Süt Mecburiyeti

432 49 16
                                    

Kibum'un söylediği cümleden sonra afalladı Minho duvara toslamış gibi oldu, yer yarılsa da içine girsem şu an diye düşündü utandı çünkü çok utandı hemde. Yanakları kızardı utancından önce ateşe değmiş gibi çekti elini Kibum'un omuzundan sonra hızla eğdi başını yere söyleyecek bir şey arıyordu aklında durumu toparlayacak ama o an aklı bile yoktu. Öksürdü, boğazını temizledi bakışlarını Kibum'un ayaklarına sabitlemişti. Bir şey söyle diye emirler veriyordu kendine ama yapamıyordu. Sonra baktığı o ayaklarına kendine doğru adım attığını görünce başını kaldırmadan baktı kocaman gözleriyle Kibum'a önce küçücük öksürdü Kibum sonra ağzının içinde bir şeyler geveledi.

"Bnimlgelmkistrmisn?" Ne dediği anlayamamıştı Minho bu kez merakla başına kaldırıp baktı gözlerine, utanıp kızarma sırası Kibum'daydı hatta o da gözlerini Minho'nun ayaklarına sabitlemişti.

"Huh? Ne dedin?" diye sordu Minho çünkü Kibum'un ağzından çıkan her kelimeyi duymak istiyordu. Derin bir nefes verip duruşunu dikleştirdi Kibum sonra yeniden sordu bu kez daha anlaşılır bir şekilde.

"Benimle gelmek ister misin? Evime yani ama tabi istersen yoksa gelmek zorunda değilsin ben öylesine dedim sen böyle koşunca, tamam madem, neyse boşver sonra görüşürüz o zaman." dedi Kibum bir çırpıda sonra Minho'nun ne diyeceğini beklemeden başını eğip yürümeye başladı. 

Biraz önceki utangaç haalinden çabucak kurtulup duyduklarının gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu ama bu kez Kibum'un onu geride bırakıp gitmesine izin vermeyecekti hızlıca yakaladı Kibum'u bileğinden uzaklaşmasına izin vermeden yanaklarına yerleşmiş pembeliğin mahçubiyetini görünce duyduklarının gerçek olup olmadığını sormak zahmetine girmedi biliyordu çünkü Kibum'un ona yaşattığı her şey gerçekti. Gülümsedi hiç gülümsemediği gibi gülümsedi.

Minho'nun uzun parmaklarının sarmaladığı bileğine baktı Kibum, bileğinden başlayarak bir elektrik yayıldı vücuduna kalbini titreten...Yanlıştı biliyordu ama teninin üzerinde Minho'nun sıcaklığını hissetmek tuhaf bir şekilde iyi hissettirmişti çok uzak zamanlarda tanıdık olduğu bir histi bu, annesinin elini tuttuğu zamanlara ait eski bir histi. Huzurdu işte yaşıyormuş gibi hissettiriyordu. Minho'ya baktı umutla baktı hiç bakmadığı gibi baktı. Gülüyordu Minho hiç gülmediği gibi gülüyordu çünkü hiçbir gülümseyişi böyle Kibum'un içinden bir şeyler koparıp götürmemişti. 

"Ne tarafa gidiyoruz?" dedi Minho elini Kibum'un bileğinden çekip keyifle cebine koyarken. Gözlerinin içi parlamıştı mutluluktan ve gülmemek için kendini tutmuştu Minho Kibum'un şaşkınlıkla açılan gözlerini ve o pembe dudaklarını birbirine bastırdığını görünce çünkü bu cümle Kibum'a aitti birkaç ay önce daha arkadaş bile değillerken Kibum Minho'yu o yağmurlu günde evine bırakmadan önce söylemişti daha doğrusu yazmıştı. Herşeyi hatırlıyordu Minho nasıl unutabilirdi ki o Kibum'un Minho'ya ilk gelişiydi. 

Tıpkı o günkü gibi yapıp yol boyunca sessiz kaldılar yağmur ve altına sığmak zorunda oldukları bir şemsiye yoktu belki ama hissettikleri aynıydı. Minho'nun evine vardıklarından biraz daha uzun bir süre yürüdüler ve küçük bir apartmanın önünde durdular. Minho uzun bir süre mahalleye apartmana baktı aklına kazımaya çalışıyordu çünkü bunlar Kibum'un hayatının bir parçasıydı. Minho'nun o parçalardan biri olmak için çabalamasının aksine onlar Kibum'un varlığını farkında bile değillerdi.

Loş merdiven ışığında üçüncü kata çıktılar ve Kibum numarası 8 olan kapıyı açtıp içeri girdi Minho'ya eliyle içeri davet etti. Küçük adımlarla içeri girdi Minho ve Kibum'un kendisine yol göstermesini bekledi.Küçük koridordan geçip oturma odasına girdiler. Basit ama zevkli eşyalarla döşenmiş bir odaydı mini bir L koltuk karşısında siyah ve gri tonlarından oluşan bir kumaşla kaplı tek kişilik bir koltuk daha vardı. Küçük bir televizyon ve oyun konsolu ile bir erkeğin evi olduğu belli oluyordu. Mutfak oturma odasıyla bir aradaydı kapının diğer tarafında iki kişilik bir yemek masası ve yine iki kişilik aileler için uygun bir buzdolabı vardı. 

