ANNE diyebilmek

1.5K 36 3
  • Dedicated to Kıvırcık Gizzy'me
                                    

Soğuk iliğime kadar işlese de umrumda değildi. Sonunda kollarımı kaldıramayacak kadar bitap düşünce eve gelmek zorunda kaldım. Kapıyı çalmamla açılması bir oldu. Azra Hanım kollarıyla sarıp sarmaladı bir anda beni. Neler olduğuna anlam veremeden yukarı çıktık. Ben elimdekileri bırakıp ona döndüğümde sanırım konuşmasında eksiklik var mı diye gözden geçiriyordu. Beni inanılmaz bir ateş bastırmıştı .Dışardan gelmemden mi kaynaklıydı yoksa Azra Hanımla bire bir konuşacağım için mi bilmiyorum.

Karşısına oturduğumda : " Eylül, bu zamana kadar sana bunları yaşattığım için çok üzgünüm. Seni o insanlarla, bu korkunç hayatla yalnız bıraktığım için çok özür dilerim senden. Sen, küçücük başınla neler yaşamışsın böyle. Umarım beni affedebilirsin " dedi hıçkırıklara boğularak. Gözlerime daha fazla hakim olamadım. Süzüldü iki yanımdan damlalar.. Ağlamasına daha fazla dayanamadım " Annee ! "

Gözlerini silip derin bir nefes aldı. Bu kelime onu kendine getirebilir miydi? Bilmiyorum.

Sadece ANNE demek istemiyordum ,söyleyince iliklerime kadar hissetmek, yeri göğü titretmek... ANNEM var benim dediğimde dağı taşı sıraya geçirmek,gücümü yeniden kazanmak istiyordum. ANNEM var.!

Savaşta silahın olsa ne olur, kalkanın olmadıktan sonra, okumayı bilsen ne olur, yazamadıktan sonra... Bunların hepsi birbiriyle bir bütün değil miydi bu zamana kadar? Ben hep eksik miydim böyle? Neden şimdi bu kadar güçlü hissetmem.? Artık onsuz bir dakika bile geçirdiğimi düşünmek zulüm gibi gelirken, ben ne yapmışım bu zamana kadar? Yapbozumun en büyük parçası hep eksik miymiş? Ben hep eksik miymişim?

Tekrar ettim "Annem, ağlama nolur, senin suçun yok ki... Hiç olmadı." Şu ağız dolusu kelime, ne kadar büyüleyiciydi değil mi?

Dizlerine yattım. Sessiz iç çekilerini duyuyordum kalbinin en derininde. "Ben, hiç bu kadar sevilmedim , ben hiç sevilmedim ki... Beni sev olur mu? Vazgeçme hiç benden."

VAZGEÇME!

Şu zamana kadar olgunluğuyla övgü kazanmış ben... Annemin dizlerinin üstünde kafam, beni sevsin diye canımı verebilecek bir haldeydim. Anne farklıydı işte. Bambaşkaydı. O seni hep çocuk görür derler ya, biz birbirimizi şimdi bulmuşken, bu halimiz en normaliydi.

Herkesin sınavlarında yanında annesi babası varken, kapıda dualar okuyarak bekleyen ailesi varken ,benim yanımda , yuvanın hademesi Asiye Teyze'nin okunmuş şekerleri vardı. Sen hiç düştüğünde ANNE diye ağlayan çocuk gördün mü? Elbette gördün. Her çocuk öyle ağlar. Sonra annesi gelir, yarasına bakar,üfler,temizler,kucağında taşır onu. Ya ben...

Her düşüşümde gelmeyeceğini bile bile... ANNE diye ağlamak... Nasıl koyar biliyor musun? Her defasında kendim kalktım ben. Her defasında...

Üşüyordum .Ellerim ayaklarım buz kesmiş, yaprak gibi titriyordum.
Halsizdim de biraz. Titremem geçsin diye gözlerimi kapattığımda Azra Hanım uyuyorum sandı alnıma öpücük koyarken. "Eylül! Yanıyorsun sen!." O ayağa kalktı ben yorganın altına girdim." İyiyim, üşüyorum birazcık. Geçer birazdan". Yorganı çekti üzerimden, üstümdeki hırkayı çıkartmaya çalışıyordu.

" Ah be kızım, hemen mi hasta oldun?" Tedirgin görünüyordu. Elini tuttum. " İyiyim ben. Siz varsınız ya, en çok da bu yüzden iyiyim. " Ateşim iyice yükselmiş, normal zamanda diyemeyeceğim kadar açık ve net konuşuyordum. Bilinçaltım çarşaf gibi serilmişti ortalık yere.

Bu böyle olmayacak diyerek buz gibi suya soktular beni . Ateşim biraz düştüğünde ilaçların da etkisiyle uyuyakalmışım zaten.

Saatlerce başımda beklemiş. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda başucumda saçlarımla oynuyor, dudaklarının kıpırdanmasından anladığım kadarıyla da dua ediyordu bir şey olmasın diye. Kalkmaya çalıştım " Yat biraz daha dinlen, ben çorba getiriyorum sana iyi gelir. "

'ANNEE' dedim en içten sesimle, birazcık da seslenerek " Bir bardak su verebilir misin?

AnnenWhere stories live. Discover now