Bunu Bana Değil Ona Söylemen Gerek

524 44 13
                                    

Nasıl olmuştu bilmiyordu ama eve dönmeyi başarabilmişti Kibum içeri adım atar atmaz banyoya yöneldi ve üzerinde yapışmış olan ıslak ne varsa çıkarmaya başladı. Koridoru ıslatmıştı kan ve çamur karışımı lekeler bırakıyordu yerde banyo kapısında durup küveti seyretti. Sonra içeri girip musluğun sıcak su tarafını açtı ve suyun akışını izlemeye başladı. Suya baktıkça hatırlıyordu yeniden yaşıyordu Minho ile olan zamanlarını, birlikte yaptıklarını, bozuk musluk yüzünden ıslanışlarını... Neden her yerde Minho olmak zorundaydı neden Kibum lanet olasıca bir musluğa bakarken onu düşünüp üzülmek zorundaydı. Gözlerinden yeniden yaşlar boşalmaya başlayınca üzerinden kalan son parça kıyafetlerden de kurtulup küvetin içine girdi Kibum su o kadar sıcaktı ki buhar çıkıyordu her yanından, içine girer girmez süt beyezı teni kıpkırmızı kesilmişti. Düştüğü için bacağında oluşan derin yara sıcak suyun içinde daha da derinleşmişti öyle ki acısından bacağı kasılıyordu. Ama tüm bunları hissetmiyordu Kibum vücudunun yandığını hissetmiyordu kalbinin alevi dışında teninde yanan canını yakan tek bir yer vardı. Sağ elinin üstü, işaret parmağı ile baş parmağın birleştiği o yer yanıyordu. Minho'nun yakasına yapıştığı zaman onun gözyaşlarının yanaklarından süzülüp teniyle buluştuğu yer. O zamanda yanmıştı orası o yüzden hemen ellerini geri çekmişti. Anı yeniden yeniden yaşayıp daha da şiddetle ağlamaya başladı. Küvet çoktan dolmuş dışarı taşıyordu. Diğer eliyle sağ elinin üzerini sertçe ovuşturmaya başladı o his gitsin istiyordu Minho'nun gözyaşı silinsin. Banyo lifine uzanıp üzerine gereğinden fazla duş jeli döktü ve elinin üzerini ovuşturmaya devam etti. Çıkmıyordu hala oradaydı ne kadar ovalarsa ovalasın çıkmıyordu Minho çünkü Minho elinin üzerinde bir su damlası değildi aklındaydı Minho aklının her yerinde kalbindeydi Minho kalbinin her yerinde. Kalbinde çok boş yer vardı Kibum'un çünkü seveceği insanlar çıkmamıştı karşısına yüzlerini hatırlamasa da anne-babasını seviyordu ve onunla ilgili her detayı hatırlayacak kadar seviyordu ağabeyini sonra Minho gelmişti ne kadar boş alan varsa doldurmuştu yalnızca gülümseyerek o yüzden büyük sevmişti Kibum bir insanın sevebileceği kapasiteden daha çok e bu kadar büyük sevginin acısıda büyük oluyordu. Daha büyük çukurlar oluşuyordu ruhunda, kalbinde... Kızıp lifi banyoda bir yere fırlattı dizlerini göğsüne kadar çekip yüzünü onlara bastırdı ve ağlayarak acısını biraz olsun dindirmeyi umdu yine sesi çıkmıyordu.

Minho da Kibum'dan pek farklı sayılmazdı göğsüne bastırdığı fotoğrafla duvara dayalı bir şekilde karanlığın içinde oturmaya devam ediyordu. Biraz sonra uyuştuğu için ayakta durmasını bile engelleyen ayaklarına rağmen kalkıp odaya geçti ışığı açar açmaz gördüğü yarım kalmış manzara yüzünden içini öfke kapladı. Hırsla Kibum ile yemek için hazırladığı masaya yönelip üzerinde ne var ne yoksa alaşağı etti. Bu da yetmemişti oyun oynarken yerde oturdukları minderleri tüyleri odanın her yerine dağılıncaya kadar önüne gelen şeye vurdu oyun konsollarından birini tuttuğu gibi duvara fırlattı. Gücü tükenmişti olduğu yere çöküp kesik kesik nefesler aldı göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Tüylerin arasında kapının yanında yerde duran şeye takıldı gözü kendisine ait olmadığına emindi. Ayağa kalmadan bir nevi emekleyerek o şeye ulaştığında onun ne olduğunu anladı ve tabi kime ait olduğunu. Siyah çantayı açıp tek tek içindeki fırçaları elledi Kibum'un resim yaparken kullandığı gün boyu elleriyle en çok dokunduğu şeye. Gözleri doldu elini göğsüne koyup usulca ağlamaya başladı. Bundan daha çok kaybedemezdi şimdi sıra adam gibi acı çekme faslındaydı.

9 gün 7 saat 23 dakika 18 saniye.... Bu kadar zamandır acı vardı Kibum'unda Minho'nun da yüreğinde. Ama onların geçen zamandan haberi yoktu çünkü her saniye ruhunda bir kaplumbağa barındırıyordu. Bir kez olsun görmediler birbirlerini, sesini duymadılar, hiç haber almadılar. Minho yalnızca birgün okula gitmişti geçen süre içerisinde amacı derse girmek değildi. Kibum'un gelmeyeceğini biliyordu ama gözleriyle görüp kalbinide buna inandırması gerekiyordu. Elinde Kibum'un ondan koşarak uzaklaşırken unuttuğu resim çantasıyla önce Kibum'un okuldayken her zaman çalıştığı atölyeyi gözetledi. Kibum'dan bir iz yoktu. İşte oluyor dedi kendi kendine umudum kırılıyor. Kafeteryaya gitti Kibum'un ikinci resmini çektiği ve daha çok resmini çekmek istediğine karar verdiği masaya oturdu bir süre. Kibum'un ateşi yüzünden bayıldığı ve Minho'nun onun tenine ilk kez dokunduğu yüzüne yakından baktığı, kollarıyla sardığı içecek makinasının önünde bir süre dikeldi sonra içine birkaç bozukluk atıp her zaman Kibum ve kendisi için aldığı sütlerden yalnızca bir tane almak için tuşa bastı. Bir taneydi çünkü biliyordu Minho artık süt içemeyecekti.

Kamera LensiWhere stories live. Discover now