Bölüm 40 - Aç Bir Hayalet Asla Yeteri Kadar Yiyemez (6)

242 35 2
                                    

Aura, görünmez ve genellikle hissedilebilen bir olguydu. Kişinin yaşadığı duygulara, olaylara ve olduğu ırka bağlı olarak da değişebilmekteydi. Vahşi bir canavarı örnek alalım. Çok fazla can almış vahşi bir canavar bile eğer çok mutluysa o vahşi aurasının zerresinin hissedilebilmesi imkansız gibiydi.

Yani kısaca çeşitli faktörlerle birlikte değişim gösteren soyut bir şeydi aura. Böylesine soyut bir şeyin maddeleşmesi, hele hele gözle görülmesi, pek sık rastlanan bir şey değildi. Bu yüzden şu anki yaşananlar görülmeye değerdi.

Noah'ın etrafında vahşice yükselen beyaz ila gümüş arasında bir aura yükseliyor ve onu sarmalıyordu. Aura adeta kendi bilincine sahip bir yaratıkmışçasına etrafa kükrüyor, dehşetini saçıyordu. Üstelik bu aurayla birlikte hemen ardından gümüşi auranın içinden kan kızılı bir aura daha yükselmeye başlamıştı.

Bu aura beyaz aura kadar fazla değildi. Sadece kendini zar zor belli etmeye yetecek kadar vardı. Fakat varlığı onu gören ve hissedebilenlerin tedirgin olmasına sebebiyet veriyordu.

Tüm bunlara tezatlık oluşturacak şekilde ise Noah oldukça sakin bir tavra sahipti. Elindeki mızrağa bakarken mırıldandı.

"Demek kandan bir mızrak oluşturmak böyle hissettiriyor. İlginç... Ve biraz da nostaljik."

Elindeki mızrağı sıkıca sıkarken üçlüye saldıran devasa tayf yutan düzenine baktı.

'Hmm? Ruhlarımı alan bu formasyon demek ha? Şimdi daha mantıklı olmaya başladı.'

Elips ile gözünün çevresinin arasında duran baklava şekli yavaşça daralırken, aurası gittikçe fazlalaşmaya başladı. Bir yerden sonra o kadar fazlalaştı ki Noah gözlerinden başka hiçbir şey gözükmeyen, tüyler ürperten bir hayalet gibi gözüküyordu. Aynı şekilde bu aura fazlalaşmasının nedeniyle de etrafında olan herhangi bir canlıyı itecek bir kuvvet oluşmuştu ve bu kuvvetle Julia hızla havaya fırladı.

Noah ise o sırada iyice solgunlaşmış eline baktı. Ölüden bile daha solgun olan teni yavaş yavaş normal soluk haline dönüyor gibiydi. Sonrasında ise hızla olayların olduğu yere baktı ve düşündü.

'Elimizde dört tane usta var. Birini o yaşlı adam oyalıyor. Diğerleri ise şu an o ruhlarımı çalan düzenle oyalıyorlar. Doğru hatırlıyorsam bu tür formasyonlar kabus ırkının favori oyuncaklarıydı. Eğer şimdi onla bağlantı kurabilirsem emdiği ruhları tüketme şansım olabilir. Mevcut uyanışımla tamamen kontrol edebileceğimi sanmıyorum. Ancak o ruhları alabilirsem soyumun tamamını uyandırabilirim ve böylece endişelenecek bir şeyim kalmaz.'

Derin bir iç çekmeden önce kararını verdi ve harekete koyuldu. Her şeyden önce o kadar uğraşıp yaptığı mızrağı yere sapladı. Şu an yapacağı şey için lazım değildi sonuçta. Bir kez daha lotus pozisyonu aldı. Yine de bu sefer gözleri açıktı. Elips gözleriyle dimdik o tayf yutan düzenine bakıyordu. O sırada havaya uçan ve bir şekilde kirlenen giysileri dışında yarasız bir şekilde yere inebilen Julia, ona bakarken derin bir korku hissediyordu. Bu tamamen içgüdüseldi.

Noah ise gözleri canlılığını yitirmeden önce ona yandan bir bakış attı ve umursamazca "Vücudumu koru kadın." Dedi. Aynı anda bir şenlik ateşi kadar parlak, ölümün kendisi kadar korkunç olan aurası hiç olmamış gibi kayboldu gözlerden. Julia şapşal şapşal ona bakakaldı.

O sırada ise tayf yutan düzenini kullananlar pek iyi vakit geçirmiyordu. Hepsi yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı. Tayf Yutan Düzenine normalde bu kadar fazla güç verirlerse sonları kaçınılmazdı. Tayf Yutan adı gibi bir düzendi. İyi, kötü dost düşman ayrımı yapmaksızın ruhları tüketir, onları yedek pil olarak kullanırdı. Eğer şimdi manaları tükenirse Tayf Yutan Düzeni kontrolden çıkar ve burada canlı kimseyi bırakmazdı.

Vampir HükümdarıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora