On Yedinci Bölüm

19K 1.2K 149
                                    

Uzun zamandır bölüm gelmediği için, en uzun bölümü yazdım arkadaşlar! :D Umarım beni affedebilirsiniz... Ara vermemeye dikkat edeceğim...

Platonik takılmanın en kötü yanlarından birisi de; dilediğince konuşamıyor olmaktı. Şahsen o günlere döndüğümü hissediyordum. Sanki Orkun bana hiç açılmamış gibiydi. Kollarını karizmatik bir biçimde göğsünde kavuşturmuş, bakışlarını cama dikmişti. Yüzündeki soğukkanlı ifade, sinirlenmeme sebep oluyordu. Yanımdaki adamın birkaç konuşma girişmesini ısrar reddetmiştim. Şimdi ise pişman olmak üzereydim. Aptal Orkun, benimle hiç ilgilenmiyordu.

''Hanımefendi, Eskişehir'e varmak üzereyiz. Numaranızı alabilir miyim?''

Yanımdaki adamın böyle açıkça bana yazması, moralimi daha çok bozmuştu. Uzaktan Orkun'la ilişkimiz varmış gibi gözükmeliydi! Patronuma baktığımda ilgisizce dışarıyı izlemeye devam ettiğini gördüm.

Numaramı adama verip Orkun'a açıkça savaş ilan edebilirdim ama istemiyordum. Bunu yapmak demek, onu uzağa itmek demekti. ''Üzgünüm beyefendi.'' diyerek kısa bir cevap verdim. Tam o sırada tren istasyona yaklaştığı için toparlanmaya başladık. Orkun'un yüz ifadesi öncekine göre biraz yumuşamıştı.

Bizi dinlediğini o zaman anladım.

Numaramı verip onu delirtmediğim için memnundu.

Tren durduğunda çantamı toplamış ve ayaklanmıştım. İndiğimizde derin bir nefes aldım ve saçlarımı gelişigüzel düzelttim.

''Gördüğünüz gibi Orkun Bey, sandığınızın aksine oldukça popülerim.''

''Aman ne marifet!'' dedikten sonra bileğimi yakalayarak daha hızlı yürümeye başladı. Aslında elimi tutması, romantik olabilirdi. Nedense parmaklarının kenetlediği yer, kolumla elim arasında kalan kısımdı! Onun peşinden ilerlerken sırıtmamı engelleyemiyordum.

''Nereye gidiyoruz?''

''Şantiyeye.''

İstasyondan çıkar çıkmaz bir taksi arayışına girişti. Bende onun ardında, çoktan bıraktığı bileğime sevgi dolu bakışlar atıyordum. Bir insanı kusurlarıyla sevmeliydiniz, ben Orkun'u soğuk biriyken sevmiştim. Bu yüzden yaptığı her türlü hödüklüğe katlanmıştım. Hatta beni kovuşuna bile.

''Ilgın, gelmeyecek misin?''

Tek ayağı taksinin içinde, teki dışarıdaydı. Onun haline sırıtıp koşar adımlarla yanına ilerledim. İkimizde taksiye yerleştiğimizde omzunu hafifçe dürttüm. ''Şu tehdit eden adamlardan haber var mı?'' diye sorduğumda şüphe dolu bakışlarını takındı. ''Bilmiyorum. Uzun zamandır sesleri çıkmıyor.''

Ona dönüp cevap verecektim ki esnemeye başladı. Eliyle ağzını kapatırken öyle şirindi ki gülümsememi gizleyemedim. ''Çok uykum var!'' diye homurdanarak başını omzuma yaslayıverdi. Fark etmeden nefesimi tuttum. Saçları boynuma değecek mesafedeydi. Heyecanla ona doğru çevirdim başımı.

Şampuanın kokusunu bariz biçimde duyumsuyordum. Kafamı hafifçe öne eğerek uyuyup uyumadığını kontrol ettim. Gözleri kapanmıştı, yüzü ise ifadesizdi. Saçımdan bir tutam alarak onun alnına sürtmeye başladım.

Bu yönden bakınca her şeyi yerli yerindeydi! Alnı ne çok açıktı, ne de çok dardı. Burnu düzgündü, dudakları bile orantılıydı. Onunla eğlenirken huzursuzca eliyle kovalamaya çalıştı beni. Kıkırtımı zar zor bastırıp saç tutamını çenesine kadar indirdim.

''Oynama Ilgın.'' diye homurdandığındaysa uyumadığına emin oldum. Hayal kırıklığına uğramış ifademi takınarak oturduğum yerde kıpırdandım.

Başına Buyruk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin