Onuncu Bölüm

18.5K 1.3K 131
                                    

Orkun karakteri için aklımda birkaç isim var ama netleşmedi... Umarım beğenirsiniz ^^


Sabah uyandığımda rüya mıydı yoksa gerçekten Orkun'un ağzından o sözleri duydum bilmiyordum. Bu yüzden uyanır uyanmaz gözlerimi yanı başımdaki duvara çevirdim. Eve gelir gelmez post it kâğıdına -Orkun beni işe çağırdı ve kadınları kovmam için izin verdi- yazmıştım! Ardından da duvara yapıştırmıştım.

Şimdi baktığım yerde sarı fosforlu post it kâğıdı yoktu, krem rengi duvarım vardı. Dudaklarımdan çıkan çığlıkla doğrulup etrafı kolaçan ettim ve yere düşmüş olan fosfor rengindeki notu görerek sakinleştim.

Post it kâğıdım bile Orkun'la olmamı istemiyordu, yapıştırmıyordu!

İlayda uyanmadan hemen önce banyoyu kapmış, işlerimi hallederek mutlulukla odama geri dönmüştüm.

Normal bir insan tehdit edilse polise başvururdu, ben ise Orkun'a nasıl güzel görünebileceğimi düşünerek kıyafet seçmekle meşguldüm. Nihayet pudra rengi bir gömlek ve altına da siyah eteğimi giyme karar alabilmiştim. Gözlerime sadece eyeliner çekmiş, dudağıma da gömleğimin rengine dönük rujumu sürmüştüm. Saçlarımın doğal hali gayet hoş duruyordu, bu sebeple sadece iki yandan kıvırıp siyah tokayla tutturdum.

Nihayet hazırdım!

Odadan çıktığım an İlayda ile karşı karşıya geldim. Bana dikkatlice baktı, ardından çığlık atarak mutfağa koştu.

''Anne, ablam kendine gelmiş! İmdat!''

Daha hiçbir şey yapmamıştım ki! Onun endişeli ses tonu öyle komik gelmişti ki otuz iki diş sırıtmamı engelleyemedim. Mutfağa doğru küçük adımlarla ilerlerken içim acıdı. Zavallı İlayda'nın tek suçu; benim kardeşim olmaktı. Mutfağa girip sandalyeme yerleşirken kardeşim gözlerini kısıp her hareketimi taradı. Kendimi sahibine saldırmaya hazırlanan kaplan gibi hissediyordum.

"Ne var?" diye çemkirdiğimde omuz silkerek sandalyesine yerleşti. Yine de tatmin olmamıştı, masanın altından ona vurup vurmadığıma bakıyor, gözlerini bir an olsun üstümden çekmiyordu.

"Bir şey yapmayacağım İlayda."

Burnunu kırıştırdığında annem çayımı önüme koydu.

"Ilgın soramamıştım geçen Niyazi Bey oğlum ne oldu?"

Yine evlilik muhabbetine girildiğine göre sabah sabah Gülşen abla bizi ziyaret etmişti. Çatalımı iştahla peynire batırırken "Olmaz o iş." dedim ciddiyetle.

"Ya ama neden?"

İlayda konuya karışıp isyan ettiğinde kaşlarımı çattım. Tamam, pek iyi bir abla değildim fakat beni özlerdi. "Ben evlenirken ağlarsın bak" derken güldüm. Başını olumsuz anlamda iki yana salladı hemen. "Yok, tövbe ağlamam! Sen evlen yeter."

Onun böyle yapma sebebini biliyordum. Üç odalı evimizin en minik kısmını İlayda'ya bırakmıştık. Haliyle ben gidince odama taşınacaktı ve puf alma hayali vardı. İstediği dekorasyonu ben gidince yapabilecekti.

"İlayda beni sinirlendirme. Sırf sana inat kız kurusu olur çıkarım yemin ederim!"

''Yok, abla ya! Ben seni istemediğimden değil de... Yaşın geldi geçiyor vallahi. Çoluk çocuğa karışmanı diliyoruz yani. Hem ben yeğen istiyorum, annemler de torun.''

Annemin kaşları anında çatıldı. İlayda'nın kolunu çimdiklerken ''Tövbe de kız...'' diye homurdanmayı ihmal etmedi. Yüzündeki dehşet ifadesine gülmemek için dudaklarımı dişlemek zorunda kaldım. ''...Ablana hep çocuğun sana benzerinşallah diye dua ettim, ikinci Ilgın'la uğraşamam.''

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now