10//Doğru Eşler

8.4K 1K 450
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Sınır, 160 yorum

İyi okumalar dilerim~~~

..........

   Kim Sarayı / Kim Taehyung'un Odası

   Prens Taehyung üç günlük yorucu ve içinden çıkılamaz, uzun düşünceler yolculuğundan sonra yeniden kendi krallığına, sarayına dönüşünün ikinci gününde sabaha karşı yatağında uzanıyor, büyük ve geniş yatağının tavanını izliyordu. Neden şu anda bu durumda olduğunu sorguluyordu bir yandan da. Bahsettiği durum ise az önce uyandığı uykusunda gördüğü rüyaydı elbette. 

İradesiz bir adam olduğunu düşünmüyordu. Her ne kadar şimdiye kadar yalnızca birkaç betayla birliktelikler yaşamış ve tecrübeli konumuna geçmemiş olsa bile kendisini bilirdi, tanırdı. O bir prensti. Doğru düzgün rüya bile görmezdi. Görse bile kan, vahşet ya da savaştığını falan görürdü. Böyle geçerdi onun geceleri. Bir kez bile olsun spesifik birinin yüzünü rüyasında gördüğünü hatırlamıyordu.

Bu güne dek, hatırlamıyordu. 

Sabahlığının bağlı kuşağının üzerinde birleştirdiği elleriyle boş gözlerle tavanı seyrederken fırtınadan önceki sessizlik anındaydı adeta. Çıldırmaya dakikaları falan sayıyordu. Henüz güneş bile tam olarak doğmamışken onu uyandıran rüyanın hesabını sormak istiyordu birilerinden. Gerçekten sinirliydi ama sinirini çıkartabileceği bir suçlu yoktu ortada. 

Rüyasına giren bedenin bundan haberinin olduğunu falan sanmıyordu. Yine de, girmişti bir kere işte. Bilip bilmemesi fark etmezdi. Taehyung'a cehennem azabını yaşatıyordu. At arabasında yolculuktayken yine bir nebze iyi durumdaydı. En azından rüya falan görmüyordu. Şimdi ise durumu feciydi. İki gecedir böyleydi. İki gecedir sabahına mavi gözlerin ışıltısı altında uyanıyordu.

Biraz daha bu şekilde devam ederse hekime görünecekti. Aklına başka bir çözüm yolu gelmiyordu. Gerçi, hekimin de rüyalarına karşı yapabileceği bir şey var mıydı emin değildi. Öyleyse nasıl kurtulacaktı bu durumdan? Kendi kendini yiyip bitiriyordu günlerdir. Belki de kurdu dakika başı onu aklına getirdiği için böyle olmuştu. Düşünmeden edemiyordu. Bunu engellemesi de mümkün değildi. Kim kurduna söz geçirebilmişti şimdiye değin de o geçirecekti? 

İç çekip yattığı yerde sola doğru dönerek sabah rüzgarıyla uçuşan siyah perdesine dikti gözlerini. Prens Jeongguk'un odası nasıldı acaba? Onunki çoğunlukla siyah ağırlıklı döşenmişti. Yumruk yaptığı elini bir kere başına vurdu düşündüğü şeyi fark edince. Yine olmuştu işte! Neden böyle oluyordu! Her an, en sıradan şeyi düşünürken bile aklına geliveriyordu. Koskoca adamdı ama düşüncelerine hakim olamıyordu. 

"Bundan kurtulmam lazım." diye mırıldandı yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle kendi kendine. Acaba bir süreliğine kılık değiştirip halkın arasına falan mı karışsaydı. Annesinin normalde görüşmesine izin vermediği beta türünden insanlarla farklı bir kimlikte tanışır, onlarla takılır, kafasını dağıtırdı. İşe yarayacağını düşünse hemen şu an yapardı bunu. Sorun şu ki, işe yarayacağının garantisi yoktu ve o garantiye alamadığı bir şeyler yapmak istemiyordu. Vaktini boşa harcamaktan nefret ederdi. 

Aklına başka bir fikir gelmezken bu sefer öbür tarafa doğru döndü ve ipek örtülerinin içinde çocuk gibi yuvarlanırken yüzünü çarşaflarının arasına gömdü. "Aklıma bir çözüm yolu gelmiyor." Artık takıntı haline getirdiği bu mesele üzerine bir kez daha kendi kendine konuştuğunda bu sefer sesi biraz daha boğuk ve basık çıkmıştı yüzünü gömdüğü çarşaflar yüzünden. Birkaç saniye öylece durdu ancak kapalı gözlerinin ardında yüzünün dibindeki güzel yüzü hatırladığında gözlerini açıp hızla kaldırdı başını. Ardından ofladı. 

love story Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin