75, 76, 77💌

14.9K 1.6K 185
                                    

"Az daha sabretmeliyiz. Biraz daha lütfen."

Ömer kolunu omzuna yasladığı Ehven'i taşımakta zorlansa da yine de bizim evden uzaklaştırmak için elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Yokuş aşağı inerken diğer kolunu kendi omzumdan atmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.

Her zamanki geldiğimiz parka geldiğimizde Ömer "Tedavi için bir şeyler gerekli olacak," dedi.

"Ben alırım," dedim hızlıca ancak Ömer bana ters ters bakınca beni göndermeyeceğini anlamıştım.

"Şu haline bir bak. Önce sen şu rengini bir düzelt ondan sonra."

Ömer, Ehven'i banka oturttuktan sonra kendi koşarak parkın çıkışına doğru gitmeye başladı.
Ehven kendindeydi ancak yüzü bir süre eskisi gibi olmayacaktı muhtemelen.

Bankın boş bölümüne oturup bir kere daha ona baktım. Derin bir nefes alıp dudaklarımı ıslattım ve sesimi önce yumuşak bir hale getirerek seslendim.

"İnat etme de doktora gidelim. Bizim tedavimiz ile olacak şey değil bu bak."

Ses çıkarmadan sadece başı ile sağ sol yaptı. Bu olumsuz yanıt oluyordu. Peki neden?

"Yüzün iyi görünmüyor gidelim işte."

Ses tonum gittikçe artıyordu. Onu böyle geçi bir halde görmek bana hiç iyi gelmiyordu. Üstelik fazladan bize ölümsüz yanıt vermesi işleri daha da kötü bir hale getiriyordu.

"Doktora gidelim hadi!"

Ses tonum biraz daha arttığında belli belirsiz bir şekilde "Hayır," diye mırıldandı.

"Neden? İyi değilsin diyorum. Anlıyor musun? Pişmanlıktan beni öldürmek mi istiyorsun?"

Bağırarak bunları söylediğimde elimi tuttu. Kanlı parmakları elimin üstünde dururken ilk defa elimi tuttuğunun farkına vardım.

"Benim yüzünden."

Sesi çok az ve derinden geliyordu.

"Ne senin yüzünden Ehven? Ne oluyor?"

"Baban," dedi kurumuş kanlı dudaklarını hareket ettirerek.
"Babanın size karşı böyle olması benim yüzümden. Son attığın mektupla her şeyi hatırlamaya başladım. Geçmiş değişti Handan. Değişen geçmiş ne yazık ki geleceği de değiştirdi ve babanın bu haliyle alakalı olarak benim de payım var. Çok özür dilerim."

Ehven zaten kendine geçmişti bir de ağlamaya başlayınca ne yapacağımı şaşırdım. Neler diyordu? Neden? Nasıl yani?

"Şu an hiçbir şey anlamıyorum," dedim elini hafif sıkarak.

"Şu an sana tam olarak anlatamayacak olsam da bildiğim bir şey var ki," dedi yutkunarak.
"İkimizin arasındaki bağ çok derin. Sen, benim hayatımı kurtardın geçmişte ve ben de senin hayatını kurtarmalıyım gelecekte. Yani şimdi. İşte ancak o zaman her ikimiz de özgür olabileceğiz."

Ehven son kelimleri söylerken ses tonunun tuhaflaştığını anladım. Zaten gözleri de baygınlaşmaya başladığında başı geriye düştü.

"Ehven! Ehven!"

Elimi tutan eli yavaşça geri çekildiğinde bayıldığını fark ettim. Kendinden geçmişti. O gece, ıssız parkta bir başımıza kaldığımız o anlarda, her ikimizin kaderinin de yeniden yazılmaya başladığını hissediyordum. Geçmiş değişmişti. Geçmiş değiştiği için gelecek de değişmişti. Yalnız bu değişimin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamak için ikimizin de vakte ihtiyacı vardı. Hem de uzunca bir vakte.

CEVAP 1979Where stories live. Discover now