Bana Daha Çok Yakışıyor

479 45 16
                                    

Evindeydi Minho, Kibum'un yanından döneli saatler olmuştu ama o hala Kibum'la olmaya devam ediyordu. Evindeki küçük çalışma odasında yine bilgisayarının başındaydı. Eskiden kırık beyaz rengiyle bayalı olan çalışma masasının karşısındaki duvar artık büyüklü küçüklü onlarca belki yüzlerce Kibum fotoğrafı arasından zorlukla seçiliyordu. Masanın üzerindeki takvime uzanıp koyu mavi kalemiyle bugünün tarihini işaretledi. Altınada özenli bir el yazısı ile not düştü.

"Bana ilk kez evini açtın! Kalbini de açman için daha çok çalışacağım! "

Gülümseyerek takvime baktı 2015'in hiç bu kadar güzel günleri içereceğini düşünmezdi. Yılbaşından beri Tanrı'ya şükürler olsun ki not düşecek anıları oluyordu. 2014'e ait takvimide saklıyordu çekmecenin içerisinde. 2014'ün son aylarında değişmişti hayatı ne yazık ki 2014 takvimi 2015 kadar notla dolu değildi ama her şeyin başlangıcıydı, özeldi çok güzeldi ayrıca arada bir çekmeceden çıkarıp neredeyse ezbere bildiği tarihleri yeniden görmek ve yazdığı notları yeniden okumak Minho'ya ne kadar ilerlediğini, ne kadar yol kat ettiğini gösteriyordu.

Dışarıdan biri Minho'yu, evini, odasında duvara asılı fotoğrafları, notlarla dol olan takvim yapraklarını görse korkardı yani Minho'yu korkunç biri olarak görürdü. Aa tabi birde el koyduğu fular ve sırf üç gün üzerinde uyudu diye evden söküp getirdiği yastık kılıfı var. Yani akıl sağlığı yerinde olan ve mantıklı düşünebilme yeteneğine sahip olan herkes takıntılı biri olduğu konusunda fikir birliğine varırdı. Muhtemelen sapık damgası yer belkide yapacağı sonraki hamlelerden haberdar olmadıkları için Minho'yu bir yere kapatırlardı. Ama bütün bunları düşünen insanların gözlerinden kaçırdığı bir ayrıntı vardı. Minho aşıktı. Üstelik bunu kabullenmek artık canını yakmıyordu, yanlış gelmiyordu, utanmasına sebep olmuyordu. 

Eve dönerken aktardan aldığı sakura yapraklarından yaptığı çaydan bir yudum daha aldı. Takvimi masadaki yerine bırakıp ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Her baktığında midesini uyuşturan duvara son kez bakıp  ışığı kapattı ve uyumak üzere odasına gitti.

Yatağında rahatlamaya çalışırken çocukluğundan beri alışkanlık haline gelen gün içinde ne yaptığını düşünme seansınada başlamıştı. Kibum hayatına girdiğinden beri bu seans gün içinde ne yaptığını değil Kibum'la birlikte ne yaptığını düşünme seansına dönüşmüştü ama konumuz bu değildi. 

Kibum bugün onunla hayatının en uzun ve zorlu konuşmasını yapmıştı. Anne - babasından ağabeyinden geçmişinden bahsetmişti. Ağlamıştı, çok ağlamıştı bu Minho'nun Kibum'u ağlarken ilk görüşü değildi ama ilkinden çok daha farklıydı. O zaman hiçbir şey yapamamıştı Minho olduğu yerde kalmıştı, pişman olmuştu hareket edemediler diye ayaklarına kızmıştı. Kollarıyla Kibum'u sarıp her şey geçecek demek istemişti ama o zaman Kibum'un adını bile bilmiyordu. Oysa şimdi ayakları komutunu beklemeden Kibum'a gidiyordu. Üstelik kollarıyla sarmıştı Minho bugün Kibum'u, rahatlatmaya çalışmıştı. 

Sonra hayatının en büyük korkularından birini yaşadı çünkü yaptıkları konuşmalarda Kibum'un söyledikleri içini acıtmıştı, düzgün düşünmesini engellemişti. O yüzden yanlış bir anlam çıkarıp Kibum'un kendine zarar vereceğini sanmıştı. Kibum evine gittiğini söylediğinde yaşadığı utancı daha önce yaşamamış olabilirdi. Ya da onu sonra gözetleyeceğini söylediği zamanda bu kadar utanmış olabilirdi.

Sonra Kibum küçücük bir sesle onu eve davet etmişti ki o an çok tatlıydı. Anı yeniden düşününce kıkırdadı Minho yatağında ve diğer tarafa döndü. Kibum'un yaşadığı  yeri öğrenmişti, evini görmüştü, pişmanlığına sebep olan motoru görmüştü, Kibum'u ıslak görmüştü, üzerindeki t-shirt üstüne yapışmış kabarık saçları iyice karışık bir görünüm almıştı ve sanki hayat onlar için slow motiondaymış gibi Minho'la dalga geçercesine saçlarından boynundan uzun ve şekilli parmaklarından süzülen damlalar o kadar şanslıydı ki ugh onlardan biri olmak için bile çabalayabilirdi. Bir damla olup Kibum'un uzun ve cezbedici boynundan aşağı ağır ağır süzülüp teninde eridiğini hayal etti. Vücuduna yayılan elektirik hissiyle titreyip düşünceleri aklından uzaklaştırmaya çalıştı. Yatmadan önce böyle şeyleri düşünmek iyi olmazdı. Yatağında yeniden dönüp diğer şeyleri düşünmeye çalıştı. Kibum'un mutfakta kavanozla mücadele ederkenki halini dışarı çıkardığı küçük dilini tamam dilinide düşünmesi iyi değildi. Sonra aklına t-shirt geldi ağabeyinin bir eşyasını kullanması için birine vermek onun için çok zor olmalıydı. Çıkartmaya çalışmıştı ama Kibum sesindeki üzgünlüğü saklayamasa da onu ikna etmeyi başarmıştı.

"Ben, öyleyse, onunsa yani şey, ben bunu çıkarsam iyi olur." dedi Minho üzerini değiştirmek üzere yeniden banyoya ilerlerken.

"Minho!" dedi Kibum yavaş ama tok bir tonda ve bu Minho'yu durdurup yeniden Kibum'a dönmeye yetmişti. Pencere arkasında kaldığı için Kibum'un yüzü gölgeli görünüyordu ya da hüznü yüzünden Minho'ya öyle gelmişti, bilmiyordu. Kibum eliyle bir kez koltuğu yanındaki boşluğu pat patladı. Minho küçük adımlara ne olduğuna anlam veremeden Kibum'un gösterdiği boşluğu doldurdu sonra Kibum'un bardağa uzanıp kendisine uzatmasını seyretti. Bardağı eline almıştı ama hala bir şey anlayamamıştı. Kibum bakışlarını karşıdaki tekli koltuğaa sabitleyip konuşmaya başladı.

"Seni tanısaydı, yani eğer tanışmış olsaydınız, sana onun bir eşyasını ödünç vermemi önemsemezdi. Sonuçta kıyafetlerinin ıslanmasının sebebi benim yani banyo yüzünden öyle değil mi? Sorun değil, sen olduğun için sorun değil." dedi Kibum bakışlarını yere yönlendirirken hiçbir şey demedi Minho hiçbir şey demedi Kibum öylece oturdular akşama dek sessizce ama birbirlerinin varlığını hissederek. Giysileri kuruduktan sonra üzerini değiştirip t-shirtü odadaki tekli koltuğa bıraktı düzgünce Minho. Kibum'un sorgular bakışını görünce açıklama yaptı.

"Akşam oluyor ben artık gideyim, her şey için teşekkür ederim. Güzel yani farklı bir gündü. Sonra görüşürüz öyle değil mi?" Kibum yine bir şey demedi sadece kafa salladı Minho'nun dedikelrine ve kapıya kadar ona eşlik etti. Minho ayakkabılarını giyip yeniden duruşunu dikleştirdiğinde Kibum'a nasıl veda edeceğini bilemediğin için el sallamakla yetindi. Kibum başını kapıya yaslamış onu izliyordu o da elini kaldırıp çok kücük bir şekilde salladı. 

"Güle güle" dedi belli belirsiz bir sesle ve Minho'nun ayak sesleri uzaklaşırken kapıyı kapattı.

Kapıdaki Kibum görüntüsü yavaşça silinirken uykuya teslim oldu Minho, gerçekten farklı ve yorucu bir gündü.

Adını söyleyen tanıdık bir sesle uyanmıştı Kibum gecenin bir yarısı. Duymayı özlediği bir sesti ama o sesi duymak içini titretmişti. Yatağından kalkıp yalın ayak soğuk zemine basıp uyku sersemliğiyle biraz sendeleyerek sese doğru yöneldi. Seungbum hyung'un sesi hala Kibum'u çağırmaya devam ediyordu. Sesin geldiği yere vardığında kendini Seungbum hyungun odasının önünde buldu tam kapıyı açmak üzereydiki ses yön değiştirdi ve koridorin sonundan gelmeye başladı. Hızlı adımlarla odaya gidip sese ulaşmaya çabaladı bu kez mutfaktan geliyormuş gibi görünüyordu mutfakta sesin nereden geldiğini ararken ses yine  yön değiştirdi ve oturma odasından gelmeye başladı. Kibum kalbinin göğsüne vuruşunun sesini duyabiliyordu çok hızlıydı ve nefesini kesiyordu. Odada yine etrafına bakınırken ses yeniden ismini söyledi.

"Kibum!" 

Tam o anda Kibum odadaki tekli koltukta inanamadığı şeyi gördü; ağabeyini.Seungbum hyungun yüzünde rahatsız edici bir ifade vardı, sanki Kibum'la alay eder gibi görünüyordu. Seungbum hyung bakışlarını üzerine yöneltip ellerini iki yana açtı.

"T-shirt bana ondan daha çok yakışıyor Kibum!" dedi ve bakışlarını yeniden Kibum'a yöneltti. Kibum yalpalarak birkaç adım atıp ağabeyine dokundu ve o an Seungbum hyung kayboldu.

"Hyung! geri gel! Hyung!"

"Hyung!" diye bağırarak uyandı Kibum, terlemişti üzerindeki battaniyeyi atıp tıpkı rüyasındaki gibi yalınayak zemine bastı ve doğruca oturma odasına gitti.  Işığı açıp odaya baktı uykulu olduğu için ışık gözlerini rahatsız etti ve hızlıca gözlerini yumdu Kibum, gözleri ışığa henüz alışmamışken yeniden açıp tekli koltuğa baktı görmeyi umut ettiği kişi orada yoktu, biliyordu rüyaydı ama çok gerçek hissetiriyordu. Hayal kırıklığı içinde derin bir nefes verip tekli koltuğa ilerledi ve hala Minho'nun katlayıp bıraktığı şekilde duran t-shirte dokunup ağabeyinin söylediklerini düşündü. 

Ayaklarını sürüyerek yeniden odasına yöneldi uyuyamayacağını biliyordu ama yinede yatağına sığındı. Kötü hissediyordu çünkü t-shirtü Minho'nun üzerinde görünce ona çok yakıştırmıştı.

Kamera LensiWhere stories live. Discover now