Sevgi Sarhoşu

1K 37 0
                                    

Konuşmamız kapının çalınmasıyla bölündü. "Yağmur!" diye bağırarak gittim kapıya. Bu sefer ne olursa olsun, şu kıza okkalı bir tane yapıştırıyım istiyordum. "Ne var?" diye kapıyı açtığımda, şiş dudaklı, başı eğik bir şekilde Ahmet karşımdaydı. " Azra Hanım? Müsaitseniz konuşabilir miyiz?" Azra Hanım , "Tabi Ahmet, Eylül de gidiyordu şimdi.." "Konu Eylülle ilgili efendim. İzninizle o da dursun. "

" Yok, o gidip hazırlansın. Gitmemiz gereken bir yer var. Ne yüzle gideceksek.!" Dışarı çıktım ama kapı aralıktı.. Son duyduklarım, "Azra Hanım, Eylül'e nolur kızmayın, onun hiçbir suçu yok. Yiğit denen o çocuk, sizin gördüklerinizin ötesinde de saçmaladı. Dudağımı bu hale o getirdi. Eylül aldı beni onun elinden. Onun tek suçu güvenmek, yanlış insana güvendi. Nolur kızmayın ona. O sizi sandığınızdan çok seviyor. Eylül'ü birazcık tanıyorsam kahrolmuştur üzüntüsünden. Affedin. Lütfen affedin.!"

"NE YÜZLE GİDECEKSEK!" Gözlerim dolmuş, ağladığımı anlamasınlar diye gardolaba girmiştim. Odanın kapısı aralandı. Gelen Ahmet'ti.. Gardolabın kapağını açtı, yanıma oturdu," Niye ağlıyorsun, niye dökülüyor o inciler gözlerinden?" Sesi kalbimi okşuyordu. Omzuna yaslanıp içimi çektim, "Yiğit denen o pisliğe inandığım için, kendimden nefret ediyorum. Annem haklı her konuda. Benden bir bok olmaz. Neyime ki benim bu yaşam, bu kıyafetler, bu insanlar.. Hatta ANNEM . Benim yalnız ölmem gerek". Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. Ahmet sıkıca tuttu beni, "Saçmalama Eylül.! Sen güçlü bir kızsın , yapma böyle... " Ahmet odamdan çıkarken kendimi toplamaya çalıştım. Buz gibi suyla yıkadım elimi yüzümü. Dolabımdan hiç giymeyeceğimi sandığım mini elbiseyi aldım. Kendimi pek tanıyamasam da görüntümden memnundum. Masal geldi hemen, saçımı yaptık beraber.. Çok da hafif bir makyaj.. "Oha Eylül sen kızmışsın." dedi beni güldürmek istercesine. Hazırdım. Elmas Abla odamın kapısına geldiğinde , kelimeler ağzında yayıldı , "Eylül Hanım, anneniz sizi bekliyor.. Eylül! Ne güzel bir kız olmuşsun sen böyle.. "

"Eylül? Bu sen misin? " Bana olan siniri azalmış, sevgi dolu bakıyordu gözlerime."

"Seni mahcup ettiğim için çok üzgünüm Azra Hanım. Özür dilerim. Nolur affet beni. " Boynuna sarıldım. Gözlerim söz dinlemiyordu. " Nolur affet beni. Seni üzdüğüm için canım ne kadar yanıyor bir bilsen."

Hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi , " Ağlama annecim artık. Tamam, inanıyorum sana. Sen ne kadar güzel bir kız olmuşsun böyle. "

Kulübe geldiğimizde Azra Hanım elimi tuttu. Sarmaş dolaş girdik içeriye. Bu kadar nezih bir yer hayal etmemiştim. Karşımıza çıkan herkesle el sıkıştıktan sonra asıl tanışmam istenen arkadaş çevresinin yanına geldik. " Sen ne kadar güzel bir kızsın. " Bana kucak dolusu sarılan kişi annemin çok yakın bir arkadaşı Seçil Hanım ve oğlu Meriç ... Takımların içinde tam bir beyefendi görünen,tipiyle zıt olarak dudaklarından ukalalık akan bir çocuk... " Merhaba Eylül, ben Meriç." Gözlerimi kırparak cevap verdim , "Merhaba, tanıştığıma memnun oldum."

"Aslında bugün okulda tanışmak istiyordum seninle ama çok meşguldün." Bu kinaye dolu cümlesinin arkasında yatan gülümsemesi bile ondan nefret etmeme yetti. Başımı öne eğmek yerine iyice dikleştirdim , " Maalesef, birkaç ne idüğü bilinmezle uğraştım. Elalemin ağzı torba değil ki büzesin. " Üstüme gitmeye devam ediyordu ama bu maçı vermeye niyetli değildim , " İyi yapıştırdın ama bizim Yiğit'e. "

"Yaa öyle oldu, onun da kısmeti o kadarmış. Bazıları hakediyor biliyor musun?!" Bizim gerilim dolu konuşmamızı bölen, sahneye çıkan gitarist oldu. Birkaç parça çaldıktan sonra herkes

"Meriç!... Meriç!" diye bağırmaya başladı. Meğer bizim ukala gitaristmiş. Bugün herkesin benle uğraşma günü galiba... " Şimdi müsaadenizle Azra Hanım'ın seneler sonra kavuştuğu kızı Eylül'ü davet ediyorum. Bu şarkıda bana eşlik ederse ne mutlu bana. "

Dediğim gibi, bu günü mağlup bitiremezdim. Sadece şarkı söylemekle yetinemezdim, duvarın kenarında duran gitarı aldım, askısından boynuma geçirdiğim gibi akor basmaya başladım. Meriç'in yüzündeki ifade bana seneler boyu yeterdi. Hele Azra Hanım'ın suratındaki şaşkınlık....Mikrofona eğildim, " Hepiniz hoşgeldiniz. " " Deniz üstündeee feneeer , Seni kimler aldı ve en son darbe.. " Şimdiki şarkıyı, hiç göremediğim halde kahramanım olan babama armağan etmek istiyorum. " Meriç sanki babamla beni başbaşa bırakmak ister gibi indi sahneden. Gözlerimi kapattım... Açtığımda kocaman kocaman patlayan flaşlar, ıslık sesleri, bir dahalar.. Boğazımdaki yumruyla indim sahneden. Gözlerinden damlalar süzülmüş annemin yanına gittim. Ellerimle sildim gözlerini.. " Artık ağlama vakti değil annem..." Yanaklarından kocaman öpüp sarıldım ona sımsıkı..

"Sesin çok güzelmiş Eylül. Beraber çalışalım bundan sonra. " Ben konuşmadan annem girdi lafa, beni kimselerle paylaşmak istemez gibi, "Kusura bakma Meriç'cim, o sadece bana söyler." Kahkaha attı Meriç , " Tamam Azra Teyze, paylaşamıyorsun kızını anladım ben. "

Keyifli bir gecenin sonunda bu sefer annemin belinden tutarak bindik arabaya. Yol boyu göğsünde yattım. Bana sahnede söylediğim şarkımı fısıldıyordu. Sevgi sarhoşuydum. Şu anlarım hiç bitmesin, sarıp sarıp tekrar yaşayayım istiyordum. Eve vardığımızda bizi bekleyenler umrumuzda değilmiş gibiydi sanki...

AnnenWhere stories live. Discover now