Bölüm 49 - Aranan

179 29 4
                                    

Kimse ne olduğunu anlayamasa da korktuklarından tetikteydi hepsi. Bir tek Noah sakindi. Bunun sebebi ölümden korkmaması değildi. Sadece karşılarındaki şeyin özelliğini bildiğinden sakin olmak zorundaydı. Tabii bunu şu an anlatabilecek durumda değildi. Çok şüphe çekerdi. Ayrıca açıkçası dayanıp dayanamayacaklarını görmek istiyordu.

Dojin kan kızılı keskin gözlerini anında belli ederken etrafı dikkatle inceledi. Normal insanların görüşü o kadar iyi olmasa da vampirler gecenin hükümdarlarıydı. Gözlerini tam kapasite kullandıklarında rahatlıkla gece görüşü açabilirlerdi.

Buna Noah da dahildi. Fakat o şu an özellikle bunu yapmamayı tercih etti. Çünkü bunu yapması avlanmasıyla sonuçlanabilirdi. Tabii o sırada yalnız kalmamak için şu an Lunette ile kamplarına koşuyorlardı. Fakat yine de kalp atışı oldukça düzenliydi.

Ve tam da bunu düşündüğü esnada dediği oldu Dojin etrafı gözleriyle incelerken tam arkasından bir yılana benzer bir saldırı geldi.

"Arkanda!" diye bağırarak aniden Alicia atıldı ve ona sağlam bir avuç darbesi indirdi. Avuç darbesi sonucunda titreyerek yılana benzer şey yere düştü.

"Bu şey de ne böyle?"

Düşen şey, kalın bir daldı. Kimse neler olduğunu anlayamadı. Dojin ise Alicia'ya minnettardı. Az daha ölecekti. Tam teşekkür edecekken Alicia nötr bir tonla yanıtladı.

"Şükranlarını kendine sakla. Daha önemli sorunlarımız var. Etrafa bak!"

Biraz göz gezdirdiği an dehşete kapıldı. O deminki dal kadar kalın bir sürü dal onlara saldırıyordu. Hepsi bir yılan kadar çevik ve de bir kaya kadar sağlamdı. Kırılmıyorlardı. Fakat tek vuruşta yere yığılıyorlardı.

Noah, keskin algılarını takdir etmeden edemedi. Sanki deneyimli savaşçılar gibiydi her biri.

"İşte buna yetenek derim. Sen ne düşünüyorsun Lunette?"

Sanki havadan sudan konuşuyormuş kadar rahat olan Noah'a afallamış bir şekilde baktı Lunette.

"Sen..."

En sonunda ise iç geçirdi. Sormak istediği çok soru olsa da sormaktan vazgeçti. Bunun yerine "Konuşacak vaktimiz yok. Onları defetmemiz lazım." dedi sertçe. Noah ise onu umursamazca yanıtladı.

"Gerek yok. Bu bitkilere sese göre tepki veren canlılar. Bu yüzden sessiz kaldığımız sürece endişelenmemize gerek kalmaz. "

"Ses mi?"

Lunette şaşırdı.

"Sen bunu nereden biliyorsun?"

Noah ise gizemli bir tavırla yanıtladı.

"Gözlerim her şeye kâdir olunca ne yapabilirim ki?"

Bu önceki hayatında Eri'yle dalga geçip söylemek istemediği şeyleri söylememek için kullandığı bir bahaneydi ve bunu söylemekten asla sıkılmazdı. Tabii Lunette daha ona cevap veremeden hemen devam etti.

"Onu bunu boş ver de sen dediğimi yap. Sakin ol. Gözlerime bak ve derince nefes alıp verip sakinleş."

Lunette'nin bu konu hakkında çok sorusu olsa da Noah'ın dediğini harfi harfine yerine getirdi. Derince nefes alıp vermeye başladı. Hızlanan kalp atışları yavaş yavaş sakinleşiyordu.

"Güzel, güzel." Noah tatminkar bir şekilde mırıldanırken tam o sırada Lunette'nin arkasından bir dal çıkıp onu yakalamaya çalıştı. Fakat düzenli atan kalp atışı ve de tamamen sakin olması sayesinde onun varlığını saptayamayıp onlardan azıcık uzakta olan gece elfine saldırdı. Bu sırada kampa tamamen vardılar. Savunmaya yardım etmeleri gerekiyordu. Fakat herkes kendini korumakla uğraştığından kimse fark etmedi onları ilk başta.

Vampir HükümdarıWhere stories live. Discover now