Yuvadan Yuvana

696 19 8
                                    

Arkadaşım Mert Kaya güzel bir hikayeye başladı.. Hayal gücünü doruklarında seven herkese duyurulur..http://www.wattpad.com/story/34528543

Yağmurlu bir Ankara gününden herkese merhabalaar..Grip salgınının kurbanı olarak evde kalmayı tercih ettiğim şu günde sizlerle yeni bir bölümün heyecanını paylaşmak istediim.

Başlamadan önce bir teşekkür, aslında bir kutlama yapmam gerek.. Yarın 12 Mart.. 
Bu kitaba başladığım ilk günden beri yardımını esirgemeyen arkadaşım  Zülal'in doğum günü... İyi ki doğdun.. İyi ki varsın şimdiden.. 

Bu bölüm sana..    
" Canımın parçasına, canımdan bir parça... "

Sonbahar, kendini derinden derine hissettiriyor, bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, havanın kederiyle üstümüze çöküyordu... 

Sessizlik güzeldi de...
Bu biraz farklıydı sanki..

Kimsesiz hissetmek... Ağır geliyordu omuzlarıma.

Tek başıma, sakinliği kucakladığım neredeyse 1 ay olmuştu..
1 ay!

Adını öğrenmeye bile tenezzül etmemiştim çoğu kızın.. Nasıl olsa aileme kavuşacağım diye tesellilerle bir nebze olsun ferah tuttuğum gönlüm, gün geçtikte kömür karasına çalıyor, o kızın haklı çıkması bir yana, bizim taraftan hiçbir istek,olumlu bir hareket görmeyişim olanları sorgulamaya, benliğimi buraya alıştırmaya zorluyordu..

Yavaşca bastım tuşlara.. Annemin sesini duymak, beni umutlandıracak cümleler duymaya, şefkat dolu sesini bağrıma basmaya ihtiyacım vardı..

"Alo?"
"Azra Hanımla görüşecektim?"
"Eylül? Sen misin?"
"Evet, evet benim de.."
"Benim güzelim, teyzen, tanıyamadın mı? "
"Özür dilerim teyze, sesini alamadım.. Annemle konuşabilir miyim acaba? "
"Maalesef. Şuan yok burada.Bu gece birlikte bir şeyler yapacağız diye geldiler, markete kadar gitti şimdi Yağmurla. Telefonunu burda unutmuş.Gelince söylerim, arar seni bu numaradan.. "
"Yok, yok gerek yok teyze.. Çok sağol."

Nefes alamadım.. Bu zamana kadar umuda odaklı gözlerim, demir parmaklıklar ardında hapsolduğumu sanki şuan farketmişti..
Yarın pazartesiydi!
PAZARTESİ!
Eşofman hırka da olsam gelenlerin yanına çıkmıştım bugün.. Sinirliyken yaptığım her şeyden pişmanlık duyacağımı bile bile.. Çok fazla duramadım.. Sadece kapıdan bakıyordum zaten..
Yarım saat sonra gecikmeli kahvaltıya oturduğumda ise burada kullanmama izin verilen tuşlu telefonuma ne mesaj, ne çağrı geldiği gerçeğiyle çoktan doyurmuştum kendimi..

Sıkışıp kalmıştım burada.. Kaçıp kurtulamıyordum gerçeklerimden.. O kızın haklı çıkması kanatıyordu umuda bağlı yaramı..

Elime tutuşturdukları koyu yeşil formaya ekşittim yüzümü..
"Çabucak giyin.. Servisi kaçırmak istemezsin diye düşünüyorum.."
Yürüme mesafesindeki en yakın lise Meslek Lisesiydi..
Bir servisi bile anca dolduran Anadolu Lisesi kıvamındaki tüm kızlar ise yaklaşık 15 dakikalık bir yolculuk sonrası kendimizi atabilmiştik diğer okulun bahçesine..

Ortama çabuk adapte olabilen bir yapım vardı.. İnsanlarla hemen kaynaşıp, kırk yıllık dost gibi ortam oluşturabiliyordum..Ama bu sefer en arkada, boş gözlerle bana bakan sıraya karşılık verdim.. Gerek duymadım belki de samimiyete.. Bu zamana kadar çok samimi olmuştuk da ne olmuştu dost dediklerimizle?
Tek tip giyime izin veren bu okul bile Levent'in duman rengi hırkamı çıkarttıramamış, tek sığınağımın o olduğundan bihaberlerdi..

Kim bilirdi, belki de Azra Aras'ın kızı olarak girseydim şu sınıfa.. Daha farklı bir tavırla karşılanırdım.. Ezer bakışlar altında güçlü kalamadığımı hissettim sadece..
Bir an olsun onlarla eşit şartlarda olduğumu hissettiremezler miydi? Zaten yaşadıklarım yetmez gibi bunca şey...

AnnenNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