On Sekizinci Bölüm

16.7K 1K 209
                                    

Yine upuzun bir bölümle karşınızdayım arkadaşlar ^^ Ilgın&Orkun çifti için gelen isimler çok güzel... Seçim yapamıyorum desem tam olur... Hepinize çok teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenirsiniz...

Kaç aydır kalbimin ritmini bozan adamla sevgili olmuştum olmasına ama hayrını göremiyordum! Orkun dediği gibi değişmek adına hiçbir çaba göstermeden aynı hödüklükle günümüzü sonlandırmıştı. Trene yerleştiğimizde kulaklarımdan buhar çıkmak üzereydi. Ayağım sabaha göre daha az acıyordu fakat sinir kat sayım çok fazlaydı!

İnsan azıcık düşünceli olur, en azından çiçek alır.

Bunu ona söylesem ve 'Solacak neden alayım ki?' tarzında cevaplarsa bilinçsizce ayrılabilirdim. Bu sebeple kollarımı göğsümde kavuşturarak başımı cama yaslamıştım. Trenin hareket etmesine az kalmıştı. Orkun yeniden karşıma yerleşince tüm romantizm hayallerim suyun dibini boyladı, yeniden!

''Sen gerçekten kadın ruhundan anlamıyorsun!'' diye patladığımda sevgilim ceketini çıkarmaktaydı. Söylediklerimi duyduğu an kolu bükülü halde donup kaldı. Önce kendisine, ardından da bana baktı ve durumu algıladı. ''Anladım.'' dediğinde yanıma geleceğini düşünerek doğrulmuştum ki tamamen üzerinden çıkardığı siyah ceketi bacaklarımın üzerine bıraktı ve eski yerine oturdu.

İşaret ve orta parmağımla şakağıma masaj yapmaya başladığımda bıkkınca iç çekti. ''Neyi ima ediyorsun sen?'' diyen sesi, öfkemin artmasından başka işe yaramamıştı.

''Gelsene yanıma ya! Askerlik arkadaşı mıyız karşı karşıya oturuyoruz?''

O an başka bir gerçeği idrak ettim. Yanımız boştu ama tren dolmaktayken gelip oturan yoktu. Orkun rahat tavrıyla omuz silkti.

''Şöyle açık açık söylesene... Sen üstü kapalı konuşunca ben hiçbir şey anlamıyorum.'' diyerek hemen yanıma oturuverdi. Gözlerimi kısarak bir süre düşündüm. ''Sen iki koltuk almadın mı? Kalk karşıma-''

''Rahat takılırız diye dört koltuğu da aldım.''

Bir an yüz ifadem dondu. Önceki yolculukta adam bana sarktı diye gidip dört koltuk parası mı ödemişti? Buz kesmiş halime bakarak kıkırdadı. Başımı iki yana sallarken gözlerimi kıstım. ''Siz zenginler savurgansınız. O iki koltuk parasını boşu boşuna harcadın iyi mi?'' dedim biraz sitem biraz sevinçle.

''Çok bir şey değil zaten.'' dediğinde kaşlarımı çattım bu sefer. Tam ağzımı açıp çemkirecektim ki elimi kavradı. ''Bir daha fazladan koltuk almam.''

Yanaklarımı şişirerek söyleyeceklerimi içime attım ve ardından gözlerimi kaçırdım. Orkun çok güzel bakıyordu. Nefesimi kesiyor, içimdeki sevginin dalgalanarak her hücreme yayılmasını sağlıyordu.

Aklımı başka bir konuyla meşgul etmemim bilincinde olarak''Orkun?'' diye mırıldandım.

''Efendim?''

''Neden bana araba sürmeyi öğretebileceğini söyledin?''

Şu küçücük anıyı hafızamı zorlayarak bin bir düşüncenin arasından çekip almıştım. Yanıtını çok merak ediyordum, neden durup dururken bana eğitim verebileceğini söylemişti ki?

''Ben arabayı sürerken sen hep izliyorsun, azıcık benim manzaram güzelleşsin istedim.''

Gözlerim Orkun'un koyu kahverengi ve sevgi dolu gözlerine takılıp kalmıştı. Yüz ifademin donduğunu tahmin edebiliyordum. Elim ayağım taş kesilmişti. Orkun tepkime sırıtınca birisi elindeki lahmacun küreğiyle kafama vurmuş gibi irkildim. Oturduğum yerden uzanarak yanağına minik bir öpücük kondurdum.

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now