En Azından

824 65 19
                                    

Fotoğraf basitçe çekilmişe benziyordu ama yakaladığı an basitliğin kıyısından bile geçmiyordu. Yaprakları yeşil kalmak ve solmak arasında olan ağaçlar ve eski tahta bir bank üzerinde oturan bir adam...Ağaçların sıklığından olsa gerek olduğu yer biraz karanlık ama yapraklardan kurtulmayı başaran güneş ışıkları bankta oturan kişiyi aydınlatıyor. Kabarık ve dağınık saçları biraz gölgelesede güneş yüzünde, belirgin elmacık kemiklerinde  parıldıyor. Sabit bir ifade var yüzünde öyle ki ifade olarak bile adlandırılamayabilir. Ağaçlar gibi yeşil kalmak ve solmak arasında sanki ama yine de büyüleyici,nefes kesici,çok etkileyici... Görüntüden etkilenmiş olacak ki banktan birkaç adım ötede bir sincap burnunun altında birleştirdiği küçük elleriyle karşısındaki kişiye bakıyor ve bakışlarında hayranlık olduğunu sadece fotoğrafa bakarak bile söylemek mümkün...

Yüzünü ekrandan uzaklaştırıp orijinal pozisyonuna döndü neden olduğuna anlam veremiyordu ama kalbi her seferinde bir öncekinden daha hızlı çarpıyordu göğsüne bakışları hala ekrandayken elini kalbine götürdü sanki daha öncesinde varlığını hissetmiyormuş gibi sanki önceden bir kalbi yokmuş gibi elini göğsünde yavaşça gezdirdi. Daha önce bir şey için bu kadar heyecanlandığını hatırlamıyordu. Fotoğrafı kendinin çekmiş olmasını dilerdi kendi gözleriyle bu güzelliği görebilmek... Bir dakika eğer fotoğrafı o çekmediyse nasıl hafıza kartında böyle bir görüntü olabilir. Hızlıca fotoğraf bilgilerine baktı çekim tarihinin bugüne ait olduğunu görünce her şey netleşti muhtemelen o çocuk neydi adı hıh Daeyeol'a kamerasını verdiği sırada çekilmiş bir fotoğraftı. Sebebini bilmiyordu ama keyfi yerie gelmişti. Karnında garip bir uyuşma hissetti son kez fotoğrafa bakarken, ramen bozulmuş sanırım diye düşündü  çünkü karındaki kelebeklerin nasıl hissettirdiğini bilmiyordu.

Ertesi gün ve hatta sonraki birkaç gün aynı saatte fotoğraftaki güzelliği çıplak gözle görebilme umuduyla bankı gözettledi. Hatta tüm okulu dikkatle açtığı kocaman gözleriyle inceledi. Ama hiçbir yüz o fotoğraftakine benzemiyordu. Bir hafta sonra umudunu kaybetmiş fotoğrafta görünenin bir insan değil de bir melek olduğuna onu hiçbir yerde bulumamasının nedeninin bu olduğuna kendisini inandırmıştı. 

Onu ikinci görüşü sonuç panosunun önünde olmuştu. İlk sınavlar bitmişti ve Minho'da sonucunu öğrenmek için giriş kapısının yanındaki panoya ilerliyordu. Omuzlarındaki çantasını düzeltip başını kaldırdığında gördüğü şey yüzünden hareket edemedi. Çünkü birkaç metre ötesindeki kişi oydu. Çıkık elmacık kemikleri ve o şekilli küçük burnu nerde görse tanırdı ama tabiki bunun sebebi her gece yatmadan önce fotoğrafa saatlerce bakıyor olması değildi. Olduğu yerde kalmıştı öyle ki nefes almayı bile unutmuştu. Melek olduğunu düşündüğü kişi elini pano üzerinde gezdirdi muhtemelen kendi adını arıyordu bir süre panoya baktıktan sonra oradan uzaklaşmaya başladı. O uzaklaşırken Minho gittiğini fark edip  kendine geldi ve hızlı adımlarla peşinden gitti ama onu bulamadı. Koridor kalabalık bile değildi ama ondan en ufak bir iz yoktu. Minho hayal kırıklığı içinde saçlarını karıştırıp derin bir nefes verdi. Bu kadar kısa sürede ortadan kaybolması çok garipti. Kendi sonuçlarını öğrenmek için panoya geri dönerken düşünüyordu 'melekler sınav sonuçlarıyla ilgilenmez öyle değil mi?'. Kendi sonuçlarını öğrendikten sonra az önce gördüğü adamın baktığı sayfada elini gezdirdi ve küçücük bir sesle mırıldandı.

'En azından bu yüz isimden biri sana ait.'

Kamera LensiWhere stories live. Discover now