Yirmi İkinci Bölüm

11.1K 752 40
                                    

Çaresizlik, hiçbir zaman iliklerime kadar hissettiğim o duygu olmamıştı. Lise de babama sevgilimle yakalanınca bile işten kolayca sıyrılabilmiş, annemin önüme serdiği hatalarımı kapatabilmiştim. İlayda'yı dolaba saklayıp orada unuttuğum zaman bile bu denli korkmamıştım. Eyvah diye düşündüğüm anlar sayılamayacak kadar çok olsa da, şu anki durumun öncekilerle karşılaştırılacak hiçbir yönü yoktu!

Mevcut olayımda da oda spreyi kokan lüks bir tuvalette kapalı kalmıştım!

İlk on dakika kurtulma ihtimalime sıkı sıkıya tutunmuştum fakat ses tellerim kendini geri çekmiş, avuç içlerimdeki yanma şiddetini arttırmıştı. Yemeksiz, süslü püslü kıyafetlerle, yalnız kapana kısılmıştım ve tek iyi yönü tuvalet ihtiyacım için gerekli malzemenin bulunmasıydı.

Lavaboların mermerini oturmuş bir biçimde durum değerlendirmesi yapıyordum.

En net olgu ise kurtuluş olasılığımın uzaklığıydı! Çünkü sevgili telefonum bana ihanet etmişti, çekmiyordu! Sen her ay düzenli para yatır, bir de devlete vergi kessinler, üstüne kapalı kaldığın alanda ölüme terk edil! İnsanı resmen enayi yerine koyuyorlardı.

Olumsuz fikirlerimi hemen zihnimden uzaklaştırdım.

Başıma ne gelebilirdi ki?

Davet bitene kadar burada usluca otururdum. Temizlik şirketi gecenin bir vakti buradan çıkarırdı. Aniden zihnime süzülen fikirle ayağa fırlayıverdim. Sevgilim elbette beni unutmazdı! Orkun'a tuvalete geleceğimi söylemiştim. Kaygılanmaya başlamış olmalıydı, derin bir nefes alarak sakinleşmeye başladım.

Kapıdan yükselen sesi duyunca tüm vücudum gerildi. Midemdeki bulanma ve kasılma şiddetini artırırken sessizce yutkundum. Çantamı havaya kaldırdım, tüm dikkatimi girişe yöneltmiştim. Anahtarın tıkırtısı ile kilidin açılışı yaşadığım korkuyu elle tutulur hale getirmişti. Avuç içlerimin ıslanmıştı neredeyse! Birazdan kalpten gidecektim!

Yavaşça aralanan metalle derin bir nefes aldım. Aziz Bey'in vücudu görüş açıma girerken geriye doğru sendeledim. Bacaklarımdaki titreme artmıştı, gözlerim odağını bulmakta zorlanıyordu.

''Ilgın.'' diyerek başını hafifçe eğdi ve suratındaki hiç de samimi olmayan gülümsemeyle beni selamladı. Yaşadığım şokla öğürmek istedim fakat renk vermedim. ''Merhaba?'' derken sesimin soru sorar gibi çıkması için uğraştım.

''Dikkatsizliğiniz... Orkun ve senin ilgisizliğiniz inşaatın çöküşüne sebep oldu. Hiç vicdan azabı duymuyor musun?''

Yavaş yavaş zihnim açılıyordu, psikopat adam beni tuvalete sırf konuşabilelim diye kilitlemişti. Benim olaylardan haberim var mıydı yok muydu, emin değildi. O yüzden hiçbir şey belli etmeme kararı aldım. ''Neden bahsettiğinizi bilmiyorum, izninizle.'' diyerek kapıya yöneldim ama geçip gitmeme izin vermedi. Dolma parmaklarıyla kolumu kavrayıverdi.

Göz göze geldiğimizde yüzünün an be an ciddileşmesini seyretmek zorunda kaldım. Canım yanıyordu fakat sesimi çıkaramıyordum. Kolumu bıraktığı anda beş parmağının da izinin çıkacağına emindim. İnlememek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

''Ateşle oynarsan yanarsın.''

Açık uçlu tehdit damarlarımdaki kanı dondurmuştu. Aziz Bey'in dudaklarındaki gülümseme büyüdü, kolumu tutuşu sıkılaştı. Orkun'un mosmor kolumu sağlığı açısından hiç iyi olmayacaktı. ''Ben bir ateşim...'' diye devam etti sözlerine. ''...Siz ise küçücük çıra parçaları.''

Zar zor nefes alıyordum, izlediğim hiçbir korku filminde bu kadar gerilmiştim. Karşımdaki pişkin adama verecek havalı bir cevap için zihnimi taradım ama bulamadım. Şu an beynimde dönüp duran sözcükler kısıtlıydı.

Başına Buyruk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin