ANNEN.

838 23 3
  • İtfaf edildi Hilaal
                                    

Dostlarııım... Umarım beğeniyorsunuzdur gidişatı.. Sınavlarım boş bi araya girdi diye hemen yeni bölüm yazayım dedim..
Eylül, hikayesinde tahmin edemeyeceğimiz noktalara gelmek üzere.. İyi okumalar.. U.Y.
Haaa bu arada, benim yazım hakkında takıldığımda en büyük yardımcım, kalemine en güvendiğim ,her denemesini nefesimi tutarak okuduğum dostum sayın Aleyna Bilici kitap yazmaya başladı.. Bana güveniyorsanız, okuyun derim. SİYAH GÖKKUŞAĞI kitabının adı.. Onun fanatik bir okuyucusu olarak yeni bölüm bekleme hissini iyi öğretti bana sağolsun.. Canıım <3
Başlıyoruz...

Çok sinirli bir çocuk değilim ben. Bazen, yaşadıklarımı kaldırmak ağır gelebiliyor evet ama hiçbir şeyi bunun kadar haketmedim ben..
Eve döndüğümde çoktan çekilmişti herkes odasına.. Karanlıkta o geniş holü geçip odama birkaç adım kala bir şeye çarptığımı farkettim.
İlk defa bu kadar net duyuyordum sesini,

"Özür dilerim Eylül, görmedim seni."

Meriç hayvanından sonra, sesi nazik bir melodi gibi yankılandı kulağımda...Terslemek istemedim, zaten hemen yanı başımda duran ışığa bastığımda, karşımda kollarının arasında bir dolu kağıt parçası, yere düşenleri almaya çalışırken elindekileri de döken bir şapşal duruyordu.

"Asıl ben özür dilerim. Dur yardım edeyim."
Elime aldığım kağıtları kucağındakilerin üstüne koydum, "Kapını açmamı ister misin? Ellerin böyle doluyken, zor olur senin için."

"Teşekkür ederim, ben hallederim gerisini. "

"Peki öyleyse." diyerek odamdan içeri süzüldüm..

Farklıydı bu çocuk. Beni çileden çıkaracak bir hareket yapmayı bırak ortalarda görünmüyordu hiç.. Dağınık saçları, zümrüt yeşili gözleriyle sürekli etrafı inceleyen bakışları olmakla beraber sıska vücudu ve çekingen hareketleri onda akıl almaz bir gizem bırakıyordu..

Gecenin karanlığında ensemde hissettiğim o soğuk nefes beni tedirgin etmiş,derin düşüncelerden sıyrıldığımda ise yatağımla kavuşmak, bugün yaptığım en anlamlı hareketti...

Gün doğmuştu ufukta.. Odama gelen güneş ışınları saatin dokuzla on arası olduğunun, sıcak, güneşli ve elbette kurak bir Ankara gününün net imzasıydı kanımca...

Annemle sil baştan aldığımız hikayemiz her defasında rayına oturmadan Yağmur yine başroldeydi..

Teyzem kahvaltıya gelmişti bize.. Onu sofrada görünce keyfim yerine gelmiş, belli ki annem aramızdakileri anlatmış, ondan yardım istemişti..

"Bugün Yağmurla Antalya'ya gidiyoruz Eylül". Teyzemle aramızda çözemediğim bir bağ vardı.. Çocuklaşarak onu güldürmek istedim, "Hiiiii, bensiiiz ? Öyle olsun Esra Hanım, yazdım bunu. Aman neyse, ben baskete gideceğim birazdan."

Çayından aldığı yudumu yutamadı annem, " Anlamadım nereye?"

"Basketbol oynamayaa."

"Hayır, izin vermiyorum. En son sakatlanmanı unuttun heralde. Bir yerlerini kırmandan korkuyorum."

Kaşlarım çatılmıştı, " Yağmur'un Antalya'ya gitmesine izin veriyorsun ama?!" Ses tonumu kısarak sitem ettim, " İşte bahsettiğim eşitsizlik burdan başlıyor."

"Ağzının içinden konuşma Eylül!".

"Ben sizin bana karşı bu güvensizliğinizi anlamıyorum. Cidden! O kız her şeyi yaparken nasıl böyle güven teşkil ediyor sizde?!"

Tam ağzını açmıştı ki Yağmur indi merdivenlerden.

"Annee! Bavulumu hazırlıyordum. Kulaklığımı bulamadım. Sen gördün mü?"

AnnenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin