Acı Gerçek

863 27 0
                                    

Selam herkesee.. Kusura bakmayın, uzun zamandır yoktum ama bir süredir hepimizin üzerinde baskısını hissettiği,okul başlangıcını bugün dibine kadar yaşayarak 3 saatlik bir sınavın ardından sonunda karşınızdayım :D

Bazen şöyle düşündüğünüz anlar olur mu?

Hayatımda her şey yoluna girmeye başlıyor, çok mutlu olacağım dediğiniz zamanlarda.. Ya da şöyle söyleyim, gardınızı tam indirdiğiniz anda... Yüzünüze yediğiniz yumruk?! Hiç oldu mu?

İşte Eylül için tam da bu zamanlardan biriydi...

Meriçle harika başlamasa da mükemmel devam eden bir ilişkideyim. Şık organizasyonlar, davetler, beraber sahne aldığımız kulüp, yoğun ilgiden bunalıp kaçabileceğimiz bir ciğercimiz bile var. Her şey olağan şekilde güzel giderken belki de ilk kez, bir buluşmaya bu kadar geç geldi Meriç.. Gelmese keşke daha iyiydi.. Plakafeye doğru gidiyorduk ve kafasını kurcalayan sorun her neyse ruh gibi geziniyordu.. 

"Canım, sen iyi değilsin.. Ne oldu ? Anlatmak ister misin ?"

"Hayatımda her şeyi bilmek zorunda değilsin Eylül!"

Şaşırdım, kızamadım ama.. Bana karşı bile böyle davranıyorsa, belli ki kötü şeyler oluyordu ve beni onlardan uzak tutmak istiyordu.. Yani, umarım öyledir..

Kafeye girmeden çalan telefonuyla beni orda öylece bıraktı.. Koşarak uzaklaştı sokakta.. Neler olduğuna anlam veremiyordum ve bu beni sinirlendirmeye başlıyordu. Artık tanındığımız kafenin önünde sap gibi kalmayı saymıyorum bile.. 

Eve mi dönsem bir şeyler mi içsem ikilemi arasında içerde oturan Oğuz'dan başkası değildi.. 

Yanına gelip omzuna vurana kadar geldiğimi farketmemişti bile. Sıcak yaz günü olmasa da kazak giyilecek bir hava yoktu dışarda. Kazağına sıkı sıkı sarılmış, düşünceli hali ve kenetlenmiş elleriyle ayaklarını çapraz hale getirmişti.. Okuduğum bir kitapta bunu sadece "İçinde çok büyük endişe duyan ve etrafına belli etmemeye çalışan insanların yaptığı" na dair bir şeyler biliyordum.. 

"Bugün herkes gergin galiba." İzin almadan oturduğum sandalyede sanki birini bekliyormuşcasına tedirginliği arttı. 

"Ya Eylül, kusura bakma bugün takılacak havam yok.." 

"Ne oluyor oğlum size?! Herkes bir gergin asabi." Hatta onu güldürür diye düşünerek," Yoksa Masal'ı aldatacaksın da bizim kafeye kız mı atıyorsun?!" 

Dediğim şeyi ciddiye alması, gözlerini masadaki çiçeğe dikmesi iyice tedirgin etmişti beni. 

"Lan yoksa?!" Oturduğum sandalyede aniden doğruldum. Bu etraftakileri de rahatsız etmişti, Oğuz da bir sorun çıkarmamdan rahatsız olacak ki ellerimden çekip oturtturdu masaya.. 

"Bak Eylül, anlatacağım ama kimse bilmeyecek." 

"Oğuz, beyaz sarayda böyle ortam yok, noluyor size abi?" 

"Lafı gevelemiyorum, biliyorsun, ben annemi kolon kanserinden kaybettim. O öldükten sonra babam tekrar evlendi.. Hayatım alt üst oldu... Ne kadar umursamamaya çalışsam da babamın yanında annemin dışında birini görmek canımı yakıyordu.. Şimdide babam ve cici annem (!) burda arkadaş çevremin iyice bozulduğunu düşünüyor ve beni başlarından atmaya kararlı gibiler..  Londra'da yaşayan teyzemle görüşmüşler, yanına taşınmamı buradan uzak kalmamı istiyorlar." 

"Sana fikrini sormadılar mı?"

"Önceleri bu babamın karısı olacak hatunun başının altından çıkıyor diye düşünmüştüm.. Sonra Yiğit, kaçırılman olayları falan gündeme gelince herkes bana senin yerini sordu sanki biliyormuşum gibi suçlu tutuldum, iş birlikçisi olduğumu düşündüler... Bu da bizimkileri hayli bir rahatsız etti." 

AnnenWo Geschichten leben. Entdecke jetzt