Aşktı Bu

184 22 46
                                    

Uykusuzluk.

Belki de değil. Doğru, Minho uyuyamıyordu. Ama sadece bu gece için geçerli... ya da Kibum dönene kadar. Hissettiği hayal kırıklığıydı bir sağa bir sola dönmesine sebep olan sadece Kibum'u değil ikisini de içeren bir hayal kırıklığıydı derin bir uykuda olmasını engelleyen.

Bir kez daha tekmeledi üzerindeki ince battaniyeyi Minho, içinin kalabalığından üzerindeki herşey fazla geliyordu. Göz ucuyla baş ucundaki saate bir kere daha baktı; 02.39... üç dakika geçmiş görünüyordu ancak Minho o üç dakikanın Plüton zamanına göre olduğuna yemin edebilirdi. Yüksek sesle inleyip çarşafı yumrukladı. İki saattir uyumaya çalışıyordu ancak geçirdiği iki saatte içim geçmiş diyebileceği tek bir an bile olmamıştı. Aslına bakarsanız dün gece Kibum'un yanından döndüğünden beri uyumaya çalışıyordu ancak zihni uyanık kalmak konusunda ısrarcıydı. Eve geldiği gibi kendini yatağa atmış zaten doğmak üzere olan güneş üzerine doğmuştu. Tuvalete gitmek ve su içmek dışında yataktan ayrılmamış tarih dışında tek değişen şey kıyafetleri olmuştu. Çok saçmaydı. Neden uyuyamadığına hala anlam veremeyerek bir kez daha denemeye karar verdi. Derin bir nefes alıp yatakta normalde yattığı gibi pozisyon aldı, sükunet içinde uykuya dalacağına inanarak zihnini boş beyaz bir görüntü halinde tutmaya çalıştı ve gözlerini sıkıca kapattı. 

İşe yarıyor gibi görünüyordu. Uyku evrelerinden ilkine giriş yapmak üzereyken, odada bir hareketlilik varmış gibi hissetti. Uykuya geçişinin hayal gücü üzerindeki etkisi yüzünden miydi emin değildi. Ancak yatağın  Kibum'un uyuduğu taraftında ağırlık hissettiği zaman gözleri açıldı. Başını çevirmeye fırsat dahi bulamadan loş ışıklı odada, üzerinde tüm görüşünü kapatan Minho'nun oldukça tanıdık olduğu birşey vardı. Görme engelli olsa bile soluduğu benzersiz kokudan onu tanıyabilirdi.
Meyve gibi kokuyordu çilek? belki, mango? Minho gerçekten bunlar arasındaki farkı söyleyemezdi.

"Kibum?" emin olmak için yine de seslendi Minho. Ona ulaşmak için doğrulmaya çalışırken gölgemsi varlığını üzerinde hissetti. Elini kaldırıp yüzüne dokunmaya çalıştı gölgenin kaybolmayacağına rüya olmadığına kendini inandırmak için.

Eli tenine dokunduğu zaman, soğuk ve ıslaktı, Minho dokunduğu yerlerde kısa zaman önce gözyaşı olduğunu anlamıştı, aniden paniğe kapıldı aynı anda hem daha dik oturmaya çalışıyor hemde Kibum'un kucaklamaya çalışıyordu. 

"Kibum..." dedi öncekinden daha endişeli bir şekilde Minho yatak başlığına yaslandı Kibum'a sarılarak bir yandan da sırtını sıvazlıyordu. Kibum'un ellerini beline doladığını hissetti bir yandan da yüzünü tişörtüne sürtüyor başı için rahat bir pozisyon arıyordu.
"Konuş benimle birtanem, lütfen." 

Minho ilk olarak Kibum'un tişörtünün arkasına sıkıca tutunduğunu hissetti göremiyordu ama yumruk yaptığı elinin eklem yerlerinin beyazlaştığına yemin edebilirdi. Ardından Kibum'un  sessizliğinin yerini boğuk çıksa da kelimelere bıraktığı duyuldu. "Öz- Özür dilerim, Minho, Çok..çok üzgünüm..."

"Sorun değil, anlıyorum" dedi Minho iç çekerek, başını saçlarını öptü Kibum'un defalarca güven vermeye çalışarak.  "Özür dileme... yapmana gerek yok, Bummie."

Kesik kesik hıçkırdı Minho'un tişörtüne, aynı zamanda  ne kadar olusa olsun Minho'nun sıcaklığından almaya çalışıyordu mırıldarken. "Ama... Seni öylece bıraktım ve gitmene izin verdim. Bütün çağrılarını mesajlarını görmezden geldim beni arayacağını biliyordum. Ben-"

"Kibum, sorun değil. Geri döndün, benim için önemli olan bu." Minho gözyaşlarını silmeyi diliyordu Kibum'un ama biliyordu ki yapamazdı bu yüzden erkek arkadaşını rahatlatmaya yetmesini umarak daha sıkı sardı kollarını. 

Kamera LensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin