18'5. Bölüm: (m)elodilerimiz

8.3K 569 1.3K
                                    

Mrrbbbb

Lafı cok uzatmak istemiyorum cunku bolum oldukca uzun ve baslikta gordugunuz ibare her seyi acikliyodur???

[🍑] İşaretinden sonra cinsel içerik barındırmaktadır, rahatsız olanların son kısmı okumaması önerilir !!!!!!!

İyi okumalar sizeee

Medya; RUN, Music Box edition

***

Kim Taehyung

Sınırları olan bir adamdım; duvarları, maskeleri, iradeli tavırları ve keskin lafları olan bir adam olmak için de fazlasıyla çabaladım.

Saygı görmek, imrenilen biri olmak, güçlü olduğunu etrafındakilere kabul ettirmek, insanların tek lafıma tereddütsüz arka çıktığı biri olmak ve nicesi ise bu hayatta, annem öldükten sonra içimde yaşadığım pişmanlığın beni yiyip bitirmesini yavaşlatmak adına uğraş verdiğim diğer amaçlarımdı. Belki de başarılı oldum bu konuda; amaçlarıma bir bir ulaşırken, dolu olan kafam dolayısıyla hiçbir şey düşünemeyecek hale gelirdim, böylece her şeyden soyutlamış olurdum kendimi, pişmanlığım olmazdı, acılarım, kaybetme korkum, yorgunluğum ya da düşüncelerim beni rahat bırakırdı.

Ama öfkem her zaman yerli yerinde olurdu, onu bastıramazdım, onu alfamı yönettiğim gibi yönetmezdim ya da hayatımın bir parçası yapamazdım; çünkü bu beni istemediğim kadar tüketirdi ve etrafımdakilerin üzerinde kurduğum 'ben' algısını yerle bir ederdim.

Böyle bir insan olmayı hiç istemedim.

Aslında ben ilk düşüşümün ardından devam etmeyi hiç istemedim.

Kendimi içkiye vurmak o vakitler benim için en büyük kaçış yolu falan değildi; aksine damarlarımda gezdikçe soyutlandığım dünyadan çıkar ve gerçeklerle yüzleşirdim, pişmanlığım dile gelirdi ve yaşadığımı hissederdim her seferinde. Kendim olurdum, ben olurdum, gerçek Kim Taehyung'un ta kendisi olurdum. Bu sebeple ayıldığımda maskelerin ardına saklardım bu gerçeği, birinin görmesi demek, gerçek benin ne kadar acınası olduğunu bilmesiyle eşdeğerdi ve ben bunu kabul edemeyeceğimi düşünürdüm. Bana acınmasını istemiyordum, kimsenin benim için üzülmesini de istemiyor ve kendimle baş başa kalmak için çabalıyordum çünkü bana en çok acıyan da kendimken, bir başkasını daha kabul etmek, bu yolda atabileceğim en zor adım olurdu.

Jimin benim aslında nasıl biri olduğumu öğrenebilmek için epey çabalamış ve huysuz halimle çok fazla mücadele etmek zorunda kalmıştı. Bana her seferinde içimi okuyormuş gibi bakması beni korkuturdu aslında, sanki boş bakışlarımın ardında sakladığım o bitkin oğlan çocuğunu görürdü ama laflarını hep onu saklayana anlatmakla yetinir gibiydi; tüm maskelerimi bir anda indirmek yerine, teker teker benim çıkartmam için uğraştığı kesindi, her bir maske yere düşüp parçalandığında ise Jimin'in beni yeniden keşfettiğini hissederdim, ya da bilemiyorum, o bana böyle hissettirirdi. Kendime bile bunu kabul ettirmekte epey zorlandım elbette, sürekli bir inkâr içinde olmak beni daha da yoruyordu ve sonunda onun da beni, sınırlarımı aşacak seviyeye getirmesiyle, üzerimdeki tüm yükü ona anlatarak azaltmak istedim. Ona her şeyi anlattım, her seferinde bana bakarken gördüğü o bitkin oğlanı canlı kanlı karşısına geçirttim ve bana acımasına izin verdim.

Ama o bana acımak yerine, acıma ortak olmak istedi; beni sardı, sarmaladı ve şefkatiyle darmadağın etti.

İlk düşüşümün ardından devam etmeyi hiç istemedim çünkü yaralı dizlerimin acısından hiçbir şeyi düşünemeyecek haldeydim; sonra Jimin geldi, dizlerime yarabantları yapıştırdı, geçeceğini söyledi ve beni ellerimden tutarak kaldırdı. Devam et demedi, devam edelim dedi. Birlikte.

peach marmalade √Where stories live. Discover now