Biten Şarkılar

836 24 3
  • Dedicado a Demiraay
                                    

Ben geldim yine.. Arayı fazla soğutmayalım dedim.. İyi ki varsınız be. 
Eylül buralardan geçti ama, herkesin bir Eylül'ü vardır elbet.. Kimine sonbahar, kimine kış.. Belki içini ısıtan bir yaz günü.. Kim bilebilir.. Benimkini sorarsanız, soğuk, yağmurlu bir kış günü işte..

Hayat, mutlu olmak isteyenin düşünmeden hareket ettiği yeri, kendi mezarı... Hiçbir zaman mutlu olamayacağını bildiğinde, öğrendiğinde ise yaşadığın can kırıkları...Mezar dedim, mezar çünkü... Ruhsal bir dinginlik, bazılarına göre kabir azabı, çoğu zaman hesaplaşma.. Acı çekeceğini bile bile zora yürüme, buzken ateşe aşık olmak... Sevgi deresine atladığında sığ suda boğulmak....
Son bir kez görmek be... Aşık gözlerle son kez bakmak.... Çok sevmek, kendine kıyacak kadar çok sevmek... Ağlamak belki, yorganı kafana kadar çektiğinde ayaklarının dışarda kalacağını bilir gibi  büyümek... Bu acıları yaşayacak, dibinde hissedecek kadar olgunlaşmak..

Dert yanacak kimsem yoktu benim, kaynıyordu midem sinirden.. Arkamı döndüm, emin adımlarla ilerledim gerisin geriye.. Köşeyi döndüğümde ise içimdeki güçlü Eylül çoktan bedenimi terketmiş, son gücüyle dönüp duvara vurmuştu yumruğunu.. Sızlayan elim pek umrunda olmadan, oturmuş, ellerimin arasına aldığım kafamla sessiz iç çekişlerimi kucaklıyordu vücudum..
Levent geldi peşim sıra, derin derin nefes alırken büyüyen burun delikleri onu korkutucu gösteriyordu..
Giderek kızarıklığı artan elimi gördü çenemi tuttu sertçe "Bana bak! Aptal şey bana bak diyorum sana! Sen hiç fiziksel şiddetin ruhsal dinginlik sağladığını gördün mü ha? Gördün müü? Değer mi ya? Şu gözünden düşen yaşlara, kendine verdiğin zarara değer mi?" Duraksadı, gitgide şişen elim biçimsizleşmeye başlıyor, güçsüz bedenim tir tir titriyordu..
Oturduğum yerden doğruldum, maziye açtığım kapıyı şiddetle kapatmak isterce kafeye doğru koşacaktım.. Levent geçti önüme, "Yapma! O seçimini yapmış Eylül.. Cidden seviyor musun onu?"
Dalgın bakışlarla odaklandım gözlerine,
"Tamam o zaman, onun mutluluğuyla mutlu olacak kadar çok seviyorsan onu bırak.. "
Dediklerini tekrarladım "Bırak, o mutlu.. Bırak.. Bı..." Ellerimi boynuna dolamış, yaşlar çoktan omzunu sırılsıklam etmişti..
Daha fazla dayanamadı ürkek bedenim bu hararetli tempoya. Kapandı gözlerim, çoktandır yaşadıklarından yorgun düşmüş bu zayıf bünyem yarı yolda bıraktı yine beni...

Gözlerimi açtığımda o vardı yanımda..
Melek Hemşire..
"Anonsunu duyunca çok merak ettim, iyi misin sen?
Kafamı salladım gücü tükenmiş bir halde..

Her gün bir şey daha biter..
Giderek acı vermez biten şeyler..
Kayıtsız bir razı olur başlar..
....

"Kendine biraz dikkat etmen gerek Eylül.. Ailen ne hale gelmiştir kim bilir. "
Ailem!
Acı acı çaldı telefonum.. Annemdir arayan diye yavaş yavaş uzandım telefona, duyacaklarım için güç toplamaya çalıştım belki de, minicik bir sesti telefonun öteki ucundaki..
"Eylül Abla?"
"Evet benim?"
"Abla? Kurtar beni.. Nolursun gel.. "
Aniden kapanan telefon.. Tüm vücudum baştan aşağıya titredi adeta..
Bu.. Bu ağlamaklı ses?!
"Yekta?"
O günün akşamı apar topar gittim İstanbul'a..
Ertesi gün geri döndüğümde eminim ki meraktan ölmüştü herkes..
Eve gitmek gelmedi içimden.. Telefonumu açtım yine, rehbere girdim, M harfinde dolanıyorum, Meriç, değil... Masal aklımın ucuna bile gelmedi ki...
Melek Hemşire!
Evinin adresini aldım telefonda.. Kapısını çaldığımda ürkek bir kuş gibi bekliyordum kapıda..
"Melek Hanım?! Bir kızının olmasını ister miydin?"

Ne demek istediğimi anlamamış, şaşkın şaşkın bakıyordu suratıma.. Bir adım sağa çekildiğimde ise asıl gerçek çıkmıştı ortaya..
Utangaç Yekta bacağıma sarılmış, ne yaşandığından habersiz, oyun oynuyordu kendince...
İçeri davet etti bizi.. Yekta'yla tanıştılar bir süre.. Ben de o sırada olayı anlatıyordum,
"Telefon gelince Yekta'dan, hiçbir şey görmedi gözüm.. Atladığım gibi gittim İstanbul'a.. Eskiden de mimli olan bakıcılardan biri Yekta'ya vurmuş.. Şu minicik bedene etmediği kalmamış Melek Hanım!
Yekta girdi araya, "Eylül Abla'm dövdü Hayal'i.. "
Ellerini öpüyordu Yekta'nın, göz göze geldik
" Allah'ın belaları... Ne istemişler şuncağızdan..!?"
"Ben de onu bu yüzden buraya getirdim Melek Hanım..İyi mi ettim bilmiyorum. Aklıma sadece siz geldiniz. Başka birine emanet edemem onu..Ben Yekta'yı kardeşim bildim, o acımasız kadının eline bırakamazdım.. Eğer istemezseniz... "
Kucağından indirirken Yekta'yı, gülen gözlerle baktı
"Biz çok iyi anlaşacağız bence.. Değil mi Yekta?"
Saçı ve tek gözü olmayan bebeğine sımsıkı sarılmış bücür çevirdi kafasını, salladı hızlıca...
Müsaade isteyip kalktım.. Detayları müdüre hanım halledecekti. Tek bildiğim Yekta'nın yüzünde büyük ve kalıcı bir gülücük bırakmaktı.. Melek Hemşire'den iyisini bulamazdım heralde..
Şimdi ben de kendi annemin kollarına atmak istiyordum kendimi..
Telefonuma sarıldım hemen "Anne, müsait miydin?"
"Nerelerdesin sen acaba? "
"Evde misin sen?"
"Gel, hadi, kimse yok koca evde.. "
Bir süre sonra eve vardığımda yapacağım ilk iş boynuna sarılmaktı.. Yuvaya gittiğimde bir gece orada kalmam gerekti.. 15 senelik yatağım, ranzanın üst demirinde kazılı bir sesleniş, ANNEM! yazıyordu.. Anneler gününde yazmıştım.. Herkes sorumlusu bakıcıya hediye almışken, anneler gününü kutlamamıştım bile.. O benim annem değildi ki..
Okula başlayınca daha zor olmuştu benim için.. Yurttaki ablaları gördükçe okumaya bu kadar hevesli ben, okula gitmek istememiştim hiç.. Annesinin babasının elinden tutup ilk gün heyecanı yaşayan, üstü başı pırıl pırıl,boyundan büyük çantası, yandan iki örgüsü olan kızları görmek... Yüreğimden bir parçayı o gün alıp götürmüştü..

AnnenOnde histórias criam vida. Descubra agora