5. Bölüm: zevkini çıkara çıkara

4.7K 622 636
                                    

"Söyle bana, dünya neden adalet için savaşmıyor?"

Machine Gun Kelly & Bebe Rexha & X Ambassadors - Home

***

Park Jimin

Bayan Lee'nin odasından, Taehyung'un beni yönlendirmesiyle çıktıktan hemen sonra, attığımız her adımda hemen yanımda, suratsız suratsız yürüyen alfanın beni bir yerde sıkıştıracağını ve oracıkta da canımı alacağını düşünmeden edemiyordum. Tamamen sakin duruyor, gerekmedikçe konuşmuyor ve sahiden de Bayan Lee'nin buyurduğu gibi bana şirketi kısa açıklamalarla tanıtarak gezdiriyordu. Şu an rol mu yapıyordu yoksa gerçek hali bu muydu gerçekten kestirmekte zorlanıyordum; özellikle o odada şahit olduğum sinirli ifadesinden şimdi hiçbir şeyin kalmamış olması beni şüphelendiriyor, bu şüphe de bende gerginlik, korku gibi içten içe titrememe neden olan hisleri uyandırıyordu.

"Burası proje katı, şu an Bayan Lee'nin oğlu Jeon Jungkook'un yönetiminde olması gerekiyor bildiğim kadarıyla, senin burayla bir ilgin yok. 1 kat aşağımızda dağıtım bölümü var, sen orada çalışacak, benimle birlikte kamyonların takibini yapacak ve rapor tutacaksın. Bayan Lee'nin de dediği gibi, haritamız sen olacaksın-"

Ona olan şaşkın bakışlarımı fark etmiş gibi bir kaşını kaldırarak ve başını hafifçe çevirerek bana baktı. "Suratıma neden boş boş bakıyorsun, bunda anlaşılmayacak bir şey yok, omega toplanma yerlerini bulup bize yol göstereceksin."

"Onu anladım herhalde," dedim gözlerimi devirerek. "Ayrıca boş boş baktığım yok benim, seni inceliyordum."

Sırıttı. "Ne o? Hoşuna mı gittim küçük omega?"

Küçük senin- sakin ol Jimin, onunla tartışmaya girmek sana hiçbir yarar sağlamayacak, sadece derin bir nefes al ve sakin ol. "Emin ol senden daha yakışıklılarıyla da karşılaştım, fakat bilirsin karaktersiz olunca tipinizin hiçbir değeri kalmıyor."

Bu sefer gözlerini deviren taraf oydu. "Sürtüklüğüyle övüneni de ilk defa görüyorum, omegalar seninle gurur duyuyor olmalı ."

"Bana bak pislik-"

Ona doğru bir hamle yapacağım sırada kolumu morartabilecek kadar sıkı bir şekilde kavradı, eğer gözlerinin gerçek rengini görmemiş olsaydım deli bir sinirle kırmızıya boyanmış olduğunu sanardım. Neredeyse tükürürcesine beni kendine doğru çekip dişleri arasından "Hareketlerine ve sözlerine bir daha dikkat etmezsen eğer," dedi ve cebine uzanarak girişte elimden aldığı törpümü bana doğru salladı. "Deleceği son kişi sen olursun."

Törpümü yere fırlatıp beni de sertçe itekleyerek kolumu bıraktığında, korkudan tuttuğum nefesimi zorlukla bırakabildim. Gerçekten kafayı yemişti, bunun başka açıklaması olamazdı. Tanrım, kolumu kesinlikle mosmor ettiğine yemin bile edebilirdim. "Sen manyağın tekisin!" diye bağırdım beni umursamadan arkasını dönüp yürümeye devam eden pisliğe doğru. "Herkese farklı bir yüzünü gösteriyorsun!"

"Öyleyse ne olmuş?" olduğu yerde duraksamış ve arkasını dönmeden biraz ilerimde dikilmeye devam etmişti. "Gerçek beni bulmak o kadar da zor olmamalı."

Ağzımı açıp tam konuşmak üzereydim ki, bu lafın üzerine ne diyeceğimi bilemeyerek tekrardan kapamak durumunda kaldım. Homurdana homurdana yere fırlattığı törpümü aldım ve cebimdeki güvenli yerine koyduktan hemen sonra beni beklemeye bile tenezzül etmeyen adamın peşinden ilerlemeye devam ettim. Diyebileceğim, karşı çıkabileceğim hiçbir şey yoktu, eğer dediklerinde ciddiyse -ki ben ciddi olduğundan adım kadar emindim- beni gerçekten öldürebilirdi ve bundan tek bir pişmanlık duymazdı; gözlerindeki deli ateşte işte tam da bunları görmüştüm.

peach marmalade √Where stories live. Discover now