L şeklindeki koltuğa otururken etrafı incelemeye başladı Minho bir şey arıyordu gözleri: Seungbum hyungun resmini Kibum'un anne babasının resmini ya da Kibum'un küçüklüğüne ait bir resmini ama yoktu ne tekli koltuğun üstündeki kitap raflarında ne de buzdolabına yapışmış hiçbir resim yoktu. 

Kibum boğazını temizleyip biraz çekinerek sordu çünkü Minho evlerine -hayır evine- gelen ilk misafirdi. Çok fazla şey zaten Minho'yu özel yaparken bir de bu ilk misafir etiketi zincire halka gibi ekleniyordu.

"Bir şey ister misin? Açsan bir şeyler hazırlayabilirim ya da bir şeyler içmek istersen dolapta süt var." dedi Kibum sonra da dediğine pişman olmuş gibi alt dudağını ısırıp bakışlarını yere kaydırdı. Kafasını eğsede yanaklarının pembe olduğunu görebiliyordu Minho kıkırdamasına engel olamadı.

"Su alsam da olur." dedi Minho keyifle sonra da Kibum'un mutfağa gidişini izledi. Kibum mjutfağa gitmişti gitmesine de bir türlü geri gelmiyordu. Minho oturduğu yerden mutfak lavobosunun önünde durduğunu görüyordu ama ne yaptığını anlayamıyordu. Belki de bardak elini kesmişti. Çok salaksın Minho en başından süt istemeliydin diye kendine kızarak mutfağa gitti.  

"Bir sorun mu var?" dedi mutfak tarafına geçince sesini duyunca irkildi Kibum ve lavoboyu gösterip konuşmaya başladı.

"Bazen sorun çıkartıyor ve akmıyor tamir etmiştim ama yine aynı şey oldu sanırım." dedi Kibum mahçubiyetle.

"Belki sular kesilmiştir." dei Minho Kibum'un ve lavobonun biraz daha yanına gelerek  sonra Kibum hızlı adımlarla banyoya doğru gitti suyu kontrol etmek için geri döndüğünde biraz azalmış görünsede hala mahçup olduğu belli oluyordu.

"Sular yok. Sanırım süt içmek zorundasın." dedi Kibum buzdolabına yönelirken paket sütü çıkarıp bardaklara boşalttı. Sonra birlikte oturma odasına geçtiler Kibum televizyonu açıp kumandayı Minho'ya uzattı.

"İzlemek istediğin bir şey varsa açabilirsin ben pek televizyon izlemiyorum." diye açıklama yaptı.

Minho kumaydayla sıradan bir iki kanalı açtı sessizliğin huzuru içinde sütlerini içerken ekranı izliyorlardı ki koridorun sonundan tuhaf sesler duyulmaya başladı ıslığa benzer sesler. Kibum bardağını bırakıp sese doğru yürümeye başladı Minho'da onun hareketlerini takip etti. 

Ses banyodan geliyordu Kibum kapıyı açtı ve istem dışı gözlerini yumdu çünkü küvetin çeşmesi çimleri sulayan fıskiyeler gibi su kaçırıyordu. Kolunu yüzüne siper yaparak banyonun içine girdi ve musluğu kapatmayı denedi ama başaramadı. Başından beri arkasında olan Minho aynı şekilde gelip denedi ama musluk boşa dönüyordu. İkiside ıslanmıştı yağmurda şemsiyesiz kalmış gibi ıslanmışlardı.

"Vana! Vanayı kapatalım." dedi Kibum aklına gelen fikirle ve sanki yerini biliyormuş gibi ayaklandı Minho "Nerede?" diye sordu  gitmesi gereken yeri bilmediğini fark edince. 

"En alt katta giriş kapısının arkasındaki panoda diye cevapladı." Kibum Minho'yu hala suyun çıkmasını engellemeye çalışırken.

Minho acele etmenin verdiği panikle fazladan bir kat daha inmişti karanlık ve yığınlardan oluşan bir yere pano kapağı olduğunu düşündüğü kapıya benzer ilk şeyi açtı ve karşısına teknoloji ve erkek dergilerindekine benzeyen ama biraz tozlanmış görünen siyah bir motor çıktı. Motoru görür görmez nedense içinde bir acı hissetti. Bu o motor olmalıydı Seungbum hyungun geri kazanmaya çalıştığı motor. Onu ağabeyinden uzaklaştırdığı için buraya terk etmiş olmalıydı Kibum onu. Kibum,Ah Kibum'u unuttu!

Hızlıca bir kat yukarı çıkıp doğru panoyu bulup vanayı kapattı sonra doğru daireninkini kesip kesmediğini öğrenmek için yukarı çıktı. Banyodan içeri girdiğinde Kibum'u rahat bir nefes verirken gördü başarılı olmuştu. Kibum tüm ıslaklığıyla orada öylece dururken Minho'ya bakıp gülümsemesini sağlayacak bir şey söyledi.

"Sular gelmiş ama yine de süt içmek zorundasın."

Kamera LensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin