Otuz Üçüncü Bölüm

200 18 15
                                    

Merhabalarr, artık finale baya yaklaştık arkadaşlar. Umarım beğenirsiniz. Yeni yazmaya başladığım "KALKAN" adlı hikayeme de göz atabilirsiniz. Yorumlarınıbekliyorum. 👀

Orkun...

Yazdığım raporun kenarına adını karalayıp kalp çizdiğim adam, aşk itirafımın sonrasında söylediklerini duymamış gibi yapacağım diyen, çöpe attığım raporlar yüzünden inşaatı ateşe verilen ve benimle tehdit edildiği için beni kovan sonra da tekrar yanında isteyen, daha da sonra bu dava kapanmadı diye yeniden kendinden uzaklaştıran, tam kavuştuk derken evlilik sözleşmesi muhabbeti üzerine evimizden resmen kovulan adam...

Kapımda kucağına sığmayan beyaz lale buketiyle bekleyen adam...

Yaşadıklarımızı ve atlattığımız günleri düşünüp duygusala bağlamak isterken bir anda kendimi öfkelenmiş hissettim.

Bana da az çektirmemişsin yani Orkun!

Ayakkabılarını çıkarıp bir adım attığında alev alev bakışlarımla onu seyrediyordum. Düz şekilde giremeyecekti, çünkü çiçek buketi engel oluyordu. Vücudunu tamamen sağa çevirip girmeyi denese de başarılı olamadı. En son çapraz şekilde kendini çevirdiğinde sevdiceğimin cebelleşmesini izleyemeyeceğime karar verdim.

Bende onun burnunu az sürtmemiştim sonuçta.

Uzanıp çiçek buketini almak istedim fakat kollarımı sarınca daha büyük göründü gözüme. Ellerim birleşmiyordu buketi tutarken. Orkun uyguladığı kuvveti çektiğinde çiçeği taşıyamayıp yalpaladım.

İlayda beni arkamda destekleyip yardım ederken kulağıma "Çelenk getirseymiş bari," diye mırıldanmayı ihmal etmedi. Dirsek atamayacak kadar doluydu kollarım.

Biz kapıdan çekilirken çiçeği kardeşime iteledim. Penguen yavrusu gibi yalpalaya yalpalaya odaya gitti.

Nihayet sevdiceğim eve adım atabilmişti, takımın ceketini çekiştirip düzeltti. O an siyah ceketinin üst cebinden bana göz kırpan bej rengi peçeteyi görünce kalbim saf bir sevgiyle doldu. Kravatı bile bejdi.

Bu adam öküzlük boyutundan buralara nasıl geldi Allah'ım?

Orkun'un takımına benim elbisemin renginde peçete taktıran hayat, her şeyi sunabilirdi. Umudunuzu kaybetmeyin arkadaşlar!

Sevdiceğimin ince hareketiyle gözüm öyle boyanmıştı ki o anne ve babamın elini öperken melül melül kendisini seyrediyordum. Annemin göz belertmesiyle kendime geldim, kaşlarıyla kapıda kalan müstakbel kayınvalidem ile kayınpederimi gösteriyordu. Hemen şirin bir tebessüm takınarak onlara döndüm.

İkinci darbe böyle geldi.

Babasının kollarında iki yuvarlak kocaman tepsi üst üsteydi. Annesinin ellerinde ise ihtişamlı görünen çikolata paketi. İçeri geçerlerken ailem tepsileri ve çikolatayı benim yerime almıştı, sağolsunlar!

Onların elini öpüp geri çekilirken stresten terlemeye başlamıştım. Hiç kimse konuşmadığı için koridorun ortasında öylece kalakalmıştık, hızlanan kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Minnoş kalbim artık vukuat kaldırabilecek gibi hissetmiyordu. Eğer bugün bir şey çıkarsa bayılma taklidi yapacaktım, kararlıydım.

"Böyle buyurun," dedi nihayet annem.

Onlar salona giderlerken Orkun duvara dünyanın en ilginç şeyiymiş gibi bakarak oyalanıyordu, dudaklarıma yayılan gülümsemeyi gizlemeye çalıştım. Duvara yumruğu hafifçe tıklattığında kahkahamı gizlemek düşündüğümden zor oldu. Annem içeri girmeden önce bakışlarıyla acele etmemi söyledi, idmanlıyım arkadaşlar annemin anlatmak istediği şeyi bakışlarından çıkarabiliyorum!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Başına Buyruk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin