Altıncı Bölüm

20.6K 1.4K 181
                                    

Bir insan izin gününde ne yapar? Uyur, dinlenir veya ev temizler. Peki ben ne yaparım? Tabii ki sonu mutlu biten tamı tamına dört romantik komedi filmi seyreder, başrolü Orkun'la paylaştığımı hayal ederim!

Gece bile o hayaller beni rahat bırakmamıştı. Gözümün altındaki torbalar öyle doluydu ki hiçbir makyaj malzemesi onları yenemezdi!

Orkun bana iltifat ettikten sonra karşısına evde kalmış Ilgın olarak çıkmayacaktım. Siyah eteğimi, pudra rengi gömleğimi giyip abartısız makyajımı yaptığımda boy aynasında kendimi süzdüm. Saçlarımın uçları kırılmıştı, dudaklarım soğuktan çatlamıştı, ellerim krem yüzü görmediğinden sertleşmişti ve bacaklarım bedenime göre azıcık kalın kaçıyordu. Ne zaman ayna karşısında kendimi izlesem her bir noktamda kusur buluyordum. Sanki Orkun'a layık değilmişim gibi... Sanki hiçkimse ona layık olamazmış gibi...
Uzaktan bakınca vücudumda beğendiğim hiçbir yerimde yoktu. Bazı anlarda ortaya çıkan gereksiz özgüvenim nereden geliyordu, merak konusu!

Odamın kapısı tıklandığında aynanın önünde boş boş dikildiğimin farkına vardım. "Gel..." diye seslenince İlayda'nın hiç kapı çalmadığı aklıma geldi. Annemin başı aralıktan gözüktü.

"Ilgın, annem! Kahvaltıya gelmiyor musun? Bak, Gülşen ablan burada."

Beynim hemen taramaya geçip onun kim olduğunu araştırdı. Bingo! 'Gülşen çöpçatanlık şirketine hoş geldiniz!' Annem yine beni birileriyle baş göz etmeye çalışıyordu herhalde. Terliklerimi sürüyerek kapıya yaklaştığımda kulağıma fısıldadı.

"Bana bak Ilgın! Beni rezil edersen hakkımı helal etmem."

Gözlerimi devirerek mutfağa yöneldim. Permalı koyu kahverengi saçlı, otuzlarının ortasında, kırmızı ojeli, dedikoducu tipiyle beni bekliyordu görümce Gülşen! Pembe rujlu dudakları beni görünce iki yana kıvrıldı. Kendimi kurbanlık dana gibi hissediyordum, üzerimden anlaşıyorlardı. Annem bir de başlık parası alırsa tamam olacaktı!

"Merhaba, Ilgın! Kaç kilosun sen? Öyle fitsin ki kıskandım."

Senden kaç kilo işe yarar et çıkar diyemiyorsun da, kaç kilosun değil mi Gülşen abla?

"Ne yapacaksın kilomu? İlahi!"

"Kaç yaşındaydın peki?"

Ben masaya oturduğumda babamın çoktan kaçmış olduğunu, İlayda'nın pis sırıtışı eşliğinde keyifle bizi seyrettiğini fark ettim. "Kadına yaşı sorulmaz." dedim gülümseyerek. Kadın utanmasa hiç öpüştün mü diye soracak!

"Ilgın ya sen hiç birisiyle öpüştün mü?"

Annem içmekte olduğu çayı püskürtürken İlayda irice açılan gözlerini bize dikti. Ben ise reçel sürdüğüm ekmek dilimini ağzıma götürürken donup kalmıştım. Kadında cidden utanma yoktu yahu! Annem hemen araya girdi. "Saçma sapan konuşma Gülşen!"

"Ay ne var canım? Şimdi ki kızlarda öyle edep adap falan yok! Sorayım dedim."

"Sohbetinize doyum olmuyor fakat çalışan biriyim ben... Gecikip patronumdan azar yemek istemiyorum."

Utanç içinde sandalyemden kalkıp odama doğru yürüdüm. Allah'ım bir günüm normal geçsin, İlayda'ya işkence etmeyeceğim ya! Kahvaltı edememiştim. Bunun huzursuzluğuyla şarja bıraktığım telefonuma uzandım. Sinir kat sayım hızla yükselirken telefonumun hala yüzde üç şarjı olduğunu fark ettim. Sanırım tam takamamıştım! Çantamın içine telefonu kapatıp attım. Beni arayıp soran sayılı insan olduğu için sorun etmiyordum.

Anneme kısaca çıktığımı söyleyip ayakkabılarımı giydim. Üstüme montumu alıp kendimi dışarı attım. Yaşıtım olan arkadaşlarımın yarısı evlenmiş, yarısınında çocuğu olmuştu! Orkun'u bekleyeceğim diye kimseyi beğenmediğimden hala konuştuğum birileri yoktu.

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now