4. Bölüm: dünyayı dar etmek

4.8K 614 388
                                    

Geldikkkkkk :3

Callin Russo & Chrissy Costanza - Phoenix

"Hazırlan, fırtına yaklaşıyor."

***

3 GÜN SONRA

Park Jimin

Şehir merkezinde hayat, bizim bulunduğumuz bölgeden her zaman daha hızlı akar ve daha fazla insanı bünyesinde barındırırdı. Çoğunluğu alfalardan oluşan bu topluluk, alanlarında en iyi oldukları ve alfalıklarını konuşturabildikleri yüksek mevkili işlerde çalışmalarının yanında, banka hesaplarını keyifle dolduracak maaşlara da sahiplerdi. Şehir merkezine öyle sık sık uğramayı sevmesem de, çalıştığım nakliye şirketi, merkezdeki bazı mağazalara da dağıtım yaptığından mecbur olarak gidiyor ve işimi layığıyla yerine getirmeye çalışıyordum. Maaşım fazla olmasa da, ev ve kendi ihtiyaçlarıma yetecek kadardı; ayrıca Mya da bir kuaförde çalışıyor, eve bir de onun maaşı ekleniyordu. Soobin ise henüz lise çağında bir genç olduğu için okulunu ihmal etmiyor, ara sıra da küçük part time işlerde çalışıyordu. Bir şekilde geçinip gidiyorduk anlayacağınız, fakat şu sıralar gözüme batan başka bir ayrıntı vardı.

"Koluna ne oldu senin?" bu sorum direkt olarak karşımda ceketimin yakasıyla uğraşan Mya'yaydı. Karanfil kokusuyla sarmalanmış arkadaşımın giydiği yarım kollusu, dirseğinin biraz üstüne kaymış ve büyükçene bir morluğu gözlerimin önüne sermişti.

"Kapıya çarptım." dedi sakince, gözlerini bana çevirmiyor ve işi bittiği halde hâlâ ceketimin yakalarına şekil vermeye uğraşıyordu. İnce bileğine elimi sardım, dalgın bakışları beni buldu. "2 gün önce de omzun mosmordu, o zaman da mı kapıya çarpmıştın?"

"Evet," dedi tereddüt etmeden. "O zaman da kapıya çarpmıştım."

"Yalan söyleme, bal gibi şiddet görmüşsün," tuttuğum bileğini sertçe çekti ve birkaç adım arkaya adımladı. "Kim yaptı bunu sana?"

"Kim olduğu artık önemli değil, birkaç kez hırpalayıp bıraktı zaten, üzerinde durmak istemiyorum ve sen de durma; şikayet etsem bile elime geçen sade bir hiç olacak çünkü, sen de biliyorsun bunu."

"Mya," ses tonumu sakin tutmakta zorlanıyordum ve benim aksime sadece yorgun bakışlar atan arkadaşımın tek isteği Lee Hyowon'un yanına kargaşa, gürültü olmadan sağ salim varmamdı. "En azından kim olduğunu bilmeme izin ver, seni bir daha rahatsız etmeyeceğine emin olmam lazım."

Buruk bir gülümseme dudaklarına oturduğunda, bir eliyle omzumu hafifçe kavramış ve destek verircesine sıkmıştı. "Ben iyiyim Jimin, cebindeki törpünü lütfen bırak."

Cebime özenle sakladığım, ucu güzelce bilenmiş törpüm benim biricik korumam, tehdit unsurumdu ve Mya'nın bundan haberdar olmasını hiç istememiş olmama rağmen, gözlerinden hiçbir şey kaçmayan arkadaşım bunda da duruşunu belli etmişti. Eğer bana kendisini döven pisliğin ismini verseydi, gidip onu bulacağımı ve doğduğuna bin pişman edeceğimi biliyordu; Mya asla şiddet yanlısı biri olmamıştı ve şimdi de benim bu işe karışmamı, sonucunun ne olduğunu bilerek engelliyordu. Yine de onu korumak istiyordum, ona bunu yapan kişinin yanına kalmamasını istiyordum.

Fakat Mya, iyi olmadığı vakitler bile dudaklarından iyiyim lafını düşürmeyen biriydi ve bu da, onu ne kadar zorlarsam zorlayayım, bana cevap vermeyeceği anlamına geliyordu. "Pekalâ," dedim kabullenmişlikle, ne de olsa bir şekilde öğrenirdim ben sonra. "Ama eğer bir daha sana zarar vermeye kalkarsa, ben de onun canını yakarım."

peach marmalade √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin