Yirmi Birinci Bölüm

13.2K 756 48
                                    

Bölüm biraz gecikti arkadaşlar, kusura bakmayın ^^ Yorumlarınızı bekliyorum. Alıntılar paylaşmak amacıyla açtığımız Instagram hesabımı da buraya bırakayım: klisemudiresi

Endişe beynimi kemiren, fikirlerimi zincirleyen yegâne histi. Ellerim kucağımda parmaklarımı çıtlatırken gözlerim camın ardına kilitlenmişti. Yoldan geçen insanları seyrediyordum. Dertsiz tasasız görünen her kişinin maskesinin altında acı çeken bir taraf olurdu. Belki de onu görmeye çalışıyordum.

Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Bu da yetmezmiş gibi o davete katıldığımızda olacakları kestiremiyordum. Orkun'u senelerdir tanıyordum ama onun gerçek yüzünü itiraflarımızdan sonra görmüştüm.

Ya o çok mükemmel bir oyuncuydu ya da ben aşkından gözü kör olmuş bir şaşkındım!

Kırmızı ışıkta durduğumuzu fark ettiğimde bir el ensemi kavradı. Beklemediğim dokunuşla istemsizce irkildim. Orkun sağ avucunu saçlarımın arasına sımsıkı bastırıp başımı ona doğru çevirdi. Romantik bir anın beklentisiyle dudaklarım iki yana kıvrılmıştı ki aramızda santimler kala durdu sevgilim.

Burnunu hafifçe yaklaştırıp kokumu içine çektiğinde, parfüm sıkmayı unutmadığım için tebrik ettim kendimi. ''Ne yapıyorsun?'' diye sorarken hissettiğim şaşkınlık sesime yansımakla kalmamıştı, bir de Orkun'un suratında sevimli ifadenin sebebiydi.

''Sarhoş olup olmadığını kontrol ediyorum. Son zamanlarda yaptığın tek şey; susmak.''

Sinirlerim tepemden inmeye başladığında gözlerimi yumdum. Ciğerlerimi dolduran derin bir nefes aldığımda düştüğüm hatayı algılayabildim. Orkun'un sert erkeksi kokusunu içime çekmek, yanımda oturduğu halde ona özlem duymamı sağlamıştı.

''Yine benimle alay ediyorsun.'' derken suratım asılmıştı. Onun tarafından ciddiye alınmak istiyordum. Beni bir çocuk gibi görmesi tüm umudumu kırıyordu. ''Bütün korkularını rahatça söyleyebilmeni istiyorum. Dinliyorum.'' diyerek geri çekildi ve gözlerini trafik ışığına çevirdi.

Aynen onun gibi bakışlarımı karşıya diktim. Tam ağzımı açacağım sırada yeşil ışık yandı. Öndeki araba hareket etmeden bizim arkamızdaki adam kornaya asıldı. Elektrik yüklü ortam hiç tanımadığımız öfkeli adamın avuçları arasında paramparça olurken yüzümü buruşturdum.

Kornaya can çekiştiren kardeş, Allah aşkına bir saniye bekle! Bizde yatıya gelmedik, elbet gideceğiz.

Neden en önemli zamanlarda bunlarla karşı karşıya kalıyorduk ki biz?

Orkun arabayı bütün sakinliğiyle sürmeye devam ettiğinde konunun kapandığını idrak edebildim. ''Orada hır gür çıkarmayacaksın değil mi?'' demiştim demesine ama söylediğim şey soru değil, tespitti. Durum saptamasını yanlış yaptığımı umuyordum.

''Ben şiddeti onaylamam...'' diyen sevgilimle, kaslarım gevşedi. Zarar en az seviyede olacaktı şükür ki! Sessizlik yeniden aramıza duvar örmeye başladığında bıkkınca gözlerimi yeniden cama çevirdim. ''...Ama kışkırtılırsam da boş durmam.''

Ne diyeceğimi bilemediğim için dudaklarım aralanıyor, hemen ardından geri kapanıyordu. Balık gibi göründüğüme yemin edebilirdim. Gözlerimi kıstım ve birkaç saniye düşündüm. Ardından ağzımdan çıkan sözler teselli değildi. Başka bir tespitti.

''Sazan.''

Orkun saliselik olarak bakışlarını bana çevirdi ama kaza yapma riski gözlerini korkutuyor olmalıydı ki tekrar yola döndü. ''Ne?'' diye sormayı ihmal etmemişti. Ben ise sesli homurdanmanın verdiği utançla oturduğum yerde kıpırdandım. ''Diyorum ki benden anca sazan olur, sazan!''

Başına Buyruk!Where stories live. Discover now