Seoul'den Incheon'a

433 49 10
                                    

Minho ile birlikte bir yerlere gitme fikrine öyle heyecanlanmıştı ki Kibum, kendini kontrol etmekte zorlanıyordu. Birlikte kampüs dışında bir yerde bir araya gelmemişlerdi, birbirlerinin evine bile gitmemişlerdi ama şimdi bir yolculuğa çıkacaklardı. Seoul'den Incheon'a uzanan bir yolculuk ve bu yolculuğun sonunda Minho'yu yetiştiren ailenin olması, büyüdüğü evin, ortamın olması Kibum'un heyecanını daha da katlıyordu. Bu yolculuk onun için Minho'nun geçmişine yolculuk yapmak gibiydi, nedenini tam bilemiyordu ama özeldi işte ve bunu mahfetmekten çok korkuyordu.

Bir aile içinde nasıl davranılır bilmiyordu ki Kibum ya beni kaba bulurlarsa ya yalnış bir şey yaparsam ya benim gibi birinin oğullarıyla arkadaşlık etmesinden hoşlanmazlarsa diye beynini kemiren bir sürü endişesi vardı. Kim olsa oğullarının eve getirdiği çocuğu niye konuşmadığını, nereli olduğunu, ailesini, neler yaptığını sorardı ne diyecekti karşınızdan hayattan yiyebileceği bütün kazıkları yemiş biri duruyor, yeni kaybettiğim ağabeyim yüzünden konuşmuyorum, geçimimi sağlamak için eski bir kütüphanenin arşiv bölümünde çalışıyorum mu diyecekti? Bunları Minho bile bilmiyordu ki onunla böyle şeylerden hiç konuşmamışlardı ve bu durum açıklama yapmak zorunda olmadığı için Kibum'un işine gelmişti. Ama şimdi gerçeklerini söylememiş olmak Minho'yu kandırmak gibi geliyordu. 'Böyle bir geçmişin olduğunu bilseydim sana yardım etmeden önce iki kere düşünürdüm.' bu cümleyi Minho'nun söylediğini hayal etti ve aniden damarlarındaki tüm kanı boşaltmışlar gibi soğudu vücudu ve boğazına ne kadar yutkunursan yutkun geçmeyen acı veren yumru hissi yerleşti. 

Yeni yılda Kibum'la birlikte eve gitmekte anlaştıklarından beri Kibum'la ilgili şeylere daha dikkat eder olmuştu Minho. Bir arada olduklarında Kibum'a her zamanki halinden daha farklı bir tavır seziyordu daha sıkılmış daha düşünceli daha içine kapanık bir görüntüsü vardı ve bu Minho'yu endişelendiriyordu. Kibum'u zorlayıp şu an sahip olduklarını kaybetmekten korkuyordu. Aslında ne Kibum'un endişesini anlıyordu yani tahmin edebiliyordu. Annesiyle telefonda yeniden konuştuğunda eve getireceği kişinin kız arkadaşı olmaması evdekilerin heyecanını söndürmüştü. Bildiği kadarıyla Kibum'un gerçeklerini anlatmış geldiklerinde özellikle bu konulara dikkat etmeleri konusunda uyarmıştı. Ailesini ve neden konuşmadığını sormayın demişti kesin bir şekilde ben daha sonra size açıklayacağım. 

'Bana ailenden biraz bahseder misin? Neleri sever ya da sevmezler bilmek istiyorum.' diye yazdı Kibum not defterine. Yazılanı okuyunca arkasına yaslanıp kısa bir süre düşündü Minho.

'Aslında benim sevdiğim şeyleri. Sporla ilgili yanım tamamen babamdan geliyor şimdi özel bir klüpte küçük çocukları eğitiyor ama ondan önce teknik direktördü. Kameraya yapışık yaşamamı sağlayan şey ise annem. Küçüklüğümden beri onun güzel bulduğu şeylerin fotoğrafını çekip sanki o şeyin gerçekten başka bir eşi yokmuş gibi davranmasını izledim. Bir de ağabeyim var çözmesi basit bir karakterdir ve aslında benden tamamen farklıdır. Her şeyden çabuk sıkılır uzun süre bir şeye bağlandığını görenimiz olmadı. Sorumluluk sahibi olmaktan kaçınır ve bir gün dünyaya geliş amacını anlamasına yardımcı olacak şeyin kişi, nesne,olay o şey herneyse kendisini bulacağına inanır. Tuhaf ama iyi biridir.' diye açıkladı Minho kafeteryanın camına vuran küçük kar tanelerini izlerken. Kibum elide sıcak kahve ile sanki bir film izliyormuş gibi dinlemişti Minho'yu. Acaba benim aile hikayemde böyle midir diye düşünmeden edememişti.

Resim yapmayı çok seven bir anne ve her zaman oğullarının sportif şeyler yapmasını isteyen bir baba. Annemin yeteneğini ben almış olmalıyım babamınkini Seungbum hyung diye düşünmüştü Kibum. Minho'nun anlattıklarından oluşturduğu olası aile senaryosunu tıpkı diğerlerine yaptığı gibi zihninin derinliklerine gömdü. 

Bütün bir hafta geçirecekleri 3 gün hakkında konuşmuş, Kibum'un nasıl bir yılbaşı hayal ettiğini öğrenip her detayı ile ailesine aktarmıştı Minho. Aslında yalız olsa bir hafta boyunca Incheon'da kalır görmek istediği herkesle vakit geçirirdi ama Kibum'la olunca 3 günün daha uygun olduğunu düşündü hiç tanımadığı bir ailenin evinde 1 hafta kalmak Kibum'u sıkabilirdi belki. Ve yine yalnız olsa eve trenle dönerdi ama Kibum'la yolculuğun gerçek anlamda bir yolculuk olması için araba kiraladı.  

Cuma günü öğlen 2 de büyük şehir parkında buluşmak üzere sözleştiler. İnsanlar çoktan tatil havasındaydılar. Şehir bir yandan boşalıp bir yandan doluyordu. Minho'nun anlattıklarından yola çıkarak elinden geldiğince bütçesine uygun hediyeler almaya çalıştı Kibum. Ayrıca oradayken kullanması pratik olsun diye kendisi için konuşma kartları hazırladı. Günlük şeyler yazıyordu, ihtiyacı olan şeyler. 

Benim adım Kim Kibum. Tanıştığımıza memnun oldum efendim, Teşekkür ederim, Yeni yılınız kutlu olsun, Ellerinize sağlık, İyi geceler, Günaydın... gibi şeylerin yazılı olduğu küçük kartlardı işte. Minik bir bavul hazırladı ihtiyacı olacağını düşüdüğü şeyleri ve hediyeleri içine koydu. Sözleştikleri gibi saat 2'de parka gidip etrafına bakındı ama Minho'yu göremiyordu. Olduğu yerde üşümesini engellemek için küçük küçük hareket ediyordu ki ismini söyleyen tanıdık bir ses duydu. Arkasına dönüp baktığında görmek istediği kişiyle karşılaşmıştı Minho koşar adım Kibum'a yaklaşıp elindeki minik bavulu aldı Kibum neler olduğunu anlayamadan 'Beni takip et' deyip yola koyulmuştu bile Minho. 

Siyah bir arabanın önünde durdup bagaja yerleştirdi Kibum'un minik bavulunu Minho ve sürücü koltuğuna geçti. Kibum'un hala öylece durduğunu gören Minho gülerek gel işareti yaptı arabanın içinden. Kibum koltuğa yerleşir yerleşmez cebinden not defterini çıkarıp yazmaya başladı.

'Bir araban olduğunu bilmiyordum Choi' yazıyordu kağıtta ve Minho okuyunca keyifle güldü. 'Zaten yok yolculuğumuzun daha rahat geçmesi için araç kiraladım.' diye açıkladı Minho ve Kibum anlayışla başını sallamakla yetindi sadece. 

'Kötü bir sürücü sayılmam ama yinede kemerlerimizi takmak zorundayız.' deyip Kibum'a doğru uzandı Minho. Kibum koltukta olabildiğince geriye yaslanmış olsada Minho yine de çok yakındı. Yakından yani bu kadar yakından gözleri daha büyüktü, daha derin, daha sıcak ve bu yakınlık Kibum'un kalp ritminin bozulmasına neden olmuştu. Kemere uzanmak için eğildiğinde burnunun Kibum'un boynuna bu kadar yakın olacağını tahmin etmemişti Minho, o tanıdık kokunun bu kadar yoğun bu kadar sarhoş edici, baş döndürücü olacağını düşünmemişti, Öyle bağımlılık yapıcı bir kokuydu ki Minho bir an olsun yüzünü Kibum'un boynuna bastırmayı düşündü. Onun oksijeni değil bu kokuyu solumaya ihtiyacı vardı. İkisinin arasında oluşan bu tuhaf durumu fark edip geri çekildiğinde Minho, Kibum'u ürkütmemiş olmayı diliyordu Kibum ise Minho'nun göğsünü yumruklayan kalbinin sesini duymamış olmasını.  

Kamera LensiWhere stories live. Discover now