Yiğit

1K 40 3
                                    

Artık aldırış etmemeye başlıyordum olanlara.Bu haftasonu bitince okula başlayacaktım. Masal,ben,Yiğit ve Oğuz bu haftasonunu mükemmel geçireceğiz diye sözleşmiştik. Beni 'Gençlik Parkı'na götürdüler, film izledik, yemek yedik. Eve dönerken, telefonum çaldı , "Eylül nerdesin?" "Arkadaşlarlayım. Çok fazla geç kalmam." Artık ilişkimiz böyleydi annemle. O benim iyi olduğumu bilsin,ben annem olduğunu bileyim, yetiyordu bana. Yetmeliydi.!

Oğuz'un bahçelerinden aldığı voleybol topuyla oynamaya başladık bu sefer. Bir yandan okulda başlarından geçen komik olayları dinliyor, bir yandan canımız çıktığınca voleybol oynuyorduk. Tam o sıra, geri geri koştuğum zamanda dengemi kaybedip yere düştüm. Bu bizimkileri endişelendirse de ben gülmeye devam ediyor, sanki hiç gülememiş olmanın acısını çıkarıyordum.

Yiğit beni kucakladığı gibi evin kapısına getirdi. Herkesle vedalaşırken,Yiğit eğilip kulağıma fısıldadı, "Kendine iyi bak Sakar Prenses!" Kapıyı çaldım. Açan Elmas Abla'ydı. Ayak bileğim acıyor, üstüne basmamaya çalışıyordum. "Eylül Hanım? Ne oldu?" Sesi o kadar yüksek genlikli çıktı ki bu Azra Hanım'ın merdivenlerden koşarak inmesine sebep oldu. Parmağımla 'şişşşt' desem de iş işten geçmiş, Azra Hanım ortalığı velveleye vermişti bile. " Hemen hastaneye gidelim." Elmas Abla'dan destek alarak oturdum. "Önemli bir şey değil Azra Hanım,sadece burktum biraz." Bir süre buz koyduktan sonra Yağmur da indi aşağıya. "Geçmiş olsun. " Gözlerine bakarak yanıtladım. "Eyvallah. !" Merdivenleri tek çıkacak kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Bir kolumla Azra Hanım'a öteki kolumla Elmas Abla'ya tutunarak çıktım merdivenlerden. Azra Hanım üzerimi değiştirmeme yardım ediyordu. Canımın yanmasıyla sersemlemiş, uyumak için can atıyordum.

"Uyuyunca Geçer!"

En büyük acılar bile uyuyunca biraz hafiflermiş. Belki rüyalarımızda sevdiklerimizi gördüğümüz içindir.. En azından onlarla rüyalarda buluştuğumuzdandır. Ben babamla buluşuyorum rüyalarımda... Hiç dokunamadığım babamı, rüyalarımda seviyorum...

Yanıma uzandı, bir şeyler dememi, ona bağırıp çağırmamı bekliyordu biliyorum. Hiçbir şey demeyeceğimi anlayınca konuştu, " Sana yalan söylediğim için özür dilerim." Dönüp yüzüne baktım. " Seni paylaşamadığım için özür dilerim. . " Kafamdan öptü bana sarılırken.. "Canın yanıyor mu?" Duraksadım. "Yok, geçti. "

Ertesi sabah ayağım daha iyiydi. Yavaş da olsa üzerine basarak yürüyebiliyordum. Bizimkiler beni Plakafe de bekliyordu. Merdivenlerden indim. Gazete okuyan Azra Hanım beni gördü, "Eylül ? Nereye bitanem?" "Bizimkilerle buluşacağım."

"Daha tam iyileşmedin Eylül, gitmeni istemiyorum."

"Ama beni bekliyorlar."

"Ben ararım Masal'ı. Yarın okul başlıyor, alışverişe gidelim birlikte. "

"Siz gidip istediğinizi alın bana farketmez, ben okul başlamadan bizimkileri görmek istiyorum."

"Hayır dedim Eylül. Yağmur da çıktı arkadaşlarımla buluşacağım diye. Bari biz bir şeyler yapalım. Akşam misafirimiz geliyor hem de . Onun için alışveriş yaparız. "

Daha fazla karşı çıkamadım. Güzel planım iptal olmuş, bizimkilere mahcup olmuştum. Yine saaaaatler süren alışveriş macerasından sonra eve geldik. Azra Hanım bir şey hatırlamışcasına bana döndü, "Eylül, senin defterini bulamadım. Nerede acaba?" Yutkundum.. O sekiz sayfayı asla okumaması gerekiyordu. Benim korkularım, endişelerim , her şeyim yazılıydı o sayfalarda. "Yerini hatırlamıyorum şuan, hem yazmadım daha." "Peki.."

Ayağımın acımasına aldırış etmezce hızlı çıktım merdivenlerden. Defteri buldum, o 8 sayfayı yırttım ,ufak ufak parçalara bölüp çöpe attım. Azra Hanım "Eylüül !" diye seslenirken ben işimi çoktan bitirmiş, yatağıma uzanmış tavanla bakışıyordum. Seslenmesinin üstünden bir dakika geçti geçmedi odanın kapısı açıldı. "Hadi aşağı gel, teyzenle tanıştırayım seni. " Aşağı indim. Azra Hanım'ın biraz daha sarışını bir bayandı. İkisi de birbirine adıyla hitap ediyor, hangisi büyük anlayamıyordum. "Merhaba Eylül, ben Esra Teyze'n." Gülümsedim. Bana o kadar içten gelmişti ki... "Merhaba, tanıştığıma çok memnun oldum." Biz oturup akşam yemeğini yerken Azra Hanım'ın telefonu çaldı. Arayan Yağmur'du. Azra Hanım'ın apar topar gitmesinden de anladık ki kötü bir şeyler olmuş. Yemekten sonra Elmas Teyze'nin de işi varmış, o da çıktı. "Kahve içer misiniz?

" Gülümsedi , "Sen yapacaksan içerim. "

Kahvelerimiz de geldiğinde biz sohbet etmek için hazırdık. Benim hayatımda anlatılacak çok bir şey yoktu. Onu dinlemek istiyordum. Sonuçta aileme en yakın insanlardan biri oymuş. "Azra'yla ben, Muratla da Tarık çok yakındı. Muratla Azra da sevgili olunca tamamen bir bütün olmuştuk. Ben hep evin sevilmeyen kızıydım. Annemler ne isterse hep en iyi Azra yapardı. Onları hiç hayal kırıklığına uğratmazdı. Ta ki .... Babanla tanışıncaya kadar. Annem şiddetle karşı çıktı ilişkilerine...Murat'ın annesiyle geçmişten gelen bir husumetleri varmış. 'Ben o eve kız vermem' diyordu sürekli.. Ama gönül bu laf dinler mi ki..

Tarıkla baban harika iki ortaktı. "ÖzAr Şirket." İşleri de çok iyi gidiyordu. Sonra ne oldu bilmiyorum iflas ettiler, Tarık suçu hep Murat'ta bulurdu. Gel gelelim ki Tarık bütün parayı kaybetmişti ama Murat vazgeçmeden tek başına şirketi ayakta tutuyordu.Azra o dönemde Murat'a çok yardımcı oldu. Tarık'sa iyice boşvermiş, her yeri borç harç içindeydi. Ben daha fazla dayanamadım bu kasvetli havaya.. Londra 'da aldım soluğu. Azra'yla hergün düzenli konuşuyorduk. Ben gittiğimden beri Tarık'a Azra'nın çok yardımı olmuş, Tarık da iyice toparlamış ama Azra'yla Murat gün geçtikçe birbirlerinden soğuyorlardı. Arada Murat işi sebebiyle Londra'ya geliyor görüşüyorduk. Niye böyle oldu dediğimde hiçbir şey anlatmıyor, sürekli içiyordu. Sonra öğrendim ki senin öldüğünü söylemişler işte...

"Nasıl olmuş, Esra Hanım?" "Bilmiyorum inan ki... Zaten bir sene sonra da babanın ölüm haberi geldi. İnananamadım. Murat ki markete kasksız gitmez, yarışta kask takmamış, kafasını vurmuş bir yere.. Annen.. İyice paramparça oldu. Bunalıma girdi. Senin yaşadığını öğrendiğinde ilk beni aradı. Nasıl heyecanlıydı bir görsen... Esra! Kızım, kızım yaşıyormuş Esra.!"

"Ben de Azra Hanım'ı çok seviyorum. "

"Azra Hanım? Azra Hanım mı diyorsun annene. Alemsin Eylül. Artık anne demeye başlamalısın bence. " Konuşmanın en heyecanlı yerinde zil çaldı. Bizim çocuklar... Evde hep beraber film izleyelim diye düşünmüşler. Teyzem kafa kadındı. "Müsaadeniz olursa ben de izleyeyim sizinle" Biz mısır patlatmaya girerken Esra Hanım kulağıma eğildi, "Şu esmer seninki dimi?" Kızardığımı hissettim. "Nasıl anladınız?"

Kahkaha attı. "Anlamayacak ne var, çocuk gözünün içine bakıyor senin. Adı ne bu gencin?" "Yiğit... Yiğit Özgün." Teyzemin elindeki mısır kasesini düşürmesiyle birleşti yapboz...

AnnenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin