28//Saldırı

7.1K 961 758
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻

Sınır dolsun diye yorum sayıyordum çünkü çok sevdim bu bölümü xldmlxmxlx

Sınır, 370 yorum

İyi okumalar dilerim~~~

.............

   Kim Sarayı / Yemek Odası

   Havanın çoktan karardığı ve gecenin çöktüğü bir yaz gecesinde, Kim Sarayının yemek odası oldukça sessizdi. Odada yalnızca tek bir bedenden yükselen çatal bıçak sesleri duyuluyordu. Bazen de bu seslere kitap sayfalarının çevrilme sesi eşlik ediyordu. Odada yalnız başına acelesi olmadan yemeğini yiyen Prens Namjoon ve hizmetçilerden başka hiç kimse yoktu. 

Küçük kardeşi ve babası savaşa gittiği ve annesi de bu akşamlığına odasında yemeyi tercih ettiği için yalnız başınaydı krallığın en büyük prensi. Şikayetçi de değildi. Bu sarayda yalnız başına kalabilmek bir prens olmasına rağmen onun için bile fazla zordu. Ne zaman oturup kitabını okumaya başlasa başına ya babası ya da küçük kardeşi tarafından iş açılıyordu. 

O hayatını kütüphanede geçirmek ve orada ölmek isteyen biriydi. Alışılmadık bir şekilde alfa omega çiftleşmesinden doğan bir betaydı ve özünde bir Prens olmasına rağmen Krallık üzerinde neredeyse hiç sözü yoktu. Buna rağmen küçüklüğünden beri bir alfa olarak yetiştirilmesi ise epey büyük bir ironiydi. Kim Namjoon gelecekte bir işine yarayacağını düşünmüyor olmasına rağmen babasının emriyle küçük kardeşi kadar antrenman yapıyor, onun aldığı dersleri alıyordu. 

Kim bilir, belki gereksiz gördüğü tüm o dersler ve eğitimler bir gün işe yarardı. Bir gün...

Ondan gelen sesler dışında çıt çıkmayan salonda biten suyunu doldurması için gözlerini kitabından ayırmadan cam bardağı hafifçe kaldırdı. Bu andan sonra hizmetçilerden birinin yanına sürahiyle gelmesi ve bardağını doldurması gerekiyordu. Ancak bu yaşanmamış, arkasında büyük bir gürültü gelirken irkilerek gözlerini kitabından kaldırmıştı genç prens. 

Sandalyesinde yan dönüp kolunu sandalyenin sırtına yaslarken gürültünün kaynağına baktı. Ayaklarının dibinde parçalanan cam sürahinin başında şaşkınlıktan olsa gerek donakalmış bir hizmetçi duruyordu. Prens Namjoon annesinden aldığı yumuşak başlılık sebebiyle endişelenmesine engel olamazken, "İyi misin?" diye sordu parçalanan sürahiye bakan hizmetçiye hitaben. 

Hizmetçi sesini duyduğunda onun olduğu yerden bile görülebilecek belirgin bir irkilmeyle başını kaldırıp kendisine baktı ve Namjoon o anda onun omega olduğunu fark etti. Mavi gözleri hafifçe dolmuştu ve göz ucuyla görebildiği kadarıyla elleri titriyordu. Neden bu kadar panik yaptığına anlam veremezken kaşlarını çattı Namjoon. Bu sırada hizmetçi de kendisine gelip öne doğru eğilmişti. 

"Özür dilerim Prensim! İ-İstemeden oldu. Hemen temizlerim!" Panik dolu cümleler ve çatlayan bir ses tonu... Yalnızca sürahiyi kırmıştı. Böyle şeyler her zaman olurdu. Bu kadar panik yapması biraz fazla değil miydi? Namjoon oturduğu sandalyeden kalkarken hala doğrulmamış olan hizmetçinin arkasında bekleyen diğerlerine eliyle işaret verdi. Böylece geri kalan hizmetçiler eğilerek selam vermiş, yemek salonundan hızlıca çıkmışlardı. 

Onların ardından kapı kapanırken Namjoon gözlerinin önünde titreyen bedene doğru yaklaştı. "Sorun değil. Bu tür kazalar olur. Panik yapmana gerek yok." Omeganın önünde durup başını kaldırmasını beklediğinde, bu sözlerinin karşısındaki bedeni sakinleştireceğini düşünüyordu. Fakat düşündüğü gibi olmamış, hala bedeni eğik duran omega omuzları sarsılırken hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. 

love story Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin