37//Mektup

6.3K 881 395
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Sanırım bundan sonra bölümler haftalık gelecek. Keşke yaz bitmeden bitirseydim bu fici, kusura bakmayın🤦🏻‍♀️

Onun dışında söylemek istediğim bir şey daha var👆🏻

Geçen yıl boy×boy hikayelerin ve fanficlerin katılabildiği bir yarışmaya katılmıştım. Bu yıl aynı yarışma yeniden düzenlenecek ve eğer aranızda fanfic yazan, keşfedilmek isteyen falan varsa isterseniz katılabilirsiniz. Yarışma hesabının profili takip ettiklerim arasında bulunuyor.

Evet, söyleyeceklerim bu kadardı. Bölüme geçebiliriz😌

Sınır, 200 yorum

İyi okumalar dilerim~~~

................

   Jeon Sarayı / Jeon Jeongguk'un Odası

   Doğada ağaç yapraklarının yavaş yavaş sararmaya başladığı sonbaharın ilk günlerinde Jeongguk dışarıdaki bulutlu hava kendi içindeki kasveti tam manasıyla yansıtırken yatağında uzanıyordu. Sırtı pencere doğru dönüktü ve devasa yatağının iki yastığından birine başını yaslamışken diğerine kollarını sarmıştı. 

Boş mavi gözleri odasının pencere bulundurmayan duvarının üstündeki büyük tabloda geziniyordu. Bu tabloda bir bahar günü resmedilmişti. Yemyeşil çimenler, çimenlerin arasından başlarını uzatan kır çiçekleri ve pembe çiçekleri göz alıcı bir şekilde açmış bir kiraz ağacı vardı. Gökyüzü masmaviydi ve bir uçurum kenarıydı. Gökyüzünün maviliği altında soluklaşan büyük dağlar arka plandaydı. Dağların tepesinde dolanan bulutlar ise manzarayı daha da büyüleyici kılıyordu.

Jeongguk bu tabloyu saray ressamıyla yaptığı derslerden birinde diğer tablolar arasında görmüş, çok beğendiği için duvarına astırmak istemişti ancak şimdi tabloya o kadar boş bakıyordu ki, uzaktan bakan biri nefret ettiğini bile düşünebilirdi. Oysa o şu anda yalnızca bir çeşit trans halindeydi. Dünyadan kopmuştu. 

Zaten, son bir haftadır bütün günleri böyle geçiyordu. Ablası sarayın geri alındığını söylemek için bir mektup yazmış olsa bile henüz geri dönmemişti. Annesi her şeyin düzene oturmasıyla günlük rutinine dönmüştü ve Jeongguk ile ne zaman baş başa kalsalar sonraki yaz düzenlenecek olan düğünden bahsediyordu. Babası ise tüm bu karmaşada fazla ilgilenemedikleri Krallık meseleleriyle meşguldü. 

Kısacası, herkes kendi hayatına geri dönmüştü. Geride kalan ise yalnızca Jeongguk'tu zira o hayatı bir hafta önce ata binip saray bahçesinden çıkmış gibi hissediyordu. Üzerinde bir durgunluk vardı ve saraya gelen mektupları kontrol etmek dışında bir şey için efor harcadığı bile söylenemezdi. Taehyung saraydan ayrıldıktan sonraki ikinci gün bile gelen ulağı kenara çekip kendisi için bir mektup sormuştu. 

Yastığa yasladığı yanağı olduğundan daha şişkin gözükürken gözlerini ağır ağır kapattı ve iç çekti sesli bir şekilde. Saat öğlene yaklaşıyor olmasına rağmen kahvaltıdan sonra odasından hiç çıkmamıştı. Oysa biraz sonra antrenmanı başlayacaktı ve onun hazırlanması gerekiyordu. Üzerinde hala günlük kıyafetlerinden biri vardı ve hizmetçilerin toparladığı yatağı üzerinde yuvarlanıp durması yüzünden çoktan bozulmuştu. 

Jeon Jeongguk, bu kış herkese kök söktüreceğinin sinyallerini daha sonbahardan vermeye başlamıştı.

Uzandığı yatakta elini kaldırıp tabloya doğru uzattı ve, "Kim Krallığında böyle bir yer var mıdır acaba?" dedi mırıldanarak. Bu sırada parmağıyla kiraz ağacının hatlarının üzerinden geçiyordu. Dudakları hafifçe büzülmüştü. "Varsa Taehyung beni götürür değil mi?" Kendi kendine cevaplanmayacak başka bir soru daha dile getirdikten sonra kafasında kurduğu hayalle gülümsemeden edemedi Jeongguk. 

love story Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin