Otuzuncu Bölüm

6.8K 327 62
                                    

Babam için evlilik sözleşmesi demek, oğlumuzu kızınızla evlendiririz fakat para için evlenme ihtimali var, onu bir bilelim deme biçimiydi. Haliyle bu soruya cevap vermeme kalmadan adam ayağa fırlamış, öfke dolu bakışlarını damadına dikmişti.

''Kızımın para için evlendiğini düşünüyorsanız, hiç tanışmaya gerek yoktu.''

Sert çıkışını yumuşatmak adına hiçbir şey diyemedim. Çünkü böyle bir konunun konuşulması gereken yer değildi. Babam birkaç cümle daha kuracaktı ki ''Tabii ki,'' dedim ayağa fırlayarak. ''Evlilik anlaşması imzalarım.''

Babamın şok olmuş bakışları beni bulduğumda yutkunamadım.

''Herkes böyle yapıyor artık,'' dediğimde gülmeye çalıştım fakat beceremediğime emindim. Orkun şakaklarını ovduktan hemen sonra ''Burası ne yeri, ne de zamanıydı,'' diyerek terslendi.

''Sorun yok.''

''Sorun var!'' diyen kişi babamdı. ''Sana güvenmiyorlar!''

Bir anlığına gaflete düşüp haklı olduğuna kanaat getirdim. Şu an bunu kabullenmek demek, Orkun'dan vazgeçmek demekti. Ailesi anlamamış tavrıyla bizi seyrediyorken babamın eline uzandım. Onu sakinleştirmenin yolunu bulmalıydım.

''Babacığım bak güvenle alakalı değil,'' diyerek cümleye başladığımda annem sakince ayaklandı. O an donup kaldım. Çünkü asıl esip gürlemesi gereken kişi, soğukkanlılıkla durumu izleyen annemdi. Eğer kendisini azıcık tanıyorsam anlık sessizliği fırtına öncesiydi. Eliyle kapıyı işaret ederken Orkun'un ailesine gülümsedi.

''Bugünlük yeterli. Evimizi terk etmenizi rica ediyorum.''

''Anne!'' diye çıkıştığım anda göz göze geldik. ''Farkındaysan gayet sakinim, Ilgın.''

Beni zorlama, çirkefleşirim açıklaması tamamen buydu.

Olayın nasıl geliştiğini anlayamadan Orkun ile ailesi kapı dışarı edilmiş, babam televizyonun karşısına geçmiş, İlayda durumdan yararlanıp odasına kaçmıştı. Annemle ikimizse ortalığı toparlıyorduk. Mutfağa geçtiğimizde sinirlerim öyle bozuktu ki her an ağlayabilirdim.

''Biliyor muydun?''

Bulaşıkları sudan geçiriyorken duyduğum soruyla duraksadım. Başımı olumsuz anlamda iki yana sallarken annem hüzünle iç çekti. Ondan çok sert tepki beklediğimden sarsılmıştım. Olağan bir şeymişçesine ''Babana çok ters, burada söylememelilerdi,'' deyiverdi.

''Oldu, bitti.''

Sakinliğim karşısında eğilip yüzüme bakma ihtiyacı hissetti.

''Ilgın?''

Ses tonu bütün duvarlarımı yerle bir etti. Mutfak sandalyelerinden birini çekip oturdum ve ağlamaya başladım. Gözyaşları içinde ''Onu çok seviyorum,'' diye mırıldandım. Önümüzdeki her engeli atlatıp hatta ölümlerden dönüp evlilik anlaşması konusunda takışmamız çok anlamsızdı. Çok badireler atlatmıştık, herhalde pes etmezdik!

Annem beni çok şaşırtarak boynuma sarılıp saçlarımın üstünü öptü.

''Bir şekilde çözülür.''

Normalde evde sözü geçen kesinlikle annemdi fakat o bile emin konuşamıyorken durum vahimdi. Üsteledim.

''Babamı görmedin mi anne?''

''Aman ne olacak? Orkun'a kaçarsın sende!''

Tam o anda bizi sinsice dinlediğini fark etmediğimiz İlayda bağıra bağıra salona koştu. ''Baba, ablam kocaya kaçıyor!'' Kardeşimin akıl sağlığından oldukça şüphelenerek sabır çektim. Annem benden uzaklaşıp İlayda'nın peşine düştü. ''Yarın izin vardı ya yok o izin artık! Evdesin, İlayda.''

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now