Karanlık

870 26 8
                                    

Tercihler... Aslında hayatımızın her saniyesinde yaşadığımız fikir seçimleridir.. Okula gitmekle gitmemek, son çikolatayı yemekle yememek arasındaki o çizgiden bahsediyorum.. Hayatta da hep öyle olmaz mı? ..

Tercih edilmemek!

Bir yarışmada 3.ler pek üzülmez bilirsiniz . Hatta filmlerde katil genelde 2. olanlardır.. Yediremezler kendilerine çünkü.. Seçilmemek, tercih edilmemek daha çok koyar çoğumuz iyi biliriz bunu..Bahsettiğim bir okul seçimi ya da sınav falan değil. Gerçek "Hayat Yarışı"ndan bahsediyorum. Her an, her saniye yaşadığımız, üzerinde baskısını deli gibi hissettiğimiz şey...

Ne diyim! Geçmişte yaşadıklarımın, yaşattıklarımın acısını çekiyorumdur belki de.. Sevilmeyen biri diye dalga geçtiğin insan; gün gelir kendin olmuşsundur işte.. Dostların şimdilik farketmez bunu.Yine de seçimlerini senden yöne yapmaz çoğu..

Dost dediklerinin de, kardeş dediklerinin de hafızalarının derinliklerine itilmişsindir.. Akla gelen ilk isim olamazsın hiç .Onlar seni yine en iyi dostları olarak görür ama farketmedikleri bir şey vardır ; ne tercihleri arasındasındır, ne duyguları aynı kalmıştır artık... Zaman sadece fiziksel görüntünden bir şeyler almakla kalmamış sevdiklerini de götürmüştür yamacından... Sen, hissedemesen de o kendini çoktan hissettirmiştir..

Özür dilerim hepinizden.. Uzun zamandır yokum..

Bilgisayarıma giren o tatlı virüstür belki de beni böyle yazmaktan eden.. Ya da söylemesi ayıptır hayatımda her şey çok güzel (!) gidiyordur .. Olamaz mı ?....

Son bölümde Eylülle Levent'i baş başa bırakmıştık, Ankara'nın manzarasını ayaklarının altında hissederken.. Hayatımda en güvendiğim dediği, parmakla sayabildiği bütün insanlar terketmişti Eylül'ü... Hem de ne için?... İnanmak istedikleri yalanlar uğruna...

Kim bilir, belki de çok yanlış tanımıştı Levent'i... Yine de fazla güvenemiyordu ona.. Dost dedikleri onu böyle yarı yolda bırakmışken, eski düşmandan dost olur muydu?

Vakit akşama dayandığında açlıktan zil çalan midemi halen Azer Baba'yla doyuruyordum..

Bu akşam enerjiye daha çok ihtiyacım olacaktı.. "Yemek mi yesek?" diye sitem ettim Levent'e.. Mahcup bir o kadar da gururla kaldırdı başını, "Sana lüks yerlerde yemek ısmarlayacak param yok ki benim.." Acı bir gülümseme sardı bedenimi.. Bunları rahatça söylemesi,bana karşı açık olması hoşuma gitmişti gerçekten de.. Eski iki dost gibi karşılık verdim, " Bu zenginliğin içine mi doğdum oğlum ben! Şurdan bir döner ayran yapalım diyorum. "

Dediklerim onu bir nebze olsun rahatlatmış, oturduğumuz yerden kalkmam için elini uzatıyordu..

Cd'nin boş olma fikri beni ne kadar tedirgin etse de Oğuzu bu kadar sinirlendirdiyse kesinlikle vardır içinde bir şeyler diye düşünüyordum..Biz dönercide oyalanırken partinin de iyice dolmasını bekliyordum. Onu rezil etmeyi görev bilmiştim kendime..

"Seni böyle bir günde yalnız bırakmayım."

Levent peşim sıra atladı taksiye.. Biz kulübün arka kapısından girerken "İyi ki doğdun Masal!" edaları yükseliyordu içerden.. Birkaç kere sahne aldığım bu mekanda, neyin nerede olduğunu biliyordum çok şükür... Sahne aldığımız yerin tam arkasındaki duvara yansıyan projeksiyonu açmaya çalışıyordum şuan sadece... Levent'e işaret verdiğimde ışıkları söndürdü...Cd'yi oynatıp kenardan izlemeye koyulduk farkedilmeden..

Yaklaşık 5 saniye falan sonra sesler kesildi, görüntüye odanlandı herkes.

Boş, beyaz bir duvarın önünde, sandalyede konuşuyor Oğuz..

AnnenWhere stories live. Discover now