22. Bölü(½ m): küçük kız kardeş

3.5K 436 345
                                    

İyi okumalar :3

Kailee Morgue - SIREN

***

Kim Taehyung

Bir kez daha kendimi bu evin kapısının önünde bulacağımı, son ayrılışımdan bu yana kadar hiç düşünmemiştim ama işler ne kadar yolunda giderse gitsin, her zaman bir pürüz olmak zorundaydı ve ben gerçekten hiç istemediğim bir şeyi yapmak zorunda kalıyordum. Aynı şu anda eski evimin önünde dikiliyor olmam gibi.

Korkuyor muydum? Belki. Daha çok içimde büyük bir huzursuzluk vardı ve koca bir beton parçası olsa bile şu yaşıma kadar içinde çok fazla anı biriktirmiştim; nereye baksam, nereye dokunsam o lanet olası anılar gözlerimin önünde canlanıyordu ve emin olun bu his korkudan daha beterdi. Saatlerce bu kapının ardına geçmemek için burada bekleyebilirdim çünkü bu kapının ardında şimdiki kurduğum güzel hayatım yoktu, bu kapının ardında beni yarı yolda, yaralı bırakanların ta kendisi vardı ve onlarla yüzleşmem gerekliydi.

Bu çok... zordu.

Fakat bir şeyi unutuyordum, en azından ilk adımı atamayacak kadar huzursuzluğun pençesine düşmüşken hemen yanıbaşımda Jimin'in de benimle birlikte dikildiğini ve başımı kısa bir anlığına ona çevirdiğimde, içimi okumuş gibi uzanıp parmaklarını sımsıkı bir şekilde parmaklarıma dolamış olmasını. Işte bu, her şeyden daha güzel ve güç verici bir histi. Sanki en kötü günler de gelse, ben bu eli tuttuğumda her şeyin üstesinden gelebilecekmişiz gibi.

Benim yerime ilk adımı yine o attı ve beni hafifçe çekiştirerek birlikte ilerlememizi sağladı. Ağır ağır merdivenleri çıkıyorken ve Jimin'in baş parmağıyla elimin üzerini okşamasıyla biraz daha rahatlamış hissediyorken, bu kapının ardına geçmek işte tam da o an, o kadar da zor gelmemişti.

Uzanıp zili çalmamla birlikte ikimiz de yerimizde kısa bir anlığına da olsa kıpırdandık. Göğsümü çektiğim derin nefesle doldurup bıraktığım anda ise kapıyı tanımadığım bir kadın açmıştı ve göründüğü üzere evin yardımcısı olan bir betaydı.

"Buyrun?" dedi meraklı gözlerle. Hiçkimseyiz biz deyip oradan kaçıp gitmek istemiştim, gerçekten. Ama elbette Jimin buna izin vermemiş ve bana yan bir bakış attıktan sonra karşımızdaki kadına "Bay Kim ve eşiyle görüşmek için geldik." demişti. "Kendilerine Taehyung geldi derseniz, onlar anlar."

"Buyrun içeri geçin." dedi kadın nazikçe, "Ben hemen Yujin hanıma burada olduğunuzu söyleyeyim."

Kadın bizi içeri alıp arkamızdan kapıyı kapattıktan sonra hızlı adımlarla salona giden koridorda gözden kaybolmuştu. Evin iç dizaynı... değişmişti. Bunlar eski mobilyalarımız değildi, duvarlarda annemin çok beğenerek aldığı tablolar yoktu, eski krem rengi duvarlarımız tozpembe bir hale bürünmüştü ve artık o tanıdık his, içimde tamamen bir yabancıya dönüşmüştü. Burası anılarımın olduğu evden çok uzaktı.

"İyi misin?" demişti Jimin etrafta dolandırdığım gözlerimi ona çevirmeme neden olurken. Bir eli önce alnıma, ardından da yanaklarıma ulaşmış ve parlak kahve gözleriyle endişeli bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. "İyiyim." demiştim gülümsemeye çalışarak, iyiydim, daha da iyi olacaktım hatta. Yanağımda bekletmeye devam ettirdiği avcunun içini öptüm. "Sadece bu ev, artık eskisi gibi hissettirmiyor. Çok yabancı bir yer burası."

"Buraya kadar geldik." dedi sakince, elini yüzümden indirerek belimin kenarında sallanan elimi tuttu. "Ama eğer istemiyorsan hemen gideriz. Söylemen yeter, tamam mı?"

peach marmalade √Where stories live. Discover now