Seni Sonra Gözetlerim

550 54 11
                                    

Sonbaharın bahar etkisi giderek kaybolmuş son hüküm sürmeye başlamıştı. Hava hergün biraz daha erken kararıyordu, aniden bastıran yağmurla sağa sola kaçışan insan manzaraları azalmış, insanlar şemsiye taşımaya başlamıştı. Daha kalın kıyafetlerin, sıcak içeceklerin olduğu ve doktorların fazla mesai yaptığı mevsim geliyordu. Zaman geçiyordu yani, hemde öyle şarkı ya da filmlerde denildiği gibi her şeyin ilacı olarak değil, kendi bildiği gibi geçiyordu. 

Kibum'a göre bu evrenin olağan bir döndüsüydü. Aslında mevsimleri değişmesini artık pek umursamıyordu gerçi artık pek çok şeyi umursamıyordu ama içinde bir yerlerde kötü hissetmesini sağlayan bir his vardı. Bu hissin neden kaynaklandığını bilmek sinirini bozsada diğer şeylere yaptığı gibi bu hissi de umursamaya karar verdi Kibum. Kış gelsin istemiyordu çünkü onu özleyecekti. Onu ve onunla olmasını sağlayan o yeri. Kabullenmek istemesede üniversite yolundaki ağaçların arasındaki o sakin bankta oturmayı ve sincapla boş boş bakışmayı özleyecekti hem son zamanlarda sincap daha çok yanına sokuluyordu acaba sincaplar kış uykusuna yatar mıydı? Herneyse sonuç olarak Kibum orasının ve sincabın bakışlarının ona hissetirdiklerini özleyecekti. O yüzden yağmur yağmamışsa ve bank kuruysa zamanını orada geçiriyordu. Hatta bazen orada resim bile çiziyordu. Basit hatta rahatsız bir bank ve de bir sincap insana nasıl böyle hissettirebilirdi ki, sanki kendine aitmiş gibi yok hayır sanki Kibum oraya aitmiş gibiydi.

Yine bankın kuru olduğu günlerdendi ve Kibum'un yapacak hiçbri şeyi yoktu. O yüzden zamanını geçirmek için banka gitmeye karar vermişti ama banka geldiğinde gördüğü manzara ona tuhaf hissettirmişti. Koyu saç renkli ve kendinden daha uzun boylu bir adam bankına küçük bir süt şişesi bırakıyordu. Kızgınlık? Kamuya ait bir yeri kullanan birine nasıl kızabilirdi ki. Rahatsızlık? Aslında tam olarak  rahatsızlık duymuş sayılmazdı. Şaşkınlık? Belki biraz, kim sincapla aynı gözlere sahip olabilirdi ki! Tanıdık? Olabilirdi bu çocuğu daha önce bir yerde gördüğüne adı gibi emindi çünkü Kibum. Onu bu hangi duyguyu yaşadığını bulma çabasından karşısıdaki uzun boylu çocuğun sanki yanlış bir şey yaparken yakalanmış gibi olan ifadesi ve sanki yerin derinliklerinden geliyormuş gibi olan sesi kurtarmıştı.

Tanıdık biriymişde sanki el sallayacakmış gibi elini kaldırmış sonra iyi bir fikir değilmiş gibi aşağı indirmişti ama hala elinin nerede durması gerektiğini bilmiyormuş gibi görünüyordu. Yakalanmış ifadesi kaybolmuş yerini renklerinden emin olunamayacak kadar uçuk olan pembe yanakların görüntüsü almıştı.

'Gelmişsin! Yani tabi ki gelebilirsin bu senin bankın yani demek istediğim burası halka açık öyle değil mi? Ne saçmalıyorum ben böyle eminim şu an tuhaf olduğumu düşünüyorsundur. Baştan alabilir miyiz, yeniden gelsen olur mu ya da bu anı yaşanmadı sayalım mı?'

Umut dolu gözlerle Kibum'a bakıyordu çocuk ve yanaklarında açıkça pembenin tonu seçiliyordu. Kibum'un kımıldamadığını görünce derin bir nefes verdi ve biraz önce banka bıraktığı küçük süt şişesini yeniden eline alıp Kibum'a doğru bir adım attı ve şişeyi uzattı.

'Senin olabilir yani istersen ama tabi ben senin olmasını istiyorum.'

Kibum ilk kez o an karşısındaki adamın gözlerinin tam içine baktı. Gözleri sadece sincabınkilere benzemiyordu aynı zamanda sincap gibi de hissettiriyordu ama bu çok, çok daha sıcak bir histi ve Kibum ayak parmaklarından yukarı doğru çıkıp bütün vücuduna yayılan bir karıncalanma hissetti. Ve o hissin verdiği geçici bilinçsizlikle istem dışı olarak kendine uzatılan şişeyi aldı. Karşısındaki çocuk neşeyle gülümseyip birkaç adım daha attı ama bu kez uzaklaşmak için. Sonra Kibum'un umursamasını sağlayacak bir şey söyledi.

'Seni sonra gözetlerim.'

Sonrası meraktı Kibum için çünkü çocuğun yanakları pembe tonlarının renk kartelasına dönmüş ve adımları hızlı yürümekle koşmak arasında gidip gelen bir şekilde uzaklaşmaya başlamıştı.

Banktaki yerini alıp elindeki küçük şişeye sabitledi bakışlarını Kibum. Acaba bir kaç hafta önce bankta uyanınca bulduğu süt şişesini de aynı çocuk bırakmış olabilir miydi?

Banktan yeterince uzaklaştığını bilsede koşmaya devam etti Minho çünkü yüzünün böyle sıcak hissetmesinin sebebinin uzun süre koşmuş olmak olduğuna kendini ancak böyle ikna edebilirdi o yüzden eve varıncaya kadar durmadan koştu. Kimi kandırıyordu ki daha önce hiç böyle utandığını hatırlamıyordu. Neremle düşünüyordum o zaman acaba diye kendi kendine kızdı, yatağına uzanmış nefesinin düzelmesini beklerken. 

Daha dikkatli olmalıydım şimdi benim etrafa süt şişeleri bırakan tuhaf biri olduğumu düşünecek. Ayrıca banka yaptığım o muamele neydi öyle oldu olacak gidip belediyeden belgesini alsaydım kamunundur diye. Senin kim olduğundan haberi olmayan birine 'gelmişsin' denir mi? Eminim şuan benim bir sapık olduğumu düşünüyordur. Hatta düşünmüyordur çünkü ben öyle bir ihtimalin olmasına izin vermedim seni sonra gözetlerim nasıl bir cümledir, 'sonra görüşürüz' olmalıydı doğrusu ahh gerçekten aklım beni o an terk ettiği için dudaklarımdan dökülen her kelime istemeden oldu işte. Tanrım bu onunla ilk konuşamdı ve ben berbat ettim hayal ettiğim gibi olmasını isterdim aynada daha önce defalarca prova yaptığım gibi. Ama ona seni gözetlerim deyince yüzü hiç değişmedi öyle değil mi? Bir insan nasıl bu kadar düz bir ifadeye sahip olabilir. Aslına buna şaşmamak lazım haftalardır gördüğüm yerde fotoğrafını çekiyorum ama bir tane bile farklı yüz ifadesi yok gülümsemeyi geçtim bir kaş çatması bile yok. İçin niye bu kadar soğuk Kibum? diye düşünceleriyle boğuşuyordu Minho. 

Tabiki haftalardır Kibum'un sadece fotoğrafını çekmiyordu onun hakkında daha fazla şey öğrenmek için her türlü çabayıda harcamıştı. Mesela artık giriş kapısının önünde öylece beklemiyordu çünkü Kibum'un güzel sanatlarda okuduğunu öğrenmişti. Ana binada öğrenci isimlerinin karınca duası kadar yazıldığı panonun önünde saatler hatta günler harcamıştı. Listede adı geçen tüm Kibum'ları not etmiş sonra Kibum'un görüntüsüne en çok uyandan en az uyana doğru soy isimleri derecelendirmiş sıralama yapmıştı. Kibum ismi Kore'de neden bu kadar çok kullanılıyordu ki! Lee Kibum, Park Kibum, Min Kibum, Kim Kibum, Choi Kibum... Aslında Minho Kibum'un bir Choi olmasını çok isterdi ama Kibum kesinlikle Choi gibi görünmüyordu çünkü Minho'nun tanıdığı ya da bildiği bütün Choi'ler daha esmer tenli olurlardı ama Kibum o kadar beyazdı ki güneş ışıkları bu yüzden üzerinde parlıyordu. Yaptığı derecelendirmeye göre önce sosyal medyadan sonra sosyal çevreden yardım alarak eleme yöntemiyle Kibum'a yani okuduğu bölüme ulaşmıştı. Minho Kibum için her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyordu ama nereden başlıyacağını bilmiyordu. Kendini Kibum'a fark ettiricem diye daha bakımlı olmaya başladığı için insanların özellikle kızların ona daha fazla baktığını hissediyordu. Kibum'un olduğu yerlerde olmaya çalışıyordu bir şekilde ona yakın durmak istiyordu ama adım atamıyordu işte. Belki de bu evrenin umutsuz aşık Minho'ya bir yardımıydı ve bundan sonra herşey daha güzel olacaktı. 

Eve döndüğünde düşünce boşluğundaydı Kibum daha önce hiçbir şeyi merak etmediği kadar o tuhaf çocuğu merak ediyor ve belki yeniden görürüm diye düşünüyordu. Ama Kibum kontrollü biriydi hislerini ve düşüncelerinin ruhunun yedi kat derininde zincire vurabilir hapsedebilirdi, öyle de yaptı. Hayatın kotrolünü kaybettiği zamanlarda kendini toparlamak için kontrolsüzce gelişmesine izin verdiği tek şeyi yapmaya başladı çalışma masasının loş ışığı altında. Resim çiziyordu aslında kalemin kağıt üzerinde istediğini yapmasına izin veriyordu demek daha doğru olur çünkü eğer çizdiklerinin farkında olsaydı asla bugünkü tuhaf adamı defalarca çizmezdi.

Kamera LensiWhere stories live. Discover now