2//Mektup

11K 1.2K 517
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Ben niye böyle yapıyorum anlamıyorum iki dakika duramıyorum yazmadan😭😭😭

Bu kurgu için kafamda tasarladığım evreni daha rahat anlayabilmeniz için şöyle bir şey söyleyeceğim şimdi; geçmiş zaman kore kıyafet kültürünü ve insanlarını alıp avrupai yaşama yapıştırdım rkxmfkmxl

Yani buna göre düşünebilirsiniz, diğer türlü iki tarafa da tam uymadığı için saçmalamaya kayıyor çünkü👉🏻👈🏻

Sınır, 100 yorum

İyi okumalar dilerim~~~

.................

     Dost Krallıklar Buluşma Bölgesi

     Birbirleriyle belirli sebeplerden dolayı çıkar veya dostluk ilişkilerine sahip olan dört krallığın her yıl buluşmasına ev sahipliği yapan geniş ovada farklı krallıklardan yola çıkmış arabalar öğlene doğru buluşma noktasına varmıştı. Bu arabalarda kraliyet aileleri, kraliyet ailesine yakın generaller ve onların aileleri, ülkece tanınmış tüccarlar gibi kimseler vardı. 

Her krallığın kendilerine ait bayraklarını taşıyan at arabaları konvoylarının başını kralın içinde bulunduğu araba çekiyordu. Onun arkasındaysa kraliçe ve varislere tahsis edilmiş arabalar vardı ve böylece konvoy kuyruğa kadar sürüp gidiyordu. 

Dün geceden bu yana mola vermeden yola devam edilmesi sebebiyle kendisini fazlasıyla yorgun hisseden Jeon Jeongguk sonunda at arabasının durmasıyla derin bir nefes vermiş, yine de inmeden önce burada geçirecekleri gece için kurulacak olan geçici çadırların kurulması gerektiğinin bilinciyle çok da rahatlayamamıştı. Biraz midesi bulanıyordu. Kendi krallıklarından bu ovaya kadar olan yolda belirli bölgeler engebeli ve yorucu koşullara sahipti. Bu da zaten o kadar da güçlü bir bünyeye sahip olmayan omega prensi yormak için yeterliydi. 

Üzerindeki akşam için seçtiği beyaz elbisesine uyumlu günlük kıyafetleriyle ellerini önünde birleştirmişken gözleri kapalı bekleyen Jeongguk, at arabasının kapısının açılmasıyla irkilmiş, gözlerini açıp başını kapıya doğru çevirmişti. İçeri giren kişinin ablası olduğunu gördüğünde yuvasından uzakta olmanın gerginliğiyle kasılan bedeni gevşedi ve o boş gözlerle ablasına baktı. 

Ablası ise kardeşinin aksine üzerinde laciverte çalan bir günlük takım bulunduruyorken bir sıçrayışla arabanın içine girmiş, Jeongguk'un karşısına oturmuştu. Elinde tuttuğu küçük şişeyi uzanıp kardeşine verdi ve verirken, "Halsizliğin için bir ilaç. Az önce hekime hazırlattım." demişti. Jeongguk uzanıp şişeyi alırken gülümsedi ve küçük tıpayı çıkartıp cam şişeyi kafaya dikti. Gerçekten, bir an önce şu halsizliğinden kurtulmak için her şeyi yapardı. 

"Yolculuk epey zor geçmiş anlaşılan." Hei-Ran sırtını at arabasının duvarına verirken konuştuğunda, şişedeki sıvıyı henüz bitiren Jeongguk dudaklarını yaladı ve başını salladı. "Evet, çok yorucuydu. Biraz temiz hava almak istiyorum ama bunun için bile dışarı çıkmama izin yok." Hafif sitemli bir sesle konuşmasıyla ablası dirseklerini dizlerine yaslayarak öne doğru yaklaşmış, "İstersen seni kaçırabilirim?" demişti. Ardından göz de kırpmıştı ve Jeongguk güldü bu teklife karşılık yalnızca. 

"Hayır, istemiyorum. Zaten şu halimle o kadar da çok bir yere gitmek istediğim de söylenemez. Yalnızca, belki mide bulantımı geçirebilir diye düşündüm bir an." Hei-Ran küçük kardeşinin reddetmesiyle omuz silkti ve umursamaz bir tavırla cevap verdi. "Pekala, sen nasıl istersen. Ama merak etme, çadırların iskeletlerini çoktan kurmuşlar. Bir saate falan buradan çıkabileceksin." Jeongguk o kapıyı açıp arabadan inmeden önce onu başını sallayarak onayladı ve ablası kapıyı kapatmadan önce de ilaç şişesini gösterip ona teşekkür etti. 

love story Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin