Kaderin Cilvesi

999 36 13
                                    

Bugün kahvaltıyı birlikte yapıp Meriçle annelerimize hediye seçmeye gidecektik. Bu günün önemini unutmuş gibi yapmak istiyordum. O benim doğum günümü hatırlamış mıydı ki?

Baş ucumda saçımı okşayan annemle uyandım. " Hadi bitanem kahvaltı edelim."

"Saat kaç?"

"10'a geliyor. Pazar diye geciktik bugün."

"Ne? Çok geç kaldııım!"

"Bir programın mı vardı?"

"Meriçle kahvaltı edeceğiz, beni almaya gelecekti, yaa çok geç kaldım ben.."

Alelacele kalkıp duş aldım, geceden hazırladığım kıyafetleri giyip çantamı aldığım gibi indim merdivenlerden. Sofrada Yağmur anneme hediyesini veriyordu. "Anneler günün kutlu olsun annecim.!"

Annem hafif bir sitemle yanıtladı, "Birileri unuttu galiba."

"Yok ben daha çok doğum günü kutlamayı severim, hatırlanmayanlardan.."

Yalan yanlış "Anneler günün kutlu olsun." diyip çıktım dışarı. Meriç'i kaç dakikadır beklettiğimi farketmemiş gibi sakin adımlarla yürüdüm.

Kahvaltıdan sonra kahvelerimizi içerken sohbete başlayabildik, " Dün senden sonra eve gidince babama sordum. Annemin uzun zamandır istediği bir çanta varmış. Onu alacağım. Sen ne yaptın? Bulabildin mi bir şeyler? "

"Aslında buldum birkaç şey.." Yanıma aldığım sırt çantasının içini döktüm. "Bak bunları buldum evde." Birkaç albüm.. Annemlerin tanışma, evlenme yıllarına ait.. Ne dersin? Değerlendirebilir miyiz bunları?"

"Aklıma çok güzel bir fikir geldi. Annen, seni izlemek için geldiğinde, önüne bir kutu gelse.. İçinde seçtiğimiz bazı resimler,üstünde notlar, minik hediyeler falan alırız. Çok hoşuna gider bence.. Emek verdiğini de anlar. Nasıl?"

"Bilmem, en iyi fikir bu heralde şuan . Bir an önce başlayalım yoksa hiçbir şey yetişmeyecek.!"

"Beraber gidersek olmaz tabi.. Senin zevkine güveniyorum Meriç, kutu, hediyeler, resimler sana kalmış, sadece içine yazacağım güzel notları ben hallederim, ben de gidip annelerimize çiçek alayım, kulüpte buluşuruz."

"Tamam Eylül, yalnız benim anneme sadece papatya al olur mu? Başka çiçek sevmez."

Akşama doğru işimiz bitmiş, ben son notları yazarken o gitarını akort ediyordu. Aklıma bir şey gelmişcesine nefesimi tuttum, "Meriç, ben annemi aramadıım !"

Meriç gülümsedi, " Bana şaşkın diyene de bak. Ben şimdi ararım annemi, Azra Teyze'yi de alır gelir."

İçim biraz olsun rahatlamıştı. Çözüm odaklı Meriç o kadar düşünceliydi ki.. Yanında huzurlu hissetmemek imkansızdı..

Akşama doğru salon iyice dolduğunda biz de hazırdık. El ele tutuşarak çıktığımız sahnede , aldığımız o müthiş tepkiyi unutmam mümkün değil zaten. ..

Harika bir geceydi. Çıkışta Meriçle sohbet ederken annemle Serpil Teyze geldi yanımıza gitmek için. Meriç annemden biraz izin istedi, eve kendi elleriyle bırakacağını söyleyince kulübün arka bahçesindeki oturaklara geçtik. Soğuk iki bira ve biz, mutluyduk böyle ya, " Anlatsana Eylül, nerdeydin bunca zaman?"

"Yuvada.." Güldü. Dalga geçme, "Ciddi bir soruydu bu.. "

"Yuvada diyorum ya Meriç, inanmazsan inanma.."  Ciddi olduğumu farkedince konuyu değiştirmek istedi, " Yiğit, seni deliler gibi seviyor olmalı. "

Biradan koca bir yudum aldım yüzümü ekşitirken, " Ben hiç sevmiyorum, o ne olacak ..?" Duraksadım. İlk defa içtiğim bu şey, midemi bulandırıyordu ve çoğu kişiyi sarhoş etmese de bende psikolojik bir sarhoşluk hissi uyandırmıştı. Gizli bir şey konuşuyormuşuz gibi eğilip fısıldadım, "Ya sen? Senin var mı sevgilin?" 

Şuanki tipim onun çok hoşuna gitmiş olacak ki beni taklit ederek cevapladı, "Yook " 

"Evde mi kaldın sen ?" gülmeye başladım. Meriç esprime değil benim şu halime gülüyordu, 

"Hahaha Eylül cidden sarhoş mu oldun , alemsin ya, bırak şunu bırak ." 

Sarhoş olunca bir şeyleri itiraf eden insanları hiç anlamam. Saklayacak bir şeyin varsa niye içiyorsun.? Madem itiraf edeceksin niye saklıyorsun? İtiraf etmek için niye sarhoş olmayı bekliyorsun? #Kafamda deli sorular...# 

Ertesi gün yataktan kazıyarak kaldırdılar beni. Okula gittiğimde ders çoktan başlamış , hatta dersin bitmesine 10 dakika kalmıştı. Derse giremeyecek kadar halsiz hissediyordum. Okuldan eve yürümeye karar verdiğimde ara sokaklardan sessiz sakin yürümek bana huzur veriyordu. Sitenin kapısından içeri girdiğimde, sabahın kör saatinde sahalarda basket oynayan o çocuğun kim olduğunu merak ediyordum. Kapıyı itekleyip içeri girdiğimde karşımda kumral, kıvırcık saçlı, sevimli bir çocuk vardı. Ben daha ağzımı açmadan o kendini tanıttı, " Merhaba, Ben Burak. Arkadaşlar Iverson der. " Gülümsedim, bu ani sosyal adımını değerlendirmek için elimi uzattım, "Ben de Eylül. Arkadaşlar Eylül der." Gülümsedi.

"İşin yoksa basket oynayalım Eylül? Bilmiyorsan öğretebilirim. "

"Şuan eve gitmem lazım. Fakat sana söz oynayacağız. " Ben sahalardan çıkarken içeri giren kız beni süzüyordu biliyorum. Burak'a "Kim bu ?" der gibi işaret ederken ben kendimi tanıttım, "Merhaba, Ben Eylül. Sen de Burak'ın kız arkadaşı olmalısın. Senden çok bahsetti. Seni cidden çok seviyor olmalı. " Şaşkın ve duyduklarından mutlu bir şekilde cevapladı, "Evet, ben Merve. " Burak'ın yaptığım sunumdan memnun olduğunu göstermek için kırptığı gözle başladı dostluğumuz,bir anda iki sıkı dost olmuştuk. Eve doğru yöneldiğimde, Leventlerin evinden çıkan adamla kadın.. Bugün kaderimin beni buraya getirdiğinin tek işaretiydi... Koşarak eve geldim. Annem koltukta gazete okuyordu. "ANNEE!" diyerek koştum ve sarıldım.  "Anne! Anne, LEVENT!"

"Gene mi kavga ettiniz Eylül? Ne oldu böyle, bir şey mi dedi ?" 

"Levent'in annesiyle babasını tanıyor musun sen?" 

"Evet, dün öğlen annesi tanışma ziyaretine geldi , Neriman Hanım.. 

"NE? " " NERİMAN mı ?"

AnnenWhere stories live. Discover now