Ölü Doğan Cümleler vs. Geride Kalan İnsanlar

357 43 19
                                    

Zaman geçiyordu ve Kibum hala Minho'nun kolları arasındaydı. Önce ağlayışının şiddeti sonra kontrolsüzce devam eden hıçkırıkları azaldı. Ne Minho ne de Kibum olduğu yerden bir milim hareket etmiyordu. Kolları uyuşmuştu, sırtlarındaki kaslar gerilmişti, soğuk hava ikisini de iliklerne kadar dondurmuştu ama umurlarında değildi. Öyle olmalıydı zaten birbirlerini saatlerce sarmalıydılar, sarmalıydılar ki Kibum'un donmuş kalbi çözünsün sarmalıydılar ki Minho'nun içindeki onu kavuran ateş bendini aşıp sebebine ulaşsın, sarmalıydılar ki aralarında bir şey başlasın. Ama olmadı Kibum kollarını geri çekti Minho'dan, boynundan..elinin tersiyle sildi yanaklarında kalan yaşları, başını yere eğdi sonra olabildiğince küçüldü kabanının içinde. Minho durdu, bekledi ve her zamanki gibi Kibum'u seyretti o eğdikçe başını yere, sakladıkça kendini Minho'dan, dünyadan Minho'nun kalbi sıkışıyordu, Minho'nun kalbi daralıyordu, tüm gücüyle sıkıştırıyordu bir el göğsünü kalbi boğazına kadar geliyordu ama dışarı çıkamıyordu, dışarı çıkamıyordu çünkü Mİnho'nun boğazı söyleyemedikleriyle doluydu o kadar çok ölü doğmuş "Seni Seviyorum" cümlesi biriktirmişti ki dili yaşayan cümleler kuramıyordu. Ağzını açmıştı ki Kibum başını kaldırıp konuşmaya başladı bir ceset daha sürüklendi boğazından aşağı...

"Güneşe çıktığın zaman, üzerinde parlayan ışık olacaklar, çevrende gölge olacaklar. Rüzgar estiğinde eğer sana bir şey fısıldıyormuş gibi hissedersen kulak ver sana "Seni Seviyorum" diyecekler." dedi Kibum ağlamaktan pürüzlü hale gelmiş fısıltı gibi çıkan sesiyle. Çok ağladığı için nemli kalan gözlerini kocaman açmış Minho'nun suratına, ne dediğini anlamadığını belli eden kaşlarına bakıyordu, silmekten kızarmış burnunu çekip yine başını eğdi. 

'Seungbum hyung, benim annemle babamı özlediğimi anladığı zaman bana böyle derdi. Sırf daha iyi hissetmem için, beni avutmak için.' diye açıkladı kendisini. Sessiz bir nefes verdi Minho ve kendini bir şey söylemek zorundaymış gibi hissetti.

'D-doğru, eminim, eminim seni her zaman izliyorlardır.Tıpkı gölgen gibi' diyebildi sadece kekeleyerek. Kibum başını kaldırdı önce gökyüzüne bakmak için ama güneş görünmüyordu, sis ve bulutlar tüm günün sanki akşam üzeriymiş gibi görünmesini sağlıyordu sonra yavaşça gözlerini kapadı Kibum rüzgarı dinlemek için ama rüzgar esmiyordu sonra gözlerini açıp yere doğru baktı gölgesini görebilmek için ama yoktu. Bankın gölgesi vardı yanında oturan Minho'nun gölgesi vardı ama Kibum'un ki yoktu. Yoktu çünkü arkasındaki ağacın gölgesi onunkini kapatıyordu. Her hareketini izlemiş ne yaptığını anlamıştı Minho, Kibum'la birlikte bakışlarını yere çevirdiğinde gördüğü şey daha doğrusu göremediği şey canını sıkmıştı bu kez diyecek bir şey bulamadı.

'Tıpkı gölgem gibi' diye yeniden konuşmaya başladı Kibum, Minho'nun kendisine söylediği cümleyi kullanarak ikisi de hala yere bakıyordu. ' Tıpkı gölgem gibi bende yok olsam keşke... Her gece yok olmayı diliyerek, ölümü bekleyerek, sabah uyanmamış olmak üzere uyuyorum ama uyanıyorum. En zoru da ne biliyor musun? Geride kalan olmak. Gitmek kolay, yok olmak, kaybolmak, son bulmak kolay asıl zor olan bunlarla yüzleşmek zorunda kalmak gidenin ardında bıraktığı boşlukla yaşamak, yaşamaya çalışmak ve asla o boşluğu dolduramayacağını fark etmek her defasında.' dedi Minho'nun Kibum'dan bu zamana kadar sessinde duymadığı bir soğuklukla ve ayağa kalkıp yürümeye başladı, banktan, Minho'dan uzaklaşmaya.

Minho hala yere bakıyordu gölgesinin yanındaki boşluğa... O an fark etti ki Kibum'un boşluğu hayatındaki en dehşet verici şeydi. Başa çıkamayacağı, mücadele edemeyeceği, aklını kaybettirecek şeydi dünyada kötü ne varsa hepsi  o şeydi. Korkuya açtığı gözlerini önce bankta Kibum'un olması gereken yerdeki boşluğa sonra etrafına çevirdi ve koşmaya başladı geride kalan olmamak için. Daha önce hiç koşmadığı gibi koşuyordu etrafını, insanları hatta gittiği yolu hiçbir şeyi göremiyordu. Korkuyordu, ödü kopuyordu Minho'nun ve patlayacakmış gibi atan kalbini sakinleştiremiyordu. 

Biraz sonra adımları yalpalayan sarı saçlı o çocuğu gördü. Rahat bir nefes verip koşmaya devam etti taki boşuğundan korktuğu o sarı saçlının önüne geçeseye kadar koştu. Kibum'un önüne geçtiğinde ellerini onun omuzlarına koyup delice atan kalbinin sakinleşmesini ve nefesinin düzenlenmesini bekledi bir süre. Kibum merak ve korku içinde ona bakıyordu. Aldığı nefesin şiddeti azalırken ciğerlerinde Minho bir an olsun ayırmadı gözlerini Kibum'un gözlerinden, uzun kirpiklerinden. Konuşabilecek duruma geldiğinde elleri hala omuzlarındayken derin nefesler eşlinde anlattı kendini...

'Beni geride bırakamazsın! Beni o boşlukla başa çıkmak zorunda bırakamazsın!' tek elini Kibum'un omuzundan çekip göğsüne koydu çünkü kalbi ağrıyordu. Gözlerinde birikmiş yaşları tutmayı başarmıştı ama sesinin titremesine engel olamadı. ' Bunu bana yapamazsın!' dedi bir çırpıda son kalan gücüyle. 

Şaşkınlıkla neler olduğunu anlamaya çalıştı Kibum, yaşlarla dolmuş parıldayan gözlerine bakıp Minho'nun konuştu küçücük.

'Sadece eve gidiyordum.'

Kamera LensiWhere stories live. Discover now