İkinci Bölüm

22.5K 1.4K 133
                                    

Asansörü beklerken kollarımı göğsümde kavuşturmuş, tek ayağımla ritim tutuyordum. Bir çok kişiydik ve rahatsızdım. Sanırım birileri sabah kahvaltısında sucuk yemişti! Nihayet iç rahatlatıcı asansör sesini duymamla duruşumu dikleştirdim. Etrafımdaki insanlara bakmadan adım atmıştım içeri. Şanssızlığım yine baş göstermiş, Açelya ile denk gelmiştim.

Karamel diye yutturmaya çalıştığı, aslında sarı olan boyalı saçlarını omzunun gerisine iterek itici gülüşünü takındı. Yüzündeki ‘seninle uğraşacağım’ ifadesini tanıyan tek insandım. Kırmızı rujla boyadığı kalın dudaklarını gerdirerek ‘‘Ilgın!’’ diye seslendi. Onu görmezden gelebilirdim, eliyle koluma dokunup herkesin bakışlarını üzerimize toplamasaydı...

‘‘Efendim Açelya?’’

Sesim istemsizce bıkkın ve yorgun çıkmıştı. Oysa gün daha yeni başlıyordu! Parmaklarımı saçlarımdan geçirirken onun ‘‘Nasıl gidiyor?’’ dediğini duydum. ‘‘Hala Orkun Bey’in sekreteriymişsin.’’

Bana sokuşturacağı lafa hazırlanırken annemin misafirlerin yanında bana attığı o acı dolu uyarı niteliği taşıyan gülüşü takındım. ‘‘Evet.’’ dedim ilgisiz görünmeyi deneyerek. ‘‘Ah, siz sevgili miydiniz? Hatırlayamadım da.’’

Beni nerede, ne zaman, ne şekilde görürse görsün vazgeçmeden aynı soruyu soruyordu. Zaten Orkun’a rezil olduğum için tepeme çıkan sinirlerim patlama noktasına dayanmıştı. ‘‘Kıt mısın nesin!?’’ diye bağırdım öfkeyle. ‘‘Kaç oldu bu sorduğun? Yüz mü iki yüz mü?! Sevgili değiliz işte.’’

Nihayet asansör on birinci katta durunca cevabını beklemeden indim asansörden. Derin bir nefes alırken saçlarımı düzelttim. Eteğimi çekiştirerek boyunu aynı hizaya getirdim ve son olarak gömleğimin yakalarını kontrol ettim. Hazırlığım tamamlanmıştı. Topuklu ayakkabılarımın tıkırtısı eşliğinde kapıya doğru ilerledim.

İşaret parmağımın eklem kısmıyla ihtişamlı kapıyı tıklattığımda Orkun Bey’in ‘‘Girin.’’ diyen sesini duydum. Yavaşça aralayarak başımı içeri uzattım.

‘‘Müsait misiniz?’’

Önündeki dosyalara bakan, kalemini elinde çeviren Orkun Bey bütün nazikliğiyle(!) sorumu yanıtladı.

‘‘Müsait olmasam neden girin diyeyim, Ilgın?’’

Eylem’in kıkırtısını duymamla kapıyı tamamen araladım. Kendimi içeriye atarken Orkun bana bir kez bile dönüp bakmamıştı. Onun işkolik halleri çok tatlıydı. Çoğu kişi onu sinir bozucu ve kuralcı olarak tanıyordu. Sadece benim bildiğim sırları vardı onun. Mesela kocaman adam olmasına rağmen hala çizgi film seyrediyordu. Animasyon filmlerine bayıldığını da kendimce kanıtlamıştım!

‘‘Acil gel şirkete diye mesaj atmışsın Eylem?’’ dedim sorgularcasına arkadaşımın yüzüne bakarken. Dudaklarını büzen Eylem, kocaman olan karnını okşadı sevgiyle. ‘‘Sıkıldım bu koca adamların yanında. Çabuk ol diye attım o mesajı.’’ diye açıklamasını sunduğunda içimden sabır çekiyordum.

‘‘Ay dur!’’ dedi hemen kendini korumak ister gibi ellerini kaldırıp. ‘‘Sinirlenme hemen.’’

Yanaklarımı şişiren derin bir nefes aldım çaresizce. Eylem hamile olduğu için ona öfkelenemiyor, onu üzmekten korkuyordum. ‘‘Tamam, tamam.’’ dedim sessizce. Orkun gözlerini üzerime çevirdiğinde heyecanla kıpırdandım.

‘‘Ilgın...’’

Parmaklarımı birbirine kenetlerken onun adımı söylerken ne kadar tatlı olduğunu düşünüyordum. İç çekmemek için dudağımı ısırmak zorunda kalmıştım. ‘‘Evet?’’ diye mırıldandım bana söyleyeceği şeyi deli gibi merak ederken. Gözleri önce ellerimde ardından yüzümde dolandı. En şirin gülümsememi takındığım sırada abartıyla bakışlarını kaçırdı.

Başına Buyruk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin