1//Jeon ve Kim Krallıkları

26.6K 1.4K 703
                                    

Merhaba👋🏻👋🏻

Karakter tanıtım bölümü tadında bir ilk bölüm✌🏻✌🏻

Umarım beğenirsiniz iyi okumalar dilerim~~~

..................

     Jeon Krallığı / Jeon Jeongguk'un Odası

    Kraliyet ailesi üyelerine özel olarak tahsis edilmiş katlardan birinde, kız kardeşinin odası hemen yan tarafındayken Jeon Jeongguk büyük yatağının üzerinde oturuyor, çenesine yasladığı eliyle farklı farklı hizmetçiler tarafından tutulan kıyafetlerde gözlerini gezdiriyor, karar vermeye çalışıyordu. 

Rengarenk kıyafetler arasında parmağını kaldırıp bir tanesini göstermiş, "Bunun rengini beğenmedim." demişti birkaç dakika sonra. Gösterdiği elbise saniyesinde onu taşıyan beta tarafından elediği diğer elbiselerin yanına kaldırıldı ve mavi gözler çirkin bulduğu elbiseden uzaklaşıp geriye kalan beş elbiseye döndü. 

"Şunun da yakasını beğenmedim. Bu tip yakalar boynumu kaşındırıyor. Size bu tip kıyafetleri karşıma getirmeyin dememiş miydim?" Hafif bir sinirle konuştuktan sonra kaşlarını çatarak beta hizmetçilerin başı olan omegaya baktığında, omega karşısında ellerini önünde birleştirip eğildi ve, "Bağışlayın prensim." dedi. Hitap ettiği prens istediği özrü alınca tek kelime cevap vermeden önüne dönmüş, gözünün takıldığı beyaz elbiseyi göstermişti. 

"Bu olsun. Yanına da takımına uygun günlük kıyafetlerden alın. Tüm yolculuk boyunca onunla durmak istemiyorum." Gösterdiği elbise dışındakiler kaldırılırken baş hizmetçi olan omega, "Emredersiniz prensim." diyerek seçtiği beyaz elbiseyi tutan betaya odanın kapısını işaret etti ve önde o beta olmak üzere odayı dolduran tüm betalar sıra sıra muhafızlar tarafından açılan kapıdan çıktılar. 

Jeongguk onların çıkışını boş gözlerle seyretmiş, baş hizmetçinin başka bir emir için beklediğini görünce, "Çıkabilirsin." demişti onun da bir an önce gitmesi için. Baş hizmetçi de odadan ayrıldığındaysa kapılar muhafızlar tarafından üzerine kapandı ve o oturduğu yumuşak kumaşla örtülmüş yatağından kalkıp pencereye doğru adımladı. Kalın perdelerin iki yanından zarif bir kurdeleyle tutturulduğu pencerenin önünde adımlarını sonlandırmış, kollarını göğsünde bağlayıp dışarıyı izlemeye başlamıştı. 

Doğduğu günden bu yana kendisine yuva olmuş sarayın bahçesiydi gözlerini diktiği yer. Dört köşesi korunaklı kulelerden oluşma devasa surlardan oluşma bir dikdörtgenin iç tarafıydı. Hiçbir canlı, babasının haberi olmadan bu saraya adımını atamaz ya da bu saraydan dışarı çıkamazdı. Dikdörtgenin kısa kenarları yaşam alanlarıydı. 

Bir tarafta babasının gününü ve çoğunlukla gecesini geçirdiği ve kraliyetle ilgili işlerini hallettiği ana bina, diğer tarafta ise kraliyet ailesinin kaldığı harem vardı. Dört kattan oluşan sarayın üçüncü katında bahçeye bakan tarafta kalan oda Jeongguk'a aitti. Onun odasının karşısında bulunan ablasının odası ise sarayın dışına bakıyordu. Jeongguk onun yerinde olmak için pek çok şeyini verirdi. 

Mavi gözlerini sarayın bahçesinde, babasının şu anda bulunduğunu bildiği talim alanında gezdirdi. Bu mesafeden net olarak görmesi zaten mümkün değildi ancak yine de gözlerini kısmış, göremediği ablasıyla afallamıştı. Genelde ablası ve babası birlikte talim yaparlardı. Herhalde ablasının bir işi falan çıkmıştı. Yanaklarını şişirip ofladı ve pencere pervazına doğru yasladı başını. 

"Şimdi atıma atlayıp sarayın dışına sürmek için nelerimi vermezdim." diye mırıldandı gözlerini yine bahçenin içinde bulunan atları barındıran ahır alanına çevirirken. Mırıltısının ardından yalnız olduğunu sandığı odada duyduğu, "Canını da verir miydin?" sorusu korkuyla irkilmesine sebep olmuştu. Hızla başını yasladığı pervazdan çekti ve arkasını döndü. Henüz açılmış odasının beyaz tahta kapılarından içeriye giren yapılı bedeni gördüğündeyse neler döndüğünü anlayıp rahat bir nefes verdi. 

love story Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin