Hayal Ettiğim Gibi

425 44 18
                                    

Anın gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu tam olarak kestiremiyordu Minho. Ellerinin arasındaki Kibum'u daha mı sıkı sarsa yoksa tutuşunu gevşetse miydi bilmiyordu. Sonunda mutlu mu olacaktı yoksa acıdan halüsinasyon mu görüyordu bilmiyordu. Öyle ne kadar durduklarını da bilmiyordu ancak Kibum bir anda geri çekilip her zamankinden farklı bir ifade ile yüzüne bakınca hayal olmadığına emin oldu çünkü hiçbir hayalinde Kibum'un bu kadar güzel bakabileceğini düşünmemişti.

Ne yapması ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu Kibum ellerini boynundan çekmiş olmasına rağmen onun kolları sanki hala Kibum'a sarılıyormuş gibi havada kalmıştı.
Kibum bakışlarını Minho'dan çekip buraya gelme sebebi olan resim çantasını almak için odanın girişine doğru ilerledi. Aslında gelme sebebi çanta falan değildi sebebi Minho'yu seviyor olmasıydı çanta sadece adım atmasını sağlayan bir yardımcıydı. Her geçen saniye kafası iyice karışan Minho Kibum'un yine gideceğini düşünüp hızla arkasına döndü ve düşündüğünün aksine Kibum hala orada duruyordu ve çantada ne varsa onu dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Çantayı görünce acaba içinde eksik birşey mi var onu geri almaya mı geldi diye düşündü çünkü mutlu olacağı şeyler hayal edip yine kolu kanadı kırılmış gibi hissetmek istemiyordu. Havada asılı kalmış ellerini fark edip indirdi ve Kibum'a doğru ufak bir adım attı. Ancak Kibum kucağında bir tomar kağıt ile yanından geçmiş odanın ortasına oturmuştu. Bu belirsiz duruma daha fazla dayanamayıp açıklama beklediğini belli edercesine bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Kibum!.."

Ancak cümlenin devamı gelmedi çünkü Kibum oturduğu yerden ona bakıp aynısını yapıp Minho'nun da oturması için yanını patpatladı. Sabrının sınırlarını zorlayarak da olsa yere oturdu Minho ve Kibum'un gözlerini kapatıp derin bir nefes alışını izledi.

"Bu konuşmayı yapmak benim için çok zor çünkü ne öncesinde ne de buraya koşturarak gelmeye çalışırken ne söyleyeceğimi planlama fırsatım olmadı. " dedi Kibum bir çırpıda.

"Buraya kadar koşturarak mı geldin?" diye sordu Minho aklına gelen ilk cümle buydu çünkü. Derin bir iç çekip dikleştirdiği omuzlarını düşürdü Kibum başını eğip göğsüne bastırdığı kâğıtlara bakarak yeniden konuştu.

"Sana yaşattığım onca hisse rağmen yine beni düşünüyorsun ya bencilliğime lanet ediyorum. Bana kendimi olduğumdan daha da kötü hissettiriyorsun Minho " dedi Kibum sesi hayal kırıklığına uğramış gibi çıkıyordu. Gerçekten bir nokta bile anlamıyordu Minho aralarında geçen konuşmadan bu kez Kibum'un araya girmesine izin vermeden aklından geçenleri anlatmaya başladı.

"Olduğunu düşündüğüm adam değilsin deyip ardına bile bakmadan çekip gidiyorsun, günler sonra ise buraya koşturarak geldiğini söylüyorsun bütün bunlar kafamı yeterince karıştırmışken sana kendini kötü hissettirdiğim için beni suçluyorsun öyle mi Kibum, doğru mu anlıyorum?" diye çıkıştı Minho içinde biriken öfkeyi kontrol edememişti.

"Hayır yanlış anlıyorsun, her şey yanlış hemde. Seni suçladığımı düşündüğün için yanlışsın, olduğun adam için sana kızgın olduğumu düşündüğün için yanlışsın, olanlar yüzünden bir tek senin canının yandığını düşündüğün için yanlışsın, bu zamana kadar hissettiklerinin karşılıksız olduğunu düşündüğün için yanlışsın!" diye aynı tonda cevap verdi ona Kibum nedense son cümleyi söyleyince kalbinden ruhundan büyük bir yükün kalktığını hissetti ama yinede bu his onu hırsla Minho'nun gözlerine bakmaktan alıkoymamıştı.

"Ne dedin sen?" diyebildi sadece Minho duyduklarını doğru anlamaya çalışırken.

"Bu konuşmanın daha yumuşak hisler içermesi gerekiyordu öfke değil hiç böyle hayal etmemiştim." deyip yanaklarını şişirdi Kibum bakışlarını da Minho'dan çekmiş gözü odada bir yere dalmıştı.

Kamera LensiWhere stories live. Discover now