On Altıncı Bölüm

18.3K 1.2K 121
                                    

Diğer bölümde sürpriz gelişmeler var diyebilirim! Yaz stajımdan dolayı gecikmeli okuyorsunuz bölümleri, çok özür dilerim. Umarım beğenirsiniz, size bolca Ilgın&Orkun, bir tutam Eylem getirdim ^^

Ayrıca Ilgın&Orkun çifti için birleşmiş isim bulmaya ne dersiniz? Ben denedim ama oldukça beceriksizim :D 

Üstüme gri salaş uzun tişörtümü, altıma da dar paça siyah pantolonumu giymiştim. Trenle yolculuk yapacağımız için güzelliğime değil de rahatlığıma öncelik tanımıştım. Yanıma aldığım çantama bisküvi atmıştım. Ne olacağı belli olmazdı! Son kontrollerimi yaptıktan sonra saçımı dikkatle inceledim.

Toplamıştım fakat yakışıp yakışmadığından emin değildim. Dün gece maşayla şekillendirmiş olduğum için sevimli duruyordu. Nihayet tamamen hazır olduğuma kanaat getirdiğimde bana kötücül bakışlar atan annemin yanağına öpücük kondurdum. Dünden beri trip atıyor, bakışlarımız kesiştiğinde gözlerini kaçırıyordu.

''Ben çıkıyorum.'' diyerek kapıdan geçtim ve kendimi çabucak binanın dışına attım. Orkun arabasının içinde saçlarını düzeltiyordu. Onun bilmediğim yüzlerinden biri de buydu. Sanki doğduğundan beri mükemmelmiş gibi davranıyordu fakat o da sevilmemekten korkuyordu. Kapıya uzanıp açtığımda aklıma gelen şeyle durdum.

''Arabanı nereye park edeceksin? Trene alacaklarını sanmıyorum.''

''Şirketten birisi gelip alacak arabayı, dönüşte taksiye bineceğiz.''

Başımla onayladıktan sonra koltuğa iyice yerleştim. Orkun arabayı çalıştırmadan önce uzunca süzdü beni. Onun bakışlarından rahatsız olarak gözlerimi dışarıya çevirdim. Tartar gibi incelemesi sinirlerimi bozmuştu.

''Sabahın sekizinde kim için bu kadar süslendin sen? Hayır, yani kadınları anlamıyorum. Gözlerini boyayınca ne değişiyor?''

Rimel konusu aklıma geldiğinden sinirlerim zıplamıştı.

''Siz daha iyi bilirsiniz Orkun Bey. Rimelimin aktığını ne güzel de fark etmiştiniz!''

''Aman demedim bir şey!'' diyerek suçsuzum dercesine ellerini havaya kaldırdı. Bende bunun üstüne kollarımı göğsümde kavuşturdum. Arabayı sürmesiyle gözlerimi pencereye çevirmeyi akıl edebildim. Annem balkondan yere su döküyordu. Onun haline kıkırdadıktan sonra aklıma gelen planla sırıttım. Bu zamana kadar kıskançlıktan kuduran bendim, birazda şu hissi Orkun tatmalıydı, değil mi?

''İlyas ne yapıyor? Bayadır görüşemedik onunla.''

''Ne... Ne yapacaksın İlyas'ı sen? Evlenecek o. Nişanlı. Yaza düğünü var onun.''

''Adamı nikâhıma almadım Orkun. Altı üstü ne yapıyor diye sordum.'' derken kıskanılmanın getirdiği o eşsiz duyguyu tadıyordum. Dudaklarımdaki oyuncu sırıtışı fark etmeyen sevdiceğim boynunu esneterek sakinleşmeye çalıştı. ''Ha bir de alsaydın!'' diye patladığında konunun ucunu çoktan kaçırmıştım.

''Neyi alsaydım?''

''İlyas'ı, nikâhına alsaydın!''

Kendimi daha fazla tutamadan kahkaha atmaya başladım. Sol elimde ağzımı kapattım ama gülüşümü bastıramıyordum. Bilgisayarımdan oyun açmadığım misafir çocuğu gibi somurtuyordu ve bu hali çok sempatikti. ''Gülme Ilgın, gülme! Ben gayet sakin bir adamdım. Beni bile çileden çıkardın.''

''Tabii canım tabii.''

Başımı cama çevirip sırıtmaya devam ettim. Kıskanılmak, sevildiğini hissetmek... Çok tarifi imkânsız duygulardı. ''İlyas dedim bak unutturdun iki ara bir dere. Ne yapıyor o? Evleneceği kız güzel mi? Kaç yaşındaymış? Seviyorlar mı birbirlerini? Ay ne romantik!''

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now