti. Onu görene kadar Rana'yı bu denli özlediğini fark etmemişti. Evet özlemişti ama şu an hissettiği bambaşkaydı. Onu o kadar çok görmek istiyordu ki. Elinde olduğunu fark ettiği plastik bardağı kenara fırlatırken Tarık'ın yakasını tuttu.

"Rana nerede?" ilk dediği şey bu olmuştu. Tarık ise karşısında gördüğü adama şaşkınca ve endişeyle bakıyordu. Başta tanıyamamıştı bile. Yüzü çökmüş, göz altları morarmış, saçları birbirine girmiş ve biraz da kokuyordu.

"Bunu bana sorman garip değil mi?" dedi ve sonra endişeyle devam etti. "Ayrıca o ne demek Rana nerede? Rana'nın nerede olduğunu sen bilmelisin. Ne oldu Rana'ya, bu halin ne?" diyerek bu sefer o Murat'ın yakasına yapıştı.

"Tarık? Rana seninle değil mi?" dedi. Boğazı düğümleniyordu. Bunu söylemek bile canını yakıyordu. "Yani seninle birlikte, siz-" derken Tarık sözünü kesti.

"Rana kayıp mı?" dedi endişeyle.

"Hayır." Dedi Murat ve Tarık derin bir nefes verdi.

"Bak neden Rana'nın benimle olduğunu düşünüyorsun bilmiyorum. Ama ben Rana'yı en son senin doğum gününde gördüm. O günden beri de buradayım. Amacım Rana'dan uzak kalmaktı ama sizde buraya gelmişsiniz." Dediğinde Murat kendini yere yığılacak gibi hissetti. Elleri Tarık'ın yakasından yanlara düştü.

"Doğum günüm de Rana'yı neden gördün?" dedi. Sesi az önceye oranla inanılmaz zayıf ve güçsüz çıkmıştı. Anlamıştı aslında her şeyi. Kalbin de oluşan acı o an onu yok edecek gibiydi. İnanılmaz güçsüz hissediyordu. Canı tahmin edilemeyecek derece de çok yanıyordu.

SESSİZLİK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now